Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Eğri oturup doğru konuşalım. Mustafa Sarıgül, 12 seneden beri icraatına devam eden bu hükümetin ömrüne nihayet vermek için girişilmiş en meşrû projenin adıdır.

Proje meşrûdur; çünkü hükümeti -aynen Başbakan’ın dediği üzere- seçimle, halkın oyuyla değiştirmeyi amaçlıyor. Bu projede askerî darbe yok, darbe teşebbüsü yok, suikast yok, Gezi benzeri köpürtülmüş illegal gösterileri toplu bir kıyam havasına çevirmek niyeti yok.

Bu projenin ardındaki hesabı herkes biliyor. Önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanmak gerekiyor. Bu hamle, projenin devamı için hayatî derecede önemli. “İstanbul’un düşürülmesi”, hükümetin gayrimemnunları açısından “Fetih” mesâbesinde bir hadise olacak. Zira böylece Türkiye’nin en kalabalık, en üretken, en varlıklı, en karmaşık ve en tayin edici ilinde kazanılacak “zafer”, sonraki hamleleri kolaylaştıran bir ivme meydana getirecek ve “Bir başka parti de AK Parti karşısında pekâlâ seçim sandığında kazanabilir” duygusunu güçlendirecek. 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve bir yıl sonraki genel seçimlere ise en güçlü kalesini ve karizmasını kaybetmiş bir hükümete karşı kazanılan moral gücüyle girilecek.

“Mustafa Sarıgül olgusu”nun artık netleştiğini ve kuvveden fiile geçtiğini varsayarak konuşuyorum; bu fikre kapılmamın en güçlü sebebi, Hürriyet’te Sarıgül için yapılan büyük bir tanıtım kampanyasıdır. Üç gün devam eden yazı dizisi, sadece reklam maliyetleri açısından bile birkaç milyon dolar tutarında çok ciddi bir halkla ilişkiler çalışmasıydı.

Hürriyet’in yayınları, Sarıgül hakkında konuşulan “Büyük sermayenin onayını aldı, beyaz Türklerin burjuvazisi Sarıgül’e tam destek veriyor” yollu söylentileri netleştiriyor.

Hükümetin politikalarını beğenmeyen dış çevrelerin bir süreden beri (özellikle Gezi olaylarıyla birlikte) basın-yayın organları aracılığı ile veya düpedüz diplomatik yollardan hareket halinde olduğu sır olmaktan çıktı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yıpratılması için bu çevreler hayret verici bir gayret içinde görünüyorlar. Bir İsrail gazetesinin sütunlarından Fidan’ı suikastla tehdit etme küstahlığına kadar varan bu cür’et sebebsiz değil. Batı bloku için iyi bir partner olup olmadığı yolunda ciddi tartışmalara sebep olan Başbakan, şüphesiz bu saikle seçim kampanyasına çok erken başlamak zorunda kaldı ve bu yüzden hayli eleştiriliyor; ancak, hükümeti legal yoldan yani seçim sandığı marifetiyle değiştirme arzusu ne kadar meşrû ise, Başbakan ve hükümetin seçim platformlarında dik ve diri kalmak için gayret göstermesini de aynı derecede saygıyla karşılamak gerekir.

Bu hesaba dış güçlerin müdahaleye kalkışması yadırgatıcı bir durum, fakat diplomatik nezaket ve oyun kuralları içinde kalındığı müddetçe bu görüntüyü de “De facto!” tabii karşılamak gerekiyor. Büyük güçler, dünyanın her yerinde dengelerin kendi arzularına göre tesisi için büyük yatırımlar yapıyor, büyük masraflara girişiyorlar. Eğer bu varsayımım doğru ise önümüzdeki üç-dört ay içinde dış güçlerin hükümet aleyhine başkaca yıpratıcı hamlelere girişmesi kimseyi şaşırtmamalı.

Hükümet bir hayat-memat kavşağında ve şüphesiz olup bitenin çok iyi farkında. Neredeyse açık hamlelerle oynanan bu satrançta mat olmamak için var gücüyle aktivitesini korumaya çalışıyor.

Normal şartlarda yapılacak bir genel seçimi kazanmasına asla ihtimâl bulunmayan muhalefet için Sarıgül markası, bir mânâda can simidi sayılabilir. Muhalefetin, kendi resmî kadroları içinden Sarıgül derecesinde rüzgâr estirip insanlarda “Bu defa kazanacağız galiba” ümidi uyandırabilecek bir başka isim çıkaramıyor.

Sarıgül’ün Kemal Kılıçdaroğlu’na rağmen CHP’den aday olmasını, “CHP’de Kılıçdaroğlu’nu bile aşan derin güçler var” gerekçesiyle açıklayanların ne derece haklı olduklarını bilemiyoruz. Şu anda görünen şey, İstanbul seçimleri ve özellikle sonrası için Sarıgül’ün, diğer muhalefet partilerinin tek tek veya birleşerek estiremedikleri güçlü bir cereyanı temsil ediyor olmasıdır.

“Sarıgül seçilirse muhtemel sonuçları ne olur?” sorusu için henüz erken ama tahminim, başta CHP olmak üzere Türkiye’de bütün siyasi dengelerin sarsıntıya, hatta kaosa sürükleneceği yolunda.

Çok ilginç bir seçim süreci geçireceğiz.