Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Meseleyi en iyi farkeden şüphesiz öğretmenlerdir ama konuya duyarlı öğrenci velilerin de dikkatini çekmiş olsa gerektir: Artık ortalıkta iyi el yazısı diye bir hüner kalmadı; varsa da istisnâ kabilinden.

İlköğretimde "kitap yazısı" denilen birbirinden ayrık harflerle yazı öğretiminden vazgeçilerek yeniden el yazısına dönülmesini biraz bu sebebe bağlıyorum.

"El yazısının artık önemi kaldı mı?" diye düşünebilirsiniz; haklısınız, kalmadı. Eskiden el yazısı kullanmak gereken her durumda artık büyük nisbette klavye kullanıyoruz; hatta kalem bile olmazsa olmaz cinsinden bir zâti eşya olmaktan çıktı. Eminim ki çoğumuz, kaleme çok çok bir kargo makbuzunu imzalamak için ihtiyaç duyuyoruz. Bir gün kaleme ve el yazısına geri döner miyiz; çoğumuz böyle bir ihtimâlden ürperecektir.

Biz el yazısı ile yetiştik halbuki; yazı dersinde elimiz yüzümüz adi çini mürekkebi lekesine bulanır, bazılarımız önlüğüne, pantolonuna bile dökmeyi başarırdı. Şimdiki kalemlere yetişebilseydik şüphesiz el yazımız daha güzel olurdu; geçenlerde baktım, silgi yerinden basınca yazılacak uç kısmı uzayan otomatik kurşun kalemlerin bile enli uçlu cinsi çıkmış. Kalem değil fırından taze çıkmış pide içinde tulum peyniri mübârek. İnsanın yiyesi, pardon yazdıkça yazası geliyor; öyle güzel.

Tabii bu arada "Seni yetiştirenin boyu posu devrilmesin inşallah!" diye gıyabda lânete uğramaktan korkan öğretmenlerimiz, bize adam gibi dilekçe yazmayı da öğretmişlerdi: Başlık kâğıdın neresine konulur; adres nereye yazılır, sağdan soldan ne kadar boşluk bırakılır ve en önemlisi, kısa yoldan meram nasıl ifade edilir gibi konularda edindiğimiz pratik bilgiler o günlerden kalmadır.

Hatta inanmayacaksınız, mektup yazmayı bile öğretmişlerdi canım!

Geçenlerde internette dolaşan bir dilekçe örneği görünce, "serbest çağrışım" metoduyla bir resmî makama arzuhal yazmanın ne kadar neşeli sonuçlara varabileceğini görüp keyiflendim.

Bilmem doğru mudur, yoksa bu işlere meraklı birinin uydurması mıdır ama oldukça gerçekçi göründü bana. Sonunda isim, hatta adres bile var fakat ben o kısımları saklı tutmayı tercih ediyorum.

Adamın biri, fakülte diplomasını zayi etmiş; yenisini istiyor. Dilekçe konusu bu. Şimdi bu basit konunun "serbest çağrışımla" nasıl zenginleştirilebildiğine yakından bakalım.


.... Üniversitesi İşletme Fakültesi Sayın Dekanlığına,

Özü: Diplomam telef olduğundan yenisinin verilmesi Hk.

Ben ..... akademisi 66 Haziran dönemi ve iyi derece ile mezun olmuş mali şube mezunuyum.

Akademiye Cebeci'deki Hukuk Fakültesi binasında 1962 yılında girdim. Sonra Akademi binası Beşevler'e taşındı. Biraz da orada okudum.

Bizim bu akademimiz şimdi işletme fakültesi olmuş.

Bunu bana bir mali müşavir arkadaşım var. A. B.. O söyledi. O benim G. Lisesinden sıra arkadaşım idi. Onun diplomasını yazıhanesinde görünce imrendim.

Benim dönem arkadaşlarımdan Ş.S. vardı Yozgatlı. Şimdi Ankara'da ... acentası ve petrol pompaları var. Necatibey'de İstanbul, Samsun yolları çıkışında petrol pompalarında .... markaları satar.

Bir dönem arkadaşım da A.D. idi...

Her neyse, ben mali şube bölümünün ilk mezunuyum. Ve arkadaşlarım Eylül döneminde bitirmelerine rağmen ben 65/66 dönemi haziran döneminde bitirdim. Bana göre bir başarı idi.

Bir zamanlar mali müşavir-muhasebecilik yaparken [diplomasını kasdediyor] başucuma asardım. Sonra işi büyüttüm. Türkiyenin en büyük çimento tüccarı olunca, yazıhaneler ve şubeler çoğalınca bir ara nemli bir yerde kalmıştı. Sonra orada bir yangın çıktı. 1970'li yıllarda yangında yandı.

Tabii mahkemeden yangın kararım da var.

Şimdi ben sayın Dekanlığınızdan diplomamın yenisini istiyorum. O diploma bana çok çektirdi. Akademi 3. sınıfta iken bir kızla nişanlandım. Annesinin gönlü yoktu. Bir bahane arıyordu. Diplomanı getirmeden ne evlenebilirsin ve ne de nişanlını görebilirsin derdi. Okulu bitiremezsen de kızı vermem derdi.

Kayınvalidem böyle deyince içime bir korku düştü. Kazanamazsam hem yaptığım altın avadanlık gidecek ve hem de kızı kaybedeceğim ve hem de rezil olacağım.

Gittim Ankara Kocatepe Camisi o zaman inşaat halinde idi. Kapısında dini yayınlar satan bir kitabevi vardı. Oradan cebime sığacak küçük bir Kur'an-ı Kerim aldım.

Başladım akademi kapılarında, göğüs cebimde Kur'an-ı Kerim, Allah'a yalvarıp yakarmaya.

Kayınvalidem şart koşmasa daha iyi okuyacaktım.

Baskısı üzerimde menfi durum yarattı.

Sayın Dekanım. Bu kadar sohbetten sonra diplomamın yenisini sizden saygılarımla arz ediyorum.

Eki: Nüfus cüzdan örneğim. Numaramı hatırlıyamıyorum. 6227 gibi bir rakam da olabilir.

M.A.G. 60. Yıl Mahallesi. Yavuz Sultan Selim C. ....


Şimdi bazı daire müdürleri diyecektir, "Yahu böyle dilekçeye can kurban; bizde neler neler var!"

Bilemem; benim bildiğim, üç aşağı-beş yukarı bizim kuşağın, kalemi eline alınca namdar arzuhalciler gibi nasıl güzel dilekçeler döktürebildiğidir.