Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

CHP lideri Deniz Baykal, hayatının en leziz günlerini yaşıyor olmalı: 27 Nisan'dan bu yana o, "Cumhuriyetçiler"in tabii lideri. Anayasa Mahkemesi'ni alenen ve göz göre göre tehdit etmiş olmasına rağmen hâlâ "dokunulamamış" bir kişi.

Hele Başbakan'ın "gerekirse kapı kapı dolaşır uzlaşma ararım" sözüyle yaptığı "U" dönüşünden sonra Baykal, siyasi hayatımızın en muteber bilgesi durumuna geldi. Partisi, en iyimser seçim anketlerinde bile % 20-23 civarında oy toplayacakmış gibi görünse de, CHP'nin 2002'de aldığı 19,39'un üzerine koyacağı her puan, daha şimdiden azîm bir zafer olarak takdis edilecek!

Bundan iyisi can sağlığı; dolayısıyla sayın Baykal, Başbakan'ın U dönüşünden sonra haklı olarak kasılıyor ve sanki devrin İsmet Paşası'ymış gibi altın çerçevelik raconlar kesiyor: Bakın ne demiş: "Uzlaşma bir liderin, kendi partisinden bir veya birkaç ismi getirip 'bunlardan birini seçin demesi' değildir. Önce yöntemde anlaşmak gerekir. Uzlaşma, adayın ortak belirlenmesidir. Partilerin ortak bir isim belirlemeleridir. Partilerin, toplumun her kesiminin üzerinde uzlaşabileceği bir ismi ortaklaşa ortaya çıkarabilmelidir. Anımsayın, Sayın Ahmet Necdet Sezer ismi üzerinde uzlaşma nasıl oldu? Meclis'teki bütün partilerin uzlaşmasıyla bu isim belirlendi. Sayın Sezer, politize olmamış, hukukçu kimliği ön planda bir isimdi. DSP militanı değildi, MHP'li değildi, ANAP'lı değildi, o zamanki muhalefet partilerinden birinin yandaşı veya sempatizanı değildi. Tarafsız bir kişilikti. Öyle bir isim üzerinde bütün partiler uzlaştılar. Uzlaşma böyle olmalı."

Bana göre Sayın Baykal'ın en büyük özelliği ve meziyeti, dilediği zaman sözlerine dünyanın en mâkul fikriymiş gibi bir tabiilik ve akıcılık kazandırabiliyor olmasıdır; bu konuşmasında Sayın Sezer hakkında kullandığı, "tarafsız bir kişilikti" sözü, kapsamlı bir illüzyon hükmündeki bütün konuşmasının anahtarı derecesinde önemlidir; bu hükme rızâ gösterdiğiniz anda, "vallah'ül azim adam, kitabın orta yerinden konuşuyor" dememeniz için hiçbir sebep kalmıyor.

Hayır efendim hayır; şahsen bir daha Sayın Sezer veya benzerlerini "anımsamaya", "onun gibisini bulsak da yeniden seçsek ne güzel olur" vezninden zemin hazırlama etüdlerini zımnen tasdik etmeye hiç niyetim yok. Kendisini, görevinin ilk yıllarında gönülden sevmiş ve desteklemiştik ama sonraları ne olduysa zât-ı âlileri beni ve benim gibi düşünenleri hemen her konuşmