Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Her pazar gunu bu sayfanin neredeyse yarisini istimlak edercesine yan gelip kurulan Recai Gullapdan Beyefendi'nin "ilim alemi" hakkinda kaleme aldigi son iki "makale"deki isabet, hafta icinde M. Ali Birand'in yayinladigi 32. Gun programi vesilesiyle iyice anlasilmis oldu. Bu cercevede Recai Bey'in nicin universite mezunu olmamakla, hatta vaktiyle resmi egitim veren kurumlara iltifat etmeyerek, rahmetli pederi tarafindan saglanan ozel egitim imkanlarindan istifadeyi tercih ettigi aciklik kazandi.

Mehmet Ali Birand'in Istanbul Universitesi ogrencileri ile ayni kurumun rektorunu soru-cevap teatisi tarzinda bir araya getirmesi bana gore cok muhim bir yayincilik basarisi idi. Turkiye'de her seye ragmen birbirine muhasim gibi gorunen taraflarin musterek konusma zemini bulabilmesini nimet olarak karsilamak gerekir. Haberlesme, munakasa ve en azindan temas mesafesini koruyabilmenin "nimet" sayilmasi gereken gunler geciriyoruz cunku. Iste bu soru-cevap faslinda ortaya cikan intiba, belki Istanbul Universitesi'nde yasanan problemlerin asilmasina yardimci olmadi; ama Turk kamuoyunun mevcut problem hakkinda esasli bir fikir sahibi olmasini sagladi. Bu cercevede sahsen edindigim fikri sizlerle paylasmak isterim.

Istanbul Universitesi, bu ulkenin en kidemli yuksekogretim kurumu; oyle oldugu icindir ki akademik geleneklerin, fikir ve ifade hurriyetinin, ilmi arastirma ve tedris usullerinin kidem ve kemal itibariyle diger universitelerden ziyade Istanbul Universitesi'nde yogun bir halde tecelli etmesi gerekir. Sayin rektorun ilmi ihtisas subesini bilmiyorum; ama profesorluk mertebesine gelmis, ustelik birtakim merciler tarafindan rektorluge layik bulunmus bir kisinin -sahsi ihtisasi bir yana-, akademik geleneklerin tesisi ve surdurulmesi, fikir ve ifade hurriyetini daraltici tedbirlere karsi tavir alinmasi, universitenin ilmi seviyesini yukseltici mahiyette tedbirlere basvurulmasi gibi temel meselelerde "esasli bir fikir" sahibi olmasi beklenir. Benim asil eseflendigim nokta, Istanbul Universitesi'nin nizamiyelerinde fiilen kilik-kiyafet, sakal-biyik, basortusu muayenesi yapilmasindan ziyade, bir Istanbul Universitesi rektorunun yukarda zikredilen konu hakkinda "esasli bir fikir" sahibi olmadigini fark etmek oldu. Sayin rektorun sahsi ictihadi, mezkur yasaklari tabii bulmak noktasinda tecelli etmis olabilir; bunu anlayabiliriz; ama bir Istanbul Universitesi rektoru "Turkiye bir hukuk devletidir, 'kanunlara' uymak zorundayiz" seklinde mudafaa yapmak ihtiyacini duyuyorsa o kisinin "hukuk devleti" ile "kanun devleti" arasindaki o muhim farki bilip-bilmedigi konusunda suphelenmeye hakkimiz var demektir. Universiteler o mercilerdir ki, -velev ki- "kanun devleti" olsun, ilmi calisma ve ictihadlariyla, hicbir makamdan cekinmeksizin verdikleri mutalaalarla, arastirmalar, seminerler, konferanslar ve yayinlarla "kanun devleti"ni, "hukuk devleti"ne donusturmek icin mucadele verirler, topluma onderlik ederler, yol gosterirler ve aydinlatma faaliyetinde bulunurlar. Bu hakkindan -bizzat rektorunun agziyla- pesinen vazgecen ve kendisini iktidarin aldigi her karari, tenkid hakkini bile mahfuz tutmaksizin yurutmekle mukellef hisseden bir kisi, belli ki "akademi" atmosferinin anlamindan henuz haberdar olamamis demektir. Acik soylemek gerekirse, sayin rektor, ogrencilerine karsi bir akademisyen edasiyla konusmak yerine, merkezi idarenin yuksek rutbeli bir yoneticisi gibi konusmayi tercih etmesiyle sadece kendi akademik itibarini degil, temsil ettigi o buyuk camianin itibarini da tartismaya acmis bulunuyor.

Siyasi ahvaldir; akla, mantiga aykiri gorunen pek cok husus kamu hukukunun mueyyidelerini ardina alarak uygulamaya konulabilir; dogrudur, yanlistir, fiili bir durum cari olabilir. Meslek kuruluslari, yargi organlari, hatta basin bile bu fiili duruma karsi acikca cephe almaktan cekinebilir; tarihte misalleri vardir ve bunlar anlasilabilir hallerdir; ama universitelerin bu gibi fiili halleri mesrulastirmak icin tezcanlilik gostermesi dogru degildir; Oscar Wilde'in isabetle teshis ettigi gibi "gunun en basit hadiseleri seciyeyi insa eder veya yikar". Bir memlekette hur fikir ve tenkidin kalesi sayilmasi gereken bir muessesede, bu kadar isabetsiz ve dayaniksiz gerekcelerle ve butun dunya normlarina ters dusercesine birtakim fiili uygulamalari mesrulastirmaya kalkismak, o muessesede nice emek ve fedakarliklar bahasina tesis edilen akademik gelenekleri bir anda baslangic noktasina indirebilir; o muesseseden feyiz, ilham ve isik almasi gereken ogrenciler de ertesi gun, ayni tavirlari taklid ettiklerinde soylenecek soz kalmaz. Acikca tenkid yapilamadigi hallerde sukut etmek bile en azindan ilmi ve akademik bir tavirdir.

Sayin Rektor'un ogrencilerine verdigi cevaplardan edindigim intiba iste bu merkezdeydi; netekim bilahire, "Bu memlekette ilim olmustur beyler." diye hayiflanan Recai Bey buyugume hak verdim.