Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Ciddi ve büyük yazarlar, okuyucu ile muhaberâta girişmeyi lüzumsuz, tehlikeli ve sıkıcı bulurlar (okuyucuların fikrini öğrenmekte ne gibi bir heyecan veya fayda mülahaza edilebilir ki?); kanun böyle konulmuştur: Yazar yazar, okuyucu da okur; daha doğrusu yazar, gökten sadece kendisine zembille indirilen fevkalade fikirleri, gönül açıcı ilhamları ve el değmemiş mazmunları anlaşılabilir hale getirerek sunmalıdır (zira, olduğu gibi takdimi okuyucunun sağlığına iyi gelmeyebilir; biraz sulandırılması, belki bir başka imbikten geçirilmesi gerekmektedir!): Okuyucunun bu durumda yapması gereken tek şey vardır; huşû ile okumak ve haline şükretmek.

Ne var ki hayli zamandan beri bir kısım okuyucu taifesi, an'anevi okuyucu"yazar münasebetinin dışına çıkmaya yeltenerek yazara mektup yazmaya, telefon etmeye ve daha ziyade elektronik mektup denilen nevzuhur icat vesâtetiyle "Olimpos'ta neler oluyor, biz de anlayalım?" kabilinden çiğ bir merakı zail endişesiyle yazarla muhatap olmaya kalkışmaktadır!

(Bir saniye; hemen alınganlığa başlamayalım; burada "ciddi ve büyük yazar"larla onların okuyucularından bahsediyoruz; anlattıklarım, sizi ve beni alâkadar etmiyor. Sadece genel kültür olsun diye bu bilgileri size aktarmak muradındayım.)

Devir, "devr"i dilârâ"yı demokrasi" devridir efendim; Büyük yazar kâşânelerinin bulunduğu Olimpos mevkii, artık sallasırt belediye otobüslerinin bile yarım saatte bir sefer eylediği, "ayakaltı" ve erişilebilir bir turistik mevkii derekesine düşmüştür. Yazarlar da bu halden pek muzdarip oldukları için, seyyar satıcı kılığıyla bile "site"nin derûnuna nüfuz ederek, "o yazı öyle mi yazılır, ah ben olacaktım ki!"ye benzeyen cümlelerle karşılaştığı ilk demde yazara "şekil" göstermektedir. İşbu yüzdendir ki ciddi ve büyük yazarlar, okuyucu ile muhaberâta girişmeyi lüzumsuz, tehlikeli ve sıkıcı bulurlar!

Neyse ki tasvire çalıştığım durum, bu satırların yazarını ve sizleri değil, başkalarını kapsamaktadır; yazarınız, sıkça tekrar edildiği gibi "binlerce, yüzlerce, onbinlerce" mektup veya mail almak şerefine nail olanlardan değildir: Haftalık e"mektup trafiği sayıca onu"onbeşi geçmez. Geçmez lâkin, aslına bakılırsa yazar, "her gün ortalama üçyüz civarında spam alıyorum" diyecek olsa başı kat'iyyen ağrımayacaktır. "Spam", ortalıkta dolaşan e"posta adreslerine gönderilen ticari veya ticari olmayan mektuplara verilen ortak isim imiş, onu da öğrendik. Bir başka elektronik tâciz unsuru ise, nasıl çalıştığına akıl"sır erdiremediğim "mail grupları" tarafından yollanan mektuplardır. Galiba, sayısını asla tahmin edemeyeceğim sayıda insan, kendilerine bir isim bularak bir internet grubu teşkil edip akıllarına gelen"gelmeyen, bizi ilgilendiren"ilgilendirmeyen her konuda yazıp çizerek birbirlerine mektup yollayıp durmaktadırlar. Şol fakiri dahi yazar yerine koydukları için olsa gerek, kendi kararlarıyla üye kaydedip, kapalı devre yazışmalarından haberdar etmek isterler. Günün en işlek saatlerinde neredeyse dakika başına bu mektuplardan bir tanesi düşer posta kutuma.

"Göndersinler, okuyunuz, ne ziyanı var efendim?" diyemezsiniz; bu posta kutusu denilen meretin bir istiab haddi vardır; iki gün gecikir de bakımını yapmazsanız şişiverir, açılmaz. Size posta hizmeti veren program "aloo, posta kutunuz doldu kardeşim, temizleyiveriniz" diye ikaz yollayıp durur. Bu arada olan, ciddi ve gerçekten okunması, cevap verilmesi gereken okuyucu mektuplarına olur; o mail kalabalığı arasında kaynayıp gider, bazen okunmadan çöpe atılan mektuplar arasına karışarak kaybolur; ardından şöyle sitemler alırsınız, "Vallahi aşkolsun; ne kadar kibirlisiniz, vaktiyle bir mektup yazmıştım hâlâ cevabını bekliyorum. Cevap yazmayacak idiyseniz makale başlığına niçin posta adresinizi koyarsınız ki?"

Okuyucu bu noktada alınganlık göstermekte haklıdır; adres vermiş iseniz size yollanan mektubu okuyacaksınız ve karşılık vereceksiniz; medeni terbiye böylesini gerektirir. Lâkin bir dakika; internet ortamı, kimlik saklamaya pek müsait olduğu için kafayı bu işlere takmış okuyucu makûlesinin genellikle biri sahih, öteki dandik (veya sadece "nick") en az iki posta adresi vardır. Bir yazara hakaret etmek istediğinde dandik olanını kullanarak ağzına geleni sayar döker; bir başka okuyucu tipi ise sürü sahibinin sığırtmacına seslenirken kullandığı hitap tarzını tercih ederek selamsız sabahsız söze başlayıp gaayet laubali bir üslupla derdini anlatmak alışkanlığındadır. Kimisi kısa cevap verilmesinden hazetmez; kimisi, "başınızdan geçen önemli bir hadiseyi anlatır mısınız?" veya "hocamız şöyle bir ödev verdi, cevabına yardım etseniz ne iyi olur" veya "dünya görüşünüz nedir?" kabilinden etraflı sualler sorar; nezaketle geçiştirecek olsanız, "vay efendim, niçin adam yerine konulmuyoruz" diye feverân eder.

Bir dakika; işin âdâbına riayet eden okuyuculara karşı hak nâ"şinaslık etmeyelim; onlar kendilerini bilirler esasen.

E, lâfı nasıl bağlamalı? "İletişim bir aile terbiyesi meselesidir haddizâtında" desek nasıl olur?

Bence iyi olur!