Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

"Kürt meselesi"nin daima "çözüm"le birlikte telaffuz edilmesi, hepimizin zihninde müthiş bir baskıya yol açıyor ve ardı alınamayan terör cinayetleri yüzünden önümüzü göremiyoruz. Evet, bu toplumsal nitelikli bir mesele fakat silahla savunulan bir mesele.

Çözüm ise nedense hep Kürt tarafın alacaklı, Türkiye'de esas unsur olduğu varsayılan Türklerin ise borçlu sayıldığı bir eski hesap üzerine kuruluyor. Bu hesap tamamen haksız sayılmaz fakat mâruz kaldığımız terör baskısı, eski hesaplara yeniden göz atmayı unutturacak raddelerde seyrediyor. Bir başka söyleyişle Kürtlerin önemli bir kısmı, uzlaşma masasına ille de silahla gelmeyi olmazsa olmaz bir şart sayıyorlar. "Dağlarda egemeniz, istediğimiz eylemi koyuyoruz; gelin razı olun, ateşkes ilan edelim, barış yapalım" tavrında ısrar ederek, devletin bileğini zorla bükmek stratejisi üzerinden konuşuyorlar ki bu tavır, silahlı Kürt siyasetinin başlıca ve en önemli açmazıdır. Masaya, dağdaki silahlarla gelmek ve terör gibi çirkin bir araca tevessül ederek söz söylemek, diyaloğu zehirliyor.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendisinin mağlup sayıldığı bir ateşkesten sonra masaya oturmaz; oturamaz; bunu yapmayı zihninden geçiren hükümet o andan itibaren siyâsi mevtâdır.

Evet, bizim bir Kürt meselemiz var fakat bu mesele, fiilî bir toplumsal problem olmaktan çok Kürtlerin zihnî takıntılarının büyüttüğü bir sıkıntıdır; öyle ki, silahın zoruyla siyaset yapan Kürtleri tam mânâsıyla tatmin edecek bir çözüm yoktur. Belediye binasının önüne bir başka bayrak dikmek, bölgeye federatif özerklik kazandırmak talebinin "nihâi" olduğunu kimse söyleyemez meselâ ve esas garâbet şurada ki, Kürtler adına kimse, nihai karar verebilecek durumda değil. Silahlı Kürtler, daha iyimser ve barışçı Kürtlerin söz hakkına el koyuyor.

"Çözüm, şimdiki hâldir" tesbiti tam bu noktada herkese yeni bir bakış teklifidir. Çözüm şimdiki hâldir, çünkü şimdiki hâlin tabii avantajları ancak bu nimet fark edilirse daha görünür hale gelebilecektir. Çözüm, Türkiye'nin her yerinde, her sektöründe, her kurumunda, her alanda Türklerle Kürtlerin beraber yaşayabilmesidir ki biz bunu, yani işin en zor kısmını zaten başarmış durumdayız. Dağlardan gelen en kanlı haber bile düzde bir intikam histerisine yol açmıyorsa (ki çok şükür), hâlâ birbirimizin yüzüne bakacak hâlimiz var demektir; bu hâli niçin "elde var bir" cümlesinden saymıyoruz?

Hayır, anayasal akrobasiler yaparak, şapkadan tavşan çıkarmaya kalkışarak birbiriyle geçinemeyen unsurlara kısmi tavizler tanıyıp sûretâ çözüm geliştirmemiz gerekmiyor; bunun yerine hadiseye bakışımızı değiştirmemiz kâfidir. Problem çözmenin bir yolu da eski bakışı terk edip yeni gözlem yerleri aramaktır çünkü.

Esasen "Açılım" politikalarının hakarete uğrayıp istiskal edilerek çürütülmesi, şahin geçinen silahlı Kürt takımının eseriydi; bu kolaycılığa muhalefetin de güle oynaya iştirak etmesi büyük talihsizlik oldu. Açılım, üniter yapıyı kurcalamadan zihinleri sâkinleştirme safhasının en yararlı araçlarından biriydi; hâlâ öyledir. Kısmi başarısızlığı yüzünden terk edilmemeli, geliştirilmeli, çünkü zihnî planda onarıcı ve sâkinleştirici unsurlara dayanan bir siyâsetti. Tam da ihtiyaç duyduğumuz bir şey.

Üniter devletin, bürokratik oligarşi tarafından sert ve kırıcı yorumlara, kötü uygulamalara tâbi tutulması, onun işe yaramaz olduğunu göstermez; esasen kanunlar, kalıplar, hükümet ve egemenlik modelleri kendi başlarına anlamlı sayılmazlar. Önemli olan birlikte yaşama arzusu ve iradesi göstermektir ki biz onu fiilen yaşamaktayız.

Silahlı Kürtler, kendileri için denizin bittiği yerde, sürpriz bir şekilde belediye binalarının önündeki bayrak direklerinden bahsetmeye başladılar ki mânidardır. Çözümü kuyulardan çıkarmaya, gökten yere indirmeye ihtiyâcımız çok; çözüm biziz, çözüm zaten yaşadığımız bir şeydir.