Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

En son kaç gün önce, hangi tarihte bir posta pulu gördüğünüzü hatırlıyor musunuz?

Haklısınız, mektuplar gibi posta pulları da günlük hayatımızdan usulca çekilip kayboluveren eski zaman âdetlerinden biriydi. Zarflar şimdi sadece bankaların hesap özetleri veya ticari şirketlerin adrese gönderdiği faturalar için kullanılır oldu; üzerlerinde ise pul yok, sadece pul yerine geçen otomatik bir damga yer alıyor.

Pullar hayatımızdan çıkıp gitti ama tamamen değil; PTT Genel Müdürlüğü hâlâ, meraklısı ve gitgide azalan mektup göndericileri için pul basmaya devam ediyor; genel müdürlük bünyesinde pul koleksiyoncuları (filatelist) için hizmet veren Tanıtım ve Pazarlama Dairesi Başkanlığı bünyesindeki Filateli ve Müze Şubesi Müdürlüğü, pul dediğimiz güzelliği yaşatıyor.

Pul, evet biraz demode gibi dursa da, hayatımızın renkli ve güzel ayrıntılarından biriydi; aynı zamanda devletin hükümranlık alâmetlerinden biri sayılır; para gibi pul basmak da devlet tekelindedir. Öyle olduğu içindir ki devletin ideolojisiyle, tutum ve politikasıyla yakından ilgilidir ve bu bakımdan pul koleksiyonlarını incelemek, devletin ideolojik yörüngesine yakından göz atmakla aynı anlama gelir.

27 Mayıs 1960 Darbesi'nden hemen sonra, o yıllarda müthiş bir kullanım hızına sahip pullar, "devr-i sâbık'a (eski düzene) aittir" diye hemen kaldırılıp atılmadı ama yeni düzen iktidarını pullar üzerinde göstermekte gecikmedi. Siyasi tarihimiz bakımından uğursuz geçen 1960 yılı henüz bitmeden PTT İdaresi, 213 sayılı emisyon kararıyla ve "Türk Tarihi" klasmanı başlığı altında bir pul yayınlamaya karar verdi.

Bu pulun adı, PTT kayıtlarında şöyle geçiyor: "Düşük iktidar partisi mensuplarının yargılanmaları (Yassıada duruşmaları): Yargılama sürecinin daha başladığı esnada bir devlet kuruluşunun iktidar partisi mensuplarını "düşük" diye nitelemesi çok dikkat çekicidir.

Aynı yıl PTT İdaresi, bir seri daha yayınladı; 216 sıra sayılı bu pul dizisinin adı "27 Mayıs İnkılâbı" idi. İhtilâli yapanlar, bu harekete inkılâp adını verdiklerine göre PTT'ye fazlaca yapacak bir şey almıyordu; böylece "Asker ve Gençlik" adlı kompozisyon, Atatürk'lü kompozisyon ve heykelli kompozisyon adlarıyla yeni pullar basılarak postanelere dağıtıldı. Bu pullar, 27 Mayıs Darbesi'nin ne kadar "milli" bir kalkışma hareketi olduğunun, Atatürk'ün manevi önderliğinde gerçekleştirildiğinin, düşük iktidarın hürriyeti zincirlemeye çalıştığı için milletin asker evlatları tarafından alaşağı edildiği görüşünü halka kabul ettirmeye çalışan küçük propaganda afişleri gibiydi.

"İnkılâb"ın ilk yıldönümünde PTT, bir dizi 27 Mayıs pulu daha çıkardı; bu pullar içinde en ilginç olanı, ünlü Ergenekon efsanesini canlandıran o meşhur temsili tablonun basıldığı puldu ve 27 Mayıs darbesiyle Türklerin Ergenekon'dan âdeta ikinci kere yeniden çıktığını imâ ediyordu. Aynı serinin öteki pulu, pelerinli bir Atatürk silüetinin, Türk gençliğini 27 Mayıs istikametine doğru yönelttiğini ve desteklediğini gösteren temsili bir çizimdi; öteki ve son pul ise 27 Mayıs'ı bir güneş şeklinde sembolize ediyor. Türk bayrağının altında profilden büstü görünen üç genç çehrenin ortasındaki miğferli figür ise o günlerin "Ordu-gençlik elele" sloganına atıfta bulunmakta.

Yeri geldiğinde posta pullarının bile bir siyasi tarih malzemesi teşkil ettiği dönemlerin, hükümeti beğenmediği için seçimleri beklemek yerine cuntacılarla ve darbecilerle işbirliği arayışına girerek anasayal düzeni zorla devirmeye kalkışan sözde hürriyetçiler devrinin artık kapanmış olmasını temenni ediyoruz.

Bundan böyle pullar sadece sanat için olsun!

Not: Bu yazının hazırlanmasında PTT Genel Müdürlüğü, Tanıtım ve Pazarlama Dairesi, Filateli ve Müze Şubesi'nin belge ve bilgilerinden yararlandım. Teşekkür ediyorum.


