Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Garip bir durum; seçim sonuçlarını siz biliyorsunuz ama ben bilmiyorum; haftalık dergi yazısının en bahtsız yanı da bu.

Bu seçimler, siyasi tarihimizde yeni bir dönüm noktası teşkil edebilir; bütün siyasi aktörleri ve kurumları değişime uğratabilir. Bu değişimin muhtemel biçim ve istikametlerini herkes gibi ben de merak ediyorum; siz bu satırları okurken, bu hususlar belki henüz aydınlanmış olmayacak.

Nedir bu merak unsurları?

Bunlardan ilki, AK Parti’nin, bütün muhaliflerine gerçekten güven telkin eden sahici, hazımlı, sabırlı ve samimi bir tutum geliştirme olgunluğunu gösterip gösteremeyeceğidir. Seçimlerde AK Parti dışındaki bütün siyasi muhalefet sivri dilli, örseleyici, şikâyetçi ve eleştirici bir dil kullandılar ve bu süreç artık sona erdi. Umûmi terbiye ve siyâsi nezaket içinde kalan her eleştiriyi hükümetin nimet kabul etmesi ve doğru eleştirileri yerine getirmek için iş takvimine bugünden işaretlemesi beklenir. AK Parti’ye gösterilen teveccüh, 50’li yıllarda Demokrat Parti’ye bile gösterilmemişti. Bu güven izhârının doğru okunduğundan emin olmak isteriz. Kaldı ki seçimi kazanmak yeterli değil, önümüzdeki dört yılda vadedilenleri yerine getirmek, her şeyden önce huzuru ve güveni tesis etmek için hükümetin herkesten daha çok tahammüllü, demokrat, anlayışlı ve kuşatıcı bir yaklaşım takınması en büyük beklentidir. Türkiye’ye eli yüzü düzgün, adam gibi anayasa vadeden AK Parti, Türkiye’nin bütün dinamiklerini sürecin içine katmayı başarmak zorundadır ki, bu görevi ne kadar yerine getirebileceğini merak ediyorum.

İkincisi, “Yeni CHP”nin, ne kadar yenileştiği meselesidir. CHP’nin eski çizgisinden farklı, “yeni” bir doğrultu üzerinde siyaset yürüteceğini vadetmesi seçimin en heyecan verici kısmıydı. CHP henüz tek başına Türkiye’yi dönüştürecek, sırtlanacak veya ağırlığını kaldıracak bir sıklete sahip değil fakat onun engelleyici kabiliyetlerini hiç kimse hafife almamalıdır. Kaldı ki CHP, bazılarımız beğenmese bile her dört kişiden birinin görüşünü temsil ediyor; bu partinin bürokratik ve medyatik özgül ağırlığı hesaba katılırsa, engelleyici gücünün daha çok ciddiye alınması gerektiği açıktır. Şimdi CHP’nin ilk problemi, yeni genel başkanıyla yola devam edip etmeyeceği olacak. Şahsi fikrim, Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Yeni CHP”nin ağır yükünü kaldıracak çapta bir devlet ve siyaset adamı olmadığı yolunda; ne var ki bu, nihayetinde CHP’lilerin takdir edeceği bir konudur. Daha güçlü, dengeli, donanımlı ve her şeyden mühimi CHP’yi gerçekten “muasır” çizgide demokratik bir partiye dönüştürecek güçlü ve güven verici bir lider, sadece CHP’nin değil Türkiye’nin de çıkarına bir gelişme olur.

Önümüzdeki günlerde “Yeni CHP”nin potansiyel gücünü hangi yönde kullanacağını merak ediyorum.

MHP’yi, kaset tartışmalarının çok ötesinde ve üzerinde yeni bir “varlık” problemi ve bu varlığın anlamı cehdi üzerinde didinirken görmeyi şahsen arzularım, çünkü MHP siyasi yelpazede, AK Parti’nin vârisi olabilecek potansiyelde bir yerde duruyor. Türkiye’nin ise güçlü bir iktidar alternatifine ihtiyacı var. Dikkat! İç hesaplaşmanın değil ama içe dönük derûnî teemmülün her şeye rağmen MHP’yi güçlendireceğini tahmin ediyorum; elbette bu iç dinamizmi ve enerjiyi doğru kullanabilmeleri kaydıyla...

MHP’nin mevhum dinamizmini nasıl değerlendireceğini merak ediyorum.

Yeni anayasayla birlikte önümüzdeki süreçte seçim barajı düşürülecek ve BDP çizgisi, bu defa doğrudan parti çatısı altında mecliste var olabilecek; BDP’de merak ettiğim husus, şimdiye kadar hep kendi yararına işlediğini sandığı şiddet üslubundan ne derece sıyrılabileceğidir. BDP, kendilerini kabul etmese de diğer partiler arasında çoğunlukla pozitif ayrımcılıkla kayırıldı ve ne söylediğinden çok mecliste varlığı önde göründü; aynı tarzın devamı benim için hayal kırıklığı olur. BDP ile PKK arasındaki organik ilişkilerin ayrışıp ayrışmayacağını BDP’nin bir Kürt partisi görüntüsünden uzaklaşarak bütün Türkiye’ye hitap edebilir bir yapıya bürünüp bürünemeyeceğini çok merak ederim.

HAS Parti’nin, Saadet Partisi’nin, DP’nin ve merkez sağdaki diğer partilerin seçim sonuçları bir başka merak konusu. Eğer MHP, kendi varlık sebebi üzerinde yeniden düşünerek yeni ve dinamik bir merkez sağ hüviyetine bürünemezse, yerini önümüzdeki süreçte HAS Parti’ye terk edebilir. Bu açıdan hem HAS Parti’nin büyüme belirtisi gösterip göstermediği, hem Milli Görüş çizgisinin en radikal temsilcisi Saadet Partisi ile girdiği yarıştaki durumu, anlamlı işaretler teşkil edecektir.

Türkiye’nin seçimi hayırlı olsun.