Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Sabahleyin ekmek almak üzere kapıdan çıkıyorum; baktım, posta kutusuna kalınca bir zarf sıkıştırılmış, düşmek üzere. "Kitaptır" düşüncesiyle koltuğuma sıkıştırıp fırına yollandım. Kahvaltıdan sonra gazetelere bakarken zarf tekrar dikkatimi çekti; dikkatli bir şekilde açtım, içinden kalın bir lise defteri çıktı. Defterden bazı bölümleri dikkatinize sunuyorum. *

Sevgili günlük,

Bugün öğleden sonra makam aracıyla bir marketin önünden geçerken üç-dört metre boyunda kocaman bir bez afiş gördüm: "Darbeli matkapta damping!" yazıyordu fakat dikkat ettim, "darbeli" kelimesi ötekilerden daha büyük yazılmıştı.

Tüylerime kadar ürperdim âdeta!

Yav dedim, acaba birilerinin haberi mi var bizim hazırlıklardan; böyle kocaman bir afiş yaptırarak bize mesaj mı veriyorlar, nedir? Meseleyi müzakere etmek için M.P'ye telefon ettim, "aman" diye telaşlandı, "dinleniyor olabiliriz". Tabii ürktüm, "n'apalım öyleyse" dedim. "Radyoyu aç, radyonun sesi karışsın araya, dinleyenler anlayamaz böylece, parazit olur, eski bir numaradır ama hâlâ geçerli" dedi. Hemen masanın çekmecesindeki portatif radyoyu açtım,

-"Allah belânı versiin /Allah seni kahretsiiin / Bana gelen sana gelsiiin yaaar" Aloo sesim geliyor mu?

-Geliyor geliyor, ne var söyle şimdi? "Hayatımıı sen mahfettiin / Acımadıın neler çektiim / Kader seni de kör etsiiin"

-Ne diyorsun yav, kimdir o yanındaki ağlayan kişi?

-Kimse yok, radyoyu açtım, adamın biri şarkı okuyor da onun sesi karışıyor işte... "Bomboooş yere yaşıyorum / Hergün acııı çekiyooorum"

-Haa anladım, nedir mesele?

-Yav bugün filanca süpermarketin önünden geçiyordum; ne göreyim? "Her dakika eriyoruuum / Yeter artık senden nefret ediyoruuum..."

-Ne gördün?

-Darbeli matkapta damping yazmışlar... "Beni benden aldın attııın / Beni sattın yazıklar olsuuun"

-Yazarlar ya, ne olmuş ki?

-Acaba diyorum, birilerinin haberi oldu da, kurbanınız olayım aman vakti değil filan mı demeye getiriyorlar? "Pekiii giderken azıcık da olsa / düşündün mü / Bu bensiz ne yapaar / Bu bensiz nasııl yaşaar / Ama yok acımadan vurduun sen / Var mı bee / Beni bir anda terk edip gitmeek.."

-Yav tamam kapat şu radyoyu, ben akşam geçerken uğrarım sana, bir parka gider rahatça konuşuruz tamam mı?

-Tamam, akşama...

Akşam üstü ... parkında buluştuk. Casus romanlarında olduğu gibi bir bankta yan yana oturup fısıldaşarak meseleyi anlattım, güldü, "olmaz öyle saçma sapan şey" dedi, "müsterih ol" dedi, "ben de bir darbeli matkap aldım oradan, bayağı da ucuz ha" dedi.

-İyi, dedim.

Sevgili günlük,

Dün ikinci darbe komitesi toplantısı yaptık; arkadaşlardan biri, "darbe esnasında bazı masraflarımız olacak, bu gibi ufak tefek masrafları da devlet hazinesine yüklemeyelim, kendi aramızda bir fon oluşturup para biriktirelim" teklifinde bulundu. "Ne gibi masraflar meselâ?" dendi, arkadaş da, "ne bileyim mesela tanklara, ciplere benzin koymak lazım, belki acilen taksi filan tutmak icab eder, o gibi şeylere harcarız" dedi. Komite başkanı ayağa kalktı, "böyle darbe yapılmaz arkadaşlar" dedi, "ne ben bugün buraya geldim, ne de siz beni gördünüz. Köşebaşından taksi tutarak darbe mi yapılır be!" diye bağırdı. Teklifi yapan arkadaş mahcub oldu. Bir başka arkadaş, "12 Eylül'ü inceleyelim, onlar nasıl yapmışsa biz de öyle yaparız" dedi, başkanı yatıştırdı filan ama işler iyiye gitmiyor günlük; enflasyon yine tek haneli rakamlarda çıktı bugün...


Sevgili günlüğüm benim,

Operasyonun ismi konusunda dün yine komitede ihtilâf çıktı, başkan yine bağırdı çağırdı. Diyeceksin ki ismin ne önemi var; çok önemli günlük. Mesela Portakal operasyonu dersin, münasebetsizin biri hemen "orda kal" diye kafiye yapar, işin suyunu çıkarır. Ben teklif olarak" Bugünlerde tıp hayli ilerledi ha!" ismini teklif ettim; uzun diye kabul görmedi. Öyleyse siz bulun dedim. Buyrunuz tartıştığımız opeerasyon isimleri: "Bakkal amca saat kaç", "Vadim o kadar yeşildi ki", "Ankara ekspresi", "Sev dedi gözlerim" vesaire...


Sevgili günlük,

Dün işten eve geliyorum, şoför arkaya döndü, "hayırlı olsun efendim" dedi; "ne hayırlı olsun" dedim, "şey işte, memleketi kurtarmak için yapacağınız o hareket" dedi, "ne hareketi yav" dedim. "Siz daha iyi bilirsiniz efendim" dedi. "Neyi daha iyi biliriz" dedim, "Neyi bileceğinizi iyi bilirsiniz" deyince daha üstelemedim.

Anlıyorsun ya, bu işin suyu çıkmaya başladı günlük, akşam yemeğinden sonra biraz kestireyim dedim, "zıırt" telefon, baktım memleketteki halazadelerimden biri, "enişte, varsa yapacağımız bir şey emret; buralarda herkes sizi destekliyor" demez mi densiz? Telefonu çatt kapattım fakat uykum kaçtı. Ertesi gün toplantı var; konuyu açacağım.


Sevgili günlük,

Meğer herkese o tipte telefonlar geliyormuş. Patron, "vazgeçelim gitsin" dedi, "Aziz Nesin'in İhtilali nasıl yaptık diye bir hikâyesi vardır. Ordakiler gibi madara olmayalım sonunda" dedi.

Doğru söze ne denir?


Sevgili günlük,

Haberin yok, geçen hafta emekli oldum ben; şimdi bir STK'da danışman olarak göreve başladım ve gördüm ki vatanı kurtarmanın darbeden başka daha bir sürü çaresi varmış! Hoşuma gitti bu durum; inceliyorum.