27 Mayıs'ı hatırlayalım ve hiç unutmayalım; çünkü...

Bu yıl, 27 Mayıs Darbesi'nin üzerinden geçen 49'uncu sene. Yarım asır önce olup-bitenleri yaşamış olanların sayısı giderek azalıyor.

27 Mayıs günleri, 1981 yılına kadar resmi tatildi; adı ise "Hürriyet ve Anayasa Bayramı" idi. Siyasi hürriyetlerin ve Anayasa'nın hoyratça çiğnendiği böyle bir günü, hürriyet ve anayasa bayramı ilân etmek için birilerinin ne kadar derin bir hayal gücü kullandığını ancak tahmin edebiliyoruz.

27 Mayıs 1960 günü ne oldu?

Türkiye'de bütün darbeler cuma gününe rast getirilir; günün mübârekliğine inanıldığı için değil, ertesi günü hafta sonu olduğu, bankalar, resmi daireler kapandığı için.

27 Mayıs 1960 Cuma günü Türkiye'de, Silahlı Kuvvetler içinde kendini vatanı kurtarmakla görevli sayan bir grup subay Anayasa düzenini ortadan kaldırdılar; TBMM'yi kapattılar, Hükümet üyelerini ve milletvekillerini tutukladılar.

Aralarında üsteğmenden tuğgenerale kadar muhtelif rütbede subayların bulunduğu Milli Birlik Komitesi, o gün itibarıyla kaç kişi olduklarını bilmiyordu çünkü bu hareket ordu adına yapılmış gibi gösterilse de, ordu içinde küçük bir grup tarafından gerçekleştirilmişti. Darbeci Komite üyeleri, aynı gün, ordunun Genelkurmay başkanını ve beğenmedikleri generalleri de tutukladılar ve ağır hakaretlerle Ankara'daki Harbiye binasına götürdüler.

Darbeciler, Türkiye'de Anayasal düzeni sona erdirmenin, Meclis'i kapatıp hükümeti düşürmenin nasıl ağır bir suç olduğunu tahmin ettikleri için ilk iş olarak üniversitede görevli hukukçu bilim adamlarını alelacele İstanbul'dan Ankara'ya uçakla getirterek bu hukukçuların elinden "yaptığınız iş doğrudur; aferin, az bile yapmışsınız!" belgesi aldılar. Hemen ardından aynı heyete yazdırdıkları 12 Haziran 1960 tarihli ve (dikkat!) 1 numaralı kanunla darbeye "anayasal bir rejim" görüntüsü verdiler.

1 numaralı kanun, o günden beri Türk hukuk tarihinin yüz karası bir metni olarak hatırlanmaktadır.

1 numaralı kanun, geçici anayasa olarak kabul edildi. Bu kanuna göre "Türk Ordusu, Türk Milleti adına harekete geçerek, milleti temsil özelliğini kaybetmiş olan Meclis'i dağıtarak iktidarı geçici olarak Milli Birlik Komitesi'ne emanet etmiş"ti. Böylece MBK, kendine Meclis'in görevini layık görüyor, yasama ve yürütme erkini tek başına üstleniyordu. Bu garip hukuk skandalı, bizim hukuk tarihimizde "27 Mayıs Rejimi" diye formüle edilmiştir.

İşin garip tarafı, Yargıtay, 1962 yılında aldığı bir kararla, 27 Mayıs Rejimi'nin "anayasal" niteliğini onaylamıştı.

Darbecilerin ortadan kaldırdığı anayasa, Mustafa Kemal Paşa ve Meclisi tarafından yapılan 1924 Anayasası idi; darbeciler, zorla ortadan kaldırdıkları bu anayasayı çiğnediği gerekçesiyle devrin meşru hükümetini ve parlamentoyu yıkarak, tam bir siyasi mizah örneği ortaya koymuşlardı.

Darbeciler Meclis'i kapatıp DP milletvekillerini tutuklarken, CHP'ye dokunmadılar. CHP, ordu içinde küçük ve disiplinsiz bir subaylar grubu tarafından yapılan bu darbeyi benimsedi, sahiplendi ve kendine sunduğu avantajları kabullendi. Böylece darbe, sadece DP'ye yönelen bir intikam ve tasfiye hareketi olarak tarihteki yerini aldı.

27 Mayıs, bugün için ne anlam ifade ediyor?

27 Mayıs Darbesi, milli iradeye, anayasal düzene, hukuk devletine ve milletin meclisine güvenmeyerek ideolojik gerekçelerle iktidarı zorla ele geçirmek isteyen bütün toplulukların benimsediği ve savunduğu bir hareket olmuştur. 27 Mayıs, kendinden sonraki bütün askeri darbelere meşrûluk sağlamıştır; ordunun siyasete müdahalesi, 27 Mayıs tarihinden sonra sanki tabii ve sıradan bir şeymiş gibi kabullenilmiştir.

27 Mayıs, seçim kazanamadıkları için iktidarı zor ve hileyle ele geçirmek isteyen kötü niyetli topluluklara ilham vermiştir; halkın yarısından çoğunu "düşman" nazarıyla ötelediği için ayrımcı bir hareket olarak nitelenmektedir.


<p style="text-align: center;"><img class="size-full wp-image-3845 aligncenter" title="pul05" src="http://ahmetturanalkan.net/wp-content/uploads/pul05.jpg" alt="pul05" width="440" height="280" />

Bu pul, darbeden sonra yayınlanan ilk pullar arasındadır ve PTT arşivlerinde "Düşük iktidar partisi mensuplarının yargılanmaları (Yassıada duruşmaları)" diye isimlendirilmişti.


<p style="text-align: center;"><img class="size-full wp-image-3841 aligncenter" title="pul01" src="http://ahmetturanalkan.net/wp-content/uploads/pul01.jpg" alt="pul01" width="440" height="315" />

Darbenin 1. yılı hatırasına çıkarılan bu pulda, 27 Mayıs'ın tarihi bir destanla özdeşleştirilerek kutsanması gayretine şahit oluyoruz; böylece darbecilerin, aynı Ergenekon'dan çıkan Türk budunları gibi Türk milletini sıkıntıdan selâmete çıkardığı imâ edilmekteydi. Bu pulun Türkçü mesajı da ayrıca dikkat çekicidir.


<p style="text-align: center;"><img class="size-full wp-image-3846 aligncenter" title="pul06" src="http://ahmetturanalkan.net/wp-content/uploads/pul06.jpg" alt="pul06" width="324" height="440" />

Zincir ve zincirleri şahlanarak kıran at sembolleri, darbeyi destekleyen grafik sanatçılarının görüntü dilini anlamamıza yardım ediyor; böyle mübarek ve uğurlu bir hayvan, herhalde kötü bir fikri ve grubu temsil edemezdi!


<p style="text-align: center;"><img class="size-full wp-image-3844 aligncenter" title="pul04" src="http://ahmetturanalkan.net/wp-content/uploads/pul04.jpg" alt="pul04" width="440" height="321" />

Bu kompozisyonda ordu, esarete uğramış gençliği ve Türk milletini, onun zincirlerini kırarak kurtarmakta ve acılarını dindirmekteydi.


<p style="text-align: center;"><img class="size-full wp-image-3843 aligncenter" title="pul03" src="http://ahmetturanalkan.net/wp-content/uploads/pul03.jpg" alt="pul03" width="440" height="316" />

Darbe günlerinde çok moda olan bu marş, Plevne Marşı'ndan adapte edilmişti ve 27 Mayıs'a karşı çıkan hükümet yanlısı güçlerin, masum Türk gençliğini acımadan öldürdüğü, hatta kıyma makinelerinde çektiği iddiasını sahici gibi göstermek için sıkça tekrarlanıyordu. Darbe sonrası yapılan tahkikatte, DP iktidarı döneminde hiçbir gencin fail-i meçhul cinayete kurban gitmediği itiraf edilmiştir.


<p style="text-align: center;"><img class="size-full wp-image-3848 aligncenter" title="pul08" src="http://ahmetturanalkan.net/wp-content/uploads/pul08.jpg" alt="pul08" width="328" height="440" />

27 Mayıs Darbesi Atatürkçü bir hareket değildi ama darbe başarıya ulaştıktan sonra hareketin "Atatürk istikametinde ve izinde" yapıldığına dair güçlü bir kanaat yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Yukardaki pul, Atatürk'ü, darbecilerin yaptığı şeyi onaylıyormuş gibi bir çerçeve içinde gösteriyor.


<p style="text-align: center;"><img class="size-full wp-image-3847 aligncenter" title="pul07" src="http://ahmetturanalkan.net/wp-content/uploads/pul07.jpg" alt="pul07" width="297" height="440" />

Gözleri bağlı Adalet tanrıçasını canlandıran bu çalışma, Yassıada'da kurulan Yüksek Adalet Divanı'nın itibar ve adaletine güvenilmesi gerektiğini imâ ediyordu; oysaki mahkemenin yargıcı, sanıklara bir duruşma esnasında, "sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor" diyerek, yargılamanın sağlığı hakkında esaslı bir "ihsâs-ı rey"de (Hâkimlerin, duruşma süreci sonuçlanmadan dava hakkında kanaat belirtmesi) bulunmuştu.


<p style="text-align: center;"><img class="size-full wp-image-3842 aligncenter" title="pul02" src="http://ahmetturanalkan.net/wp-content/uploads/pul02.jpg" alt="pul02" width="331" height="440" />

27 Mayıs darbesi bu kompozisyonda güneş sembolünün aydınlatıcı, hayat verici, olumlayıcı izlenimleriyle aynileştiriliyor; alt plandaki üçlü genç silüetinde ise ordunun, gençlikle birlikte hareket ederek "meşru" bir iş yaptığı ileri sürülüyor; oysaki darbeyi yapan ordu değil bir grup disiplinsiz cuntacı subaydı. Gençliğin "inkılap" esnasında sık sık övülmesi, harekete geniş cephe kazandırma arzusunu yansıtıyor.