Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

MHP'nin aldığı sonuç, hemen her yerde oturma odasına giren kamyon kadar şaşkınlık uyandırdı; ekmeğini bu işten kazananlar, siyasiler, siyaset ilmiyle uğraşanlar gibi ben de bu derin sürprizi sezemedim. Arkadaşlarla yaptığımız tahminlerde MHP'nin barajı geçme ihtimalini hep düşük gördüm; halbuki hemen herkes MHP'nin barajı rahat geçeceğini söylüyordu. Şimdi açıkça görüyor ve itiraf ediyorum ki MHP hakkındaki tahminim, tahminden ziyade temenniye yakındır. İlk ciddi ve demokratik kurultayını bir buçuk sene önce yapan MHP'nin, milletvekili sayısı itibariyle çoğunluğu kılpayıyla kaçırmış olmasının bende güzel bir sürprizden ziyade, dar vakitte gelen külfetli bir misafir etkisi uyandırdığını itiraf etmeliyim.

Kötümserliğimin MHP camiasında suiniyete hamledilmesinden ziyade bir umumi teyakkuz endişesine yorulmasını tercih ederim; Hüseyin Gülerce'nin perşembe günü yaptığı yorumdaki "MHP'nin Parlamento'ya birinci lig oyuncularını getirdiğini sanmıyoruz" fikrine katılıyorum. Gerek hükmi şahsiyetiyle, gerek şahıs itibariyle hiçbir MHP mensubunu henüz icraata başlamadan şevksiz bırakmayı düşünemem bile; böyle bir nezaketsizliği, eski gönül alakaları ile bağlı bulunduğum bir camiaya değil, hiçbir siyasi teşekküle reva görmem. Ben bu neticeyi, millet tarafından MHP'ye tevdi edilmiş bir, harcama limiti sınırsız bir kredi kartı olarak değerlendiriyorum; MHP'nin muvazzaf kadrosu bu krediyi sadece doğru, hesaplı ve tutumlu değil; ancak "mükemmel" bir tarzda kullandığını gösterdiğinde liyakatini ispat etmiş olacaktır; çünkü MHP'ye oy ve gönül verenlerin beklentisi hayli yüksektir. Diğer partilerin bünyesinde rastlanabilecek ve kamuoyu tarafından anlayışla karşılanabilecek sıradan bir aksaklık, MHP'ye kredi açan insanlarda aynı toleransla karşılanmayacaktır. Halbuki MHP, otuz küsur yıllık mazisine rağmen karizmatik liderinin vefatından sonra sancılı bir kongre dönemi geçirmiş, tek başına girdiği bir seçimde barajı ilk defa geçmiş ve seçmenin ördüğü psikolojik duvarı ilk defa yıkabilmiş bir parti; bu süreçte "birinci lig" oyuncularından çoğunun mevkii itibariyle partiden uzaklaşmış olmasını da tabii karşılamak lazım ama zannımca bu hafifletici sebepler bile MHP'yi hata yapma lüksünden mahrum bırakıyor. Bu nokta, MHP'nin en güçlü ve en müdafaasız tarafını teşkil etmektedir zira MHP, kendisine mevki itibariyle "merkez"i seçmesine rağmen diğer merkez partilerinin zıddına etik değerler çıtasını kendi eliyle yükseğe koymuş, siyasette ideal sahibi bir heyet; bu farklılık onda muhtelif zamanlarda şaşılacak derecede metanet ve aynı ölçüde zaafiyet tesiri yapabilir.

Bugüne kadar hiçbir parti hakkında bu derecede "ilgili" yazı kaleme almadığımı hatırladığımda, bu değerlendirmenin parti içi bir mesele hakkında dışarıdan ahkam kesmek gibi bir görüntü verme ihtimalini gözden ırak tutmuyorum; daha işin başında kötümser kehanetler savurarak, bunlardan bir veya birkaçının doğru çıkması halinde "ben söylemiştim" diyebilme hesabında değilim; tam aksine MHP'nin "vücut dili"ne ve ondan beklenen büyük ümitlere münasip şekilde Türkiye'nin yönetiminde başarılı olmasını diliyorum.

Tahmin edilememiş olsa da MHP'nin barajı gürül gürül geçip Türkiye'nin ikinci partisi olmasının, şu noktadan sonra "işin kolayı" olarak değerlendirilmesi gerekir. İşin zoru şimdi başlıyor: Bu zor vazifede MHP'yi ne türlü müşküllerin beklediğini görmek için kahin olmak da gerekmiyor. MHP, iktidar gömleğini düğmelerken, sadece ilk düğmeyi doğru iliklemekle iktifa edemez; bütün düğmeleri doğru iliklemeye mecbur ve hatta mahkum.