Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bir borcun hatırlatılmasıAşağıdaki ifadeyi dikkatle okumanızı istirham ediyorum:

"Benim, Mustafa Kemal'in, Cemal'in ve diğer bazı arkadaşların ordu kurmay kadrosunun kilit noktalarında oluşumuz subaylar arasında cemiyetin benimsenmesinde geniş ölçüde yardım etti. Hepimiz, bulunduğumuz ve yeni atandığımız vazifelerde, İttihat ve Terakki'yi kuvvetlendirmeyi hedef almıştık." (Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, yayına hazırlayan: Cemal Kutay, Tercüman Yayınları, İstanbul, 1980, s. 21)

Şimdi de şu ifade ile yukardaki alıntının benzerlik ve farkına dikkat çekmek istiyorum:

"Benim, Mustafa Kemal'in, Cemal'in ve diğer bazı arkadaşların müşir maiyetinde karargah-ı harbiyede bulunmamız, cemiyetin zabitan arasında inkişafına bir hayli yardım etti. Cemiyete merbut olan zabitanın işleri bize düştükçe kolaylaştırıyor ve cemiyete mensub olmayanlar, icab eden yerlere değiştiriliyordu. Böylece zabitan kitlesinin vaziyetine hakim bulunuyorduk." (Fethi Okyar'ın el yazısıyla kaleme aldığı hatıratının orijinalinden alınan fotokopiden: Bu fotokopi, ilginçtir ki, yukarda künyesi verilen kaynağın 160. sayfasından sonra konulan fotoğraflar arasında yer almaktadır.)

Durumu netleştirelim: Cemal Kutay, 1980 yılında Tercüman Yayınları arasında Fethi Okyar'ın hatıralarını "Üç Devirde Bir Adam" adıyla neşreder. Kitap, Cemal Kutay tarafından "yayına hazırlanmıştır". Kitabın metni içinde Sayın Kutay, Fethi Bey'in ilk alıntıda verilen sözleri söylediğini ileri sürmektedir; halbuki Fethi Bey'in el yazısıyla tuttuğu orijinal hatırattan bir sayfa, numune olsun diye kitabın sayfaları arasında konulmuştur ve eski yazı bilenlerin rahatlıkla okuyabileceği bu fotokopide, Fethi Bey'in, ikinci alıntı ibaresindeki sözleri söylediği ayan-beyan anlaşılmaktadır. Arada son derece mühim bir anlam kaydırması vardır ve bu anlam kaydırmasından, daha doğru bir söyleyişle "tahrifat"tan, eseri yayına hazırlayan kişi, yani Cemal Kutay doğrudan sorumludur. Dikkat edildiğinde görülecektir ki, iki ifade arasındaki fark, esasen anlamsız ve yanlış bulduğum "sadeleştirme" işleminin değil, bizzat yayına hazırlayan kişinin "tathir", yani tarihi bir şehadeti temizleme arzusunun eseridir.

Cemal Kutay, son günlerde kamuoyunun ilgi odağında yer alıyor, tartışılıyor. Benim maksadım Sayın Kutay'ın yüz küsur cildi aşkın "müellefat"ından cımbızla alınmış bir hatayı abartarak ona bodoslamadan taarruza geçmek değil, çok daha başka. Sayın Kutay, defalarca tekrar edildiği üzere bir insan ömrüne sığması nadirattan görülen bir bollukta eser neşretmiş bulunuyor. Çalışkanlığına ve enerjisine saygı duymalıyız; bu neşriyatın önemli bir kısmı "te'lif"ten ziyade vaktiyle Sayın Kutay'a yayınlaması maksadıyla bizzat bazı tarihi şahsiyetler veya onların yakınları tarafından emanet edilen orijinal vesika ve hatırat defterlerine istinad etmektedir. Ne var ki bu neşriyatının neredeyse tamamı "ilmi usule uygun bir yayın" olmak vasfından uzaktır ve paha biçilmez vesikaların neşrinde tarih usulünün temel esaslarına karşı vahim bir ihmalkarlık gösterilmiştir.

Sayın Kutay eserlerinde kaynak zikretmeyi lüzumsuz saymayı itiyat edindiği için, neşriyatında referans olarak sadece kendi kanaatlerini ve hafızasını mesned olarak koymaktadır. Bu durumda neredeyse bütün bir ömrünü vakfederek emek verdiği eserleri, bizzat Cemal Kutay tarafından ilmi bir kanaat edinmek için kullanışsız hale getirilmiş olmaktadır. Sayın Kutay da takdir edecektir ki bu neşir tarzı, muazzam bir emek ve kaynak israfıdır!

Cemal Kutay'ın bugünlerde hangi tartışmayı sürüklediği ile ilgilenmiyorum; bir tarihçi sıfatıyla beni ilgilendiren tek şey, Sayın Cemal Kutay'ın neredeyse üç sülüs asır boyunca yayınlarında mehaz olarak kullandığı ve benim kanaatime göre heder ettiği tarihi vesikalardan şahsi arşivinde muhafaza ettiklerini, evine en yakın ilim kuruluşuna hibe etmesinden veya ibarettir; fotokopi veya mikrofilm dahi kabulümüzdür. Söz konusu vesikaların, nitelikleri itibariyle İnkılap Tarihi Enstitüsü'ne bağışlanması en isabetli tercih olmakla birlikte bu hususta son karar elbette Sayın Kutay'a aittir.

Hemen belirtmeliyiz ki bu bir rica değil, bir hatırlatma; çünkü Sayın Kutay'ın vaktiyle popüler tarihçilik anlayışını köpürtecek tarzda ve ilmi kriterleri bir yana bırakarak yayınladığı vesikaların mühim bir kısmı "unique" mahiyet taşımakta ve diğer ilim adamlarının istifadesine kapalı bulunmaktadır. Sayın Kutay, bu yaştan sonra ibadet dilini değiştirmek veya ihtimaliyet hesapları üzerine tarih fantazyaları kurmak gibi hayide işlerle uğraşmak yanında ilim dünyasına borcunu ifa ederek, elindeki "unique" vesikaların evvela tam listesini neşretmeli, bilahire uygun bulacağı ilim kuruluşuna bu vesikaların suretlerini hediye etmeli ve hemen akabinde bu vesikaları hangi kalitede neşrettiği hususunda bir otokritik yapmalıdır.

Sayın Kutay'ın böyle bir borcu vardır; hatırlatırız!