Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Masaya oturup önümüze uzuuun bir beyaz kağıt alalım; bu kağıdı sağlı-sollu iki eşit alana ayıracak şekilde yukardan aşağıya uzuuun bir çizgi çekelim. Çizginin soluna, Türkiye'de ticari maksatlı sivil uçuşların başladığı günü esas alarak meydana gelen uçak kazalarını ve uçuş kusurlarını listeleyelim.

Çizginin sağ tarafına ise, aynı tarihten başlamak üzere Türk basınının yayın kazalarını ve yayın kusurlarını sıralayalım; sonra listenin altına enine bir "yekûn" çizgisi çekerek değerlendirelim.

Neticesi basın hayatımız için yüzkarası gibi bir şey çıkacaktır; eminim.

Kimse kusura bakmasın, bizim basının haber dili, Pakistan ve Hindistan'da yaygın süslü-boyalı kamyonların görüntüsünü andırıyor; şoförün önündeki cam hariç, boyanabilecek bütün yerleri rengârenk motiflerle süslemekten haz eden şarkkârî bakış açısı ile basınımızın haber karşısındaki duruşu neredeyse tıpatıp aynı. Hayır, şu mâhut "boyalı basın" tâbirini kasdetmiyorum; son üç günün gazetelerini tarayıp uçak kazası ile ilgili haberleri yanyana dizerseniz neyi kasdettiğimi birebir göreceksiniz.

"Hata, kusur, ihmâl, cinayet gibi kazâ, hatta sabotaj" olmaz demiyorum; mümkündür fakat çeşm-i insâf ile kabul edelim: Türkiye'de sivil havacılık sektörünün kaza ve ihmâllere yaklaşımı ile basınımızın "iş kazaları" konusunda gösterdiği tutumu mukayese etmek haksızlıktır, hakikati kırk yerinden taammüden bıçaklamak gibi bir şeydir. Bir tarafta hatâ payını asgariye indirmek için deli gibi para, emek ve zaman harcayan rasyonel bir sektör, öte tarafta "hakikat" karşısında omurgasını dik tutmakta zorlanan, henüz basın meslek ilkeleri konusunda bile kendi içinde mutabakat sağlayamamış, bu konuda en iddialısı bile alaturkalıktan kurtulamamış bir başka iş kolu.

Kağıdın sağ tarafına yazılması gereken lâçkalıklardan ve meslek cinayetlerinden irice olanlarını sıralamaya kalkışsam bile değil bu sütun, sahife bile yetmez. Bu durumda kağıdın sağında yer alanların kağıdın sol sütununda bulunanları yargılamaya kalkışmasından nasıl hayırhâh bir sonuç bekleyebilirsiniz?

Meş'um kazâ, sabahın ilk saatlerinde duyulunca internet sitelerine konulan haberlerde öğleye doğru "Tümgeneral Yılmaz" türü habercilik anlayışının ürettiği bol renkli, bol resimli, romantizm ve duygu dozu yüksek, elbette % 90'ı itibariyle gerçekle ilgisi olmayan uçurma haber ve yorumların yer almaya başladığını takib etmiş olmalısınız.

Özeti şu; okuyucuya deniliyor ki, "ey vatandaş, uçuş güvenliği konusunda kimseye güvenme, bir yere uçmadan önce kendi tahkikatını kendin yap; Hangi uçak, hangi şirketten kiralanmış, markası güvenilir mi, hangi havaalanlarında uçuş güvenlik cihazları var, araştır; bununla yetinme, pilotların performans durumlarını gösterir sicil kayıtlarını incele, hattâ ve hattâ uçmadan önce uçağın en son motor ve mekanik aksâm testlerini gözden geçir, sonra kararını ver."

Uçak yolcusunu bir güzel terörize etmekten başka ne anlamı var bu laubâli yorumların?

Hakkı ketmetmeyelim: Şu ana kadar görebildiğim en ciddi yorum şöyleydi; ismini hatırlamadığım bir gazeteci, olay sabahı şöyle dedi: "56 kişi uçak değil de kamyon-otobüs çarpışmasında canını kaybetseydi biz bu meseleye nasıl yaklaşırdık?" Cevap şöyle, bu haber basınımızın ilgisini en çok bir gün çeker, ertesi gün unutulurdu! Niçin, çünkü bizim medya mensupları için uçak, otobüsten daha önemli ve elbette daha tercih edilir bir ulaşım aracıdır da ondan...

İletişim fakültesi öğrencilerine mezuniyet tezi ödevi veriyorum; önce uzuun bir kağıt alıp yukardan aşağıya uzuun bir çizgiyle ikiye bölecekler. Sağına...

Sonuç kısmında bir "Pakistânî kamyon" fotoğrafı belirmezse yuf olsun bana!