Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Doğu Türkistan'da cereyan eden olaylar, genç kuşaklara çok şaşırtıcı gelmiş olmalı: Belki çoğunun Kuzeybatı Çin'de Müslüman Uygurların yaşadığından haberleri bile yoktu. Bu arada "Sincan Sincan" deyip dururken pek çok haber kanalının ve habercinin Türkistan hakkındaki bilgisinin gençlerden pek farkı olmadığını gördük.

Çin yönetimi yarım asırdan beri Doğu Türkistan'a "Şinciang" adını yapıştırmaya uğraşıyor, halbuki tarihi İslâm atlasında bölgenin adı mâruftur: Doğu Türkistan.

Sincan ise 28 Şubat'ta tankların yürütüldüğü yer!

Bosna, Batı Trakya, Arnavutluk, Kıbrıs, Dobruca, Bulgaristan, Abhazya, Gürcistan, Azerbaycan, Kuzey İran, Suriye, Girit, Karabağ ve niceleri... bunlar tarihi bünyemizin kopuk ama hâlâ seğiren uzuvları. İmparatorluk bakiyyesi olmak böyle bir şey. İmparatorluk büyük ve yaygın dikkat ve büyük ve yaygın alâka anlamına geliyor. Parça çoktan kopmuş ama başına bir hâl geldikçe bünyedeki yeri sızlıyor, seğiriyor.

Doğu Türkistan hiçbir zaman Batı Türklüğünün siyasi bir parçası olmadı fakat Doğu Türklüğünün en erken şehirleşen ve yerleşik hayata geçerek medenî hayatiyet gösteren kısmıdır. Direnişin lideri ve sözcüsü durumundaki Rabiye Kadir bir hanım; ismini bile ilk günlerde İngilizce transkripsiyon budalalıklarına uyarak yanlış telaffuz ettiğimiz bu hanımın kimliği, Doğu Türkistan Uygurları'nın bizden farklı bir medeni kompozisyon çizdiklerini gösteriyor. Cehaletimiz tescillensin diye hatırlatıyorum; bazı haber kuruluşları, bin yıldır bildiğimiz "Kadir" ismini tanıyamadılar çünkü Anglo Sakson imlasına göre "Kadeer" diye düştü ajanslara. Bin yıllık isimlerini bile tanıyamayan şu haberci güruhunun müptezelliğine şahit oldukça utanıyorum. Tarık'ı "Tareek" diye okurken bile uyanamayan bir yığın budala bunlar...

19. yüzyılda Osmanlı Devleti, İngiltere ve Rusya tarafından resmen tanınan Doğu Türkistan Devleti, Çin-Mançu işgaline uğradıktan sonra 1933'te yeniden bağımsızlığını kazandıysa da 1949'da Komünist Çin'in Stalin'le uzlaşması ile zorla Çin'e iltihak edildi. İstiklâline ve haysiyetine düşkün, izzetli bir topluluk olarak bilinen Doğu Türkistan halkının, 1949'dan bu yana sindirme, işkence ve devlet terörü yüzünden uğradığı kayıplar hakkındaki rakamların gerçeği bilinmiyor fakat burada asgariden "milyonlar" söz konusudur.

Çin, Doğu Türkistan'ı Mao'nun o meşhur ve kanlı, "kültür devrimleri" furyası esnasında bile eritip asimile edemedi. Doğu Türkistan demirden leblebi ancak demirin bile bir dayanma sınırı var. Kendi halkına bile acımayan bir yönetimine karşı, dünyanın belki de en ıssız coğrafyasında kimlik mücadelesi vermeye çalışan Uygurlar'ın fazla direnebilme şansı yok; mutlaka milletlerarası desteğin araya girmesi, Çin despotizmini hizaya çekmesi gerekiyor. Milletlerarası camia, Doğu Türkistan'da yaşananlara karşı, o bildik tepkilerini göstermiyor nedense.

Çin korkulu bir devlet; aylığı 20-30 dolara işçi çalıştırırken bırakınız sendikal hakları, temel insan hukukuna bile aldırış etmeyen, yurttaşlarını mevhum Çin kalkınmasının temeline beton gibi akıtırken gözünü kırpmayan bir ceberrut cihaz. Halkının kanı ve kemiği pahasına yapılan tasarrufu ABD bankalarında değerlendirdiği için kısa vadede "Dünyanın iflahsız eniştesi" rolüne soyunan ve dünyaya madara olan ABD yönetiminin Çin'e sert yapması beklenmiyor.

Doğu Türkistan uzak, Doğu Türkistan çok büyük, Doğu Türkistan çok ıssız. Doğu Türkistan, kalbimizin doğusu;bize dünyalar kadar uzak, dünyalar kadar yakın akrabamız; şu kara ve sıkıntılı günlerinde felah dualarımız Türkistan mazlumları için.