Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Ee n'aaptın Ahmetçiğim; uslu durdun mu, yaramazlık yapmadın di mi ben yokken? Söylemeyi unuttum, şurada kuruboya takımı, pastel, kağıt filan da olacaktı canın sıkılırsa resim yaparsın diye.

-Teşekkür ederim efendim, bu arada ben biraz düşündüm de...

-Neey? Başını bir yere çarpmadın değil mi? Sahurda ne yedin bakiim sen? Ne demek düşünmek yav? Düşünme yetkisini sen kimden alıyorsun bakiim. Neydi kuralımız tekrar et bakiim...

-Peki efendim: ‘Düşünen kafalara zararlı fikirler üşüşür/ Büyüklerimiz herşeyi bizden iyi düşünür!”

-Aferin; ayrıca düşünmek başağrısı, ülser, migren yapar. Ben de öyle çok düşünmüyorum zaten. Çaldım sayıra, Mevlâm kayıra hesabı... Bizim elemanlar düşünüyorlar benim yerime...

-Çaldım sayıra değil efendim; saldım çayıra diye biliyorum ben...

-Bak bu huyun hiç iyi değil Ahmet; biraz yalnız kaldığında hemen cozutuyorsun; yok ‘ben biraz düşündüm de' filan, yok efendim ‘öyle olmaz böyle olur'. Yav Ahmet, ben senin gibi profesörlerin düzinesini cebinde gezdiren adamım kardeşim. Misâl Burhan! Hani pazarlamacı değil de, hukukçu olan. Neydii n'ooldu? Anladın! Binaenaleyh ukalâlık yapma. Ha, ben hiç yanlış yapmam mı; hâşâ! Yaparım fakat ilerde müsait bir yerde kendim düzeltirim. Sen kim oluyorsun len? Seni düşünmen için mi getirdim buralara ben? Dediğimi yap yeter. Uzat bakayım ellerini; tırnaklarını kestin mi? Aferin. Mendilin temiz mi? Sakın burnum aktı diye temizlik mendilini kullanmayacaksın tamam mı? Ha! Şimdi seni niçin çağırdım? Çünkü bir hükümet kurman gerekiyor şekil itibariyle...

-Kurarız efendim, basit; ben ş'aaparım hemen...

-Neey? Burada ne anlatıyorum iki saattir ben Ahmet? Sana görev filan vermiyorum aslında anla artık yahu. Mış gibi yapıyorum tamam mı? Zinhar hükümet filan kurmayacaksın. Bak yeniden tane tane anlatıyorum. Şimdi, Deniz'e çektiğim basit bir numara adamları kördüğüm etti. Moralleri sıfır. Allah bunlara parmak versin, tırnak vermesin; biraraya gelirlerse bizi pastırma gibi doğrarlar Aametçiim; ömrümüzün artakalanı mahkemelerde geçer. N'aapacağız, sarhoşu ayıltmayacağız. Anladın?

-Anladım efendim, peki efendim!

-Aferin, böyle uslu ol; şimdi bu haftayı lay lay lom ziyaretlerle geçirirsin. Ne var ne yok, çoluk-çocuk nasıl, yengeye selam vs.

-Ama efendim, biri bekâr biliyorsunuz, yenge muhabbeti olmaz onunla!

-Kolay çocuğum; onunla şöyle fânuslu, kandilli, enten-dantel bir mevzu açarsın; bilirsin sen böyle tuhaf şeyleri. Meselâ dersin ki, ‘fanusun panzehiri, kandilin yürek yağıdır'. Adam bunu çözene kadar yarım saat geçer, sen, ‘iftar vakti yaklaştı; yengen maydanoz istediydi' diye müsaade ister kalkarsın. Maksat işi bayram ertesine devretmek. Gelecek hafta, bayram yorgunuyuz, oruçtan çıkmış gönüllerimizi istirahat yağmurlarıyla sulayalım dersin; adamların eli mecbur, sen ziyaret etmezsen bekleyecekler. Öteki perşembe günü ikinci tura başlarsın. Cumalar tatil zaten, mübarek gün. Öteki haftayı dişim ağrıyor der kapatırsın. Sonrasında biriyle daha görüşürsün ve ona dersin ki, “Filanca var ya, senin aleyhinde çok ağır şeyler söyledi bana fakat terbiyem elvermediği için sana söylemiyorum; ayrıca koğuculuk da fena bir şeydir, kesinlikle yapmam.” Onbeş gün bunlar birbiyle didişir. Bizim basındaki çocuklar da alttan alttan üflerler tartışma sönmesin diye...

-Havuzdakiler yani...

-Yav ortalık yerde havuz deme; çocukların moreli bozuluyor.

-Şey, ‘Morel' değil de efendim, moral olacaktı... Ay afedersiniz dilim yansın!

-Ahmet, hemen git, bak şuraya yazıyorum; eğer bu iki ay zarfında hükümet kurmaya filan kalkarsan sırtına bir paraşüt takıp seni Halep'in üstüne attırırım. Yeminle ha...