Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Turistik bir gezi için İtalya'ya, Floransa'ya giden bir aile dostumuz bana oradan hediye olarak ne getirmesini istediğimi sorduğunda hiç tereddüt etmeden, ufak bir Makyavel büstü ısmarladım.

Rönesans kültürüne hayran Batılılar gibi evini veya kütüphanesini birilerinin büstüyle süslemek merakım yoktur. Bırakınız büstü, yakın zamanlara kadar aile büyüklerimizin soluk ve silik fotoğraflarını duvara asmanın bile hoş karşılanmadığı bir iklimde büyüdüm ve eminim çoğumuz hâlen öyledir.

Pekâlâ buzdolaplarının yüzüne yapıştırılan magnetli şehir sembollerinden birini de rica edebilirdim… Niçin Makyavel?

O UĞURSUZ KLASİK!

Yeterli eleman sıkıntısı çekildiği için hasbelkader beş-on sene kadar siyaset bilimi dersi vermişliğim var. Antik Yunan'la başlayıp modern zamanlara kadar hızlı adımlarla sömestr sonuna yetiştirmeye çalıştığım siyaset filozofları arasında Makyavel, siyaset tarihinin her dönemine ışık tutan az sayıdaki fikir adamlarından biri, hatta tekiydi. 16. yüzyılın ilk çeyreğinde kaleme aldığı ‘Hükümdar' adlı eseri tam mânâsıyla bir klasiktir daha doğrusu ‘Kara', eski tabirle ‘Meş'um klasik'. Floransa hükümdarı Lorenzo de Medici'ye hitaben bir özel mektup üslûbunda kaleme alınan eserin özelliği şudur: Makyavel'in Medici'ye verdiği öğütler kendisinden önceki ve sonraki bütün siyasi olayları anlamak ve izah etmek için –her bedene uyan çok kullanışlı bir elbise gibi- elverişlidir. ‘Hükümdar'da yazılanların eşiğinde durakladığı ve izah edemediği bir siyasi süreç yok gibidir. Sadece büyük bir ahlâki doktrin va'zeden ve uygulayan çok az sayıdaki liderin pek istisnâi siyasi macerası karşısında çaresiz kalır Hükümdar ve onlar dünya tarihi göz önüne alındığında o kadar azdır ki, istatistik açısından yok derecesinde bile sayılabilirler. Bu görünüşüyle o hem eski zamanlara ait hem de daima yenidir çünkü Makyavel, diğer siyaset filozofları gibi yönetim şekilleriyle, en iyi yönetim tarzının hangisi olduğuyla ilgilenmez; doğrudan ‘güç'e yoğunlaşmıştır. Siyaset biliminin de kalbi güçtür. Siyasi gücü elde etmek ve onu hep elde tutmak. Floransa Dükü Lorenzo de Medici'ye verdiği öğütlerde, siyasetin kalbine nasıl doğrudan indiğini, aşağıdaki alıntılarda göreceksiniz.

İNSANLAR NANKÖR, KAYPAK, İÇTEN PAZARLIKLI, SİNSİ VE KORKAKTIR!

“İktidarda kalmak isteyen bir hükümdarın iyi olmamayı öğrenmesi, böyle davranması, gerektiğinde de böyle davranmaması gerekir.”

“Halkını birlik içinde ve kendine bağlı kalmak isteyen bir hükümdarın acımasız gibi kötü bir sıfattan gocunmaması gerekir, çünkü biraz merhametsizlik, daha fazla ölümlere ve yağmaya yol açmak daha merhametlicedir.”

“Korkulan biri olmaktansa sevilmek mi iyidir, yoksa sevilmekten korkulmak mı? İkisi de gereklidir ama bu ikisini bir araya getirmek zor olduğu için bunlardan birinden vazgeçmek gerekirse korkulmak tercih edilmelidir. Çünkü insanlar nankör, kaypak, içten pazarlıklı, sinsi, tehlike karşısında korkak, para canlısıdır. Tehlike uzaklarındaysa onlara iyiliğin dokunduğu sürece yanındadırlar; kanlarını, mallarını, çocuklarını verirler sana ama tehlike yaklaşınca yüz çevirirler.”

“Hükümdar sözünün eri olması kendisinin sevilmesini sağlamıyorsa, kendisinden nefret edilmesini önleyecek derecede korku salmalıdır; bunların ikisi pekâlâ bir araya gelebilir.”

“Başkasının malına el uzatmaktan kaçınmalıdır, çünkü insanlar babalarının ölümünü mal kaybına uğramaktan daha çabuk unuturlar.”

“Ordularını yönetmek zamanı geldiğinde hükümdar merhametsiz davranabilmelidir çünkü böyle yapmazsa ne ordusunu birlik içinde tutabilir, ne de silahlı çatışmaya hazır tutabilir onları.”

“Bir hükümdarın sözünün eri olması şüphesiz erdemdir ama gerektiğinde verdiği sözle kendini bağlamayan hükümdarların büyük işler başardıkları, yaptıkları hilelerle insanları etkiledikleri unutulmasın. Sonuçta böyleleri, dürüstlüğü üstün tutanlara galebe etmişlerdir.”

“Siyasetin iki yolu var; ilki kanunlarla öteki kaba kuvvetle. İlki insana, ikincisi hayvanlara mahsustur. Öyleyse hükümdar insanları da hayvanları da iyi kullanmayı bilmelidir. Bunlardan biri eksik olursa diğeri etkili olmaz.”

“Sağduyu sahibi bir hükümdar eğer verdiği söz kendine zarar verecekse ve söz vermesini gerektiren sebepler de ortadan kalkmışsa bu sözü tutmamalı. İnsanların hepsi iyi olsaydı bu nasihat doğru olmazdı ama insanların çoğu kötü oldukları ve verdikleri sözü tutmayacakları için hükümdarın da verdiği sözü tutması gerekmez. Ve ayrıca sözünü tutmayan bir hükümdar, daima davranışı açıklamak için haklı bir gerekçe bulacaktır.”

“Aldatmak isteyen daima aldanacak birilerini bulur.”

“Hükümdarın bütün yöneticilik vasıflarına sahip olması gerekmez ama öyleymiş gibi görünmeyi bilmelidir.”

“Affedici, sözünün eri, insancıl, dürüst, dindar görünürken aklını öyle ayarla ki gerektiğinde tam tersine davranabilesin. Hükümdar devleti ayakta tutmak için çoğu defa verdiği söze, iyiliğe, insanlığa ve dine karşı çıkmak zorunda kalabilir; öyleyse iyilikten uzaklaşmamalı ama gerektiğinde kötü olmayı da bilmelidir.”

“Hükümdar tebasına daima inançlı, dürüst, merhametli ve tepeden tırnağa dindar görünmelidir ve bunların içinde en mühimi dindarlıktır. İnsanlar çoğunlukla elleriyle değil gözleriyle karar verirler; herkes görür ama pek azı gerçekte ne olup bittiğini anlayabilir.”

“Sıradan insanlar daima görünüştün etkilenirler ve dünya sıradan insanlarla doludur.”

AHLÂKSIZ DEĞİL AHLÂKÜSTÜ

Makyavel'in hükümdarı bu öğütleri ne kadar ciddiye aldı bilinmez fakat dünya siyaset tarihine bu gözle baktığında görürüz ki ‘başarılı' hükümdarların çoğu böyle davranmışlar ve kendilerini iktidara gelmek ve korumak noktasında ahlakî bir kayıtla sınırlandırmaktan kaçınmışlardır.

Makyavel, bu uğursuz öğütleri sıraladığı için hükümdarlar böyle olmuyor; aslında Makyavel kendisinden önceki devirleri ve kendi dönemini inceleyerek vardığı sonuçları özetliyor sadece. Makyavel için siyaset, hayatın diğer alanlarından farklı ve ayrı bir süreçtir. Ahlâksızlık değil, ahlâk dışı ve üstüdür. Sıradan insanlar elbette iyi huylu, itaatkâr, kanunlara saygılı, dürüst ve inançlı olmalıdır ama bu, hükümdarları bağlamaz. Onlar, sonuçta halkın iyiliği için ‘kötü' olabilmeyi bilmelidir.

Makyavelli, siyasi sürecin kalbindeki iktidar olgusunun tabiatını bütün çıplaklığı ile sergilediği için lanetlenmeli midir? Ben o fikirde değilim, tam aksine ona, siyasi süreci bütün çıplaklığıyla gösterdiği için minnet duymak gerekiyor.

Ve küçük bir son not: Eğer yukarda okuduklarınız, içinde yaşadığınız zamanı ve siyasi aktörlerini size hatırlatmıyorsa bu yazı çöpe gitmeyi hak etmiş demektir!