Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bugünkü maçın sonucu benim için iyice anlamsızlaştı; hataların ve beceriksizliklerin zora soktuğu bir maçın rövanşını misliyle alıp "Portekiz vizesi" kazanınca çok sevinmemiz mi gerekecek?

Portekiz'e gitmek sahiden abartıldığı kadar önemli mi; vaktiyle İngiltere'ye gidip de ne yapmıştık sahi?

Sıradan şeyleri abartmanın âlemi yok; Letonya'yı elemek başarı değildir ama Letonya'ya elenmek ihtimâlinin adı belli: Rezâlet!

Bizim teknik direktör, sıradanlığını alabildiğince zorlayarak sıradan bir maçı dramatik bir kader oyunu haline getirdi; isteyerek yaptığını zannetmem; keşke o kadar dramatizasyon kabiliyeti olsaydı ama yok işte. İşten anlayanlar, "Şenol Hoca mevcut adayların içinde yine en tercihe şâyân olanı" diyorlar; en kötü tercihten daha feci bir ihtimâldir bu. Kaht-ı ricâl, yani "adam kıtlığı".

Teknik direktör meselesi mühim; elinizde iyisi ve yeterlisi yoksa maçı oynamadan kaybediyorsunuz çünkü. O zaman futbol basınının uzaydan düşmüş nâdide bir meteor muamelesi yaptığı pahalı ve çok klas olduğu ileri sürülen futbolcular zincirleme reaksiyona girip elbirliği ile saçmalamaya başlıyorlar. Futbolcu zümresinin zihni kapasite itibariyle pek gelişkin olmadığı yolunda bir efsâne vardır ama ben, bizim futbol allâmelerinin içinden çıkılmaz hale getirdiği en çetrefil futbol muammalarının bile futbolcu mantığıyla kolayca çözülebilir bir tarafı olduğuna inanırım hep. Bir takım kötüye gidiyorsa, ağzı sıkı bir futbolcu bulup soracaksın: "Nedir bu haliniz, ne oluyor?" Yapacağı tahlil yüzde doksan nisbetinde isabetli çıkacaktır.

Bir başarı hikâyesi olarak Şenol Güneş'in kariyerinde câzip unsurlar görenler olabilir; O hakikaten inanılmaz şanslılığını saymazsak ben aynı kanaatte değilim. Mâlum futbolda şans faktörünün de yeri var ama bizim teknik direktörümüz bunca iyi sonucun şans eseri olmadığını isbatlayacak hangi iyi oyununu gösterebilecektir bize?

Herkeste bir "hele maçı alıp Letonya'yı eleyelim de" beklentisi... Federasyon ise "netice ne olursa olsun Şenol Hoca'yla devam" havasında. Belki de dünyanın en pahalı ekibi bizim A milliler; teknik direktörüne adanmış başka hangi futbol takımını gösterebilirsiniz ki? Şansla elde edilmiş bir dünya üçüncülüğünün bu kadar semeredâr olacağını hiç kimse hesap edemezdi. "Futbolda şansın da yeri var" klişesine imân etmemek için sebep yok; isbatı meydanda.

Şenol Güneş'in işine tâlip değilim; yerine geçsin diye reklamını yapacağım biri de yok. Şerefli Letonya mağlubiyetinden sonra hava şartları ve hakemin özel zevkleri konusunda ahkâm kesen futbol basınının seviyesine baktıkça futboldan ne derece anladığım konusunda da şüpheye düştüğüm oluyor. Fikrim basit: Şenol Güneş gitsin, çünkü teknik direktörlük yeteneklerinden şüphe duyuyorum.

Ama federasyon, adamı sırf şansı için işbaşında tutuyorsa onu açıkça söylemelidir; bu gerekçeyi ciddiye alırım ben.

Teknik direktörlük önemli; "bizim hocamız iyidir, arslan gibidir, ötekilerden nesi eksik" mantığının neticede yavanlık ürettiğine inanmaya başladım. Vaktiyle devletin başına bir teknik direktör seçmek icab ettiğinde de aynı vasati mantığa mahkûm oluvermiştik hani: Mazbut, namuslu, dürüst adam; daha ne olsun!

Bu "daha ne olsun" lâfı beni hasta ediyor; bir teknik direktör, -her kimse o- daha ne olsundan daha fazlasını taşımalı üstünde; "daha ne olsun" sıradanlığın kalite ölçüsüdür. Bahçeye parke taşı, duvar için tuğla alırken bu ölçüye ittibâ edebilirsiniz ama teknik direktör?


Bende bu akıllar varken vaktiyle niçin teknik direktör olmadım ona yanarım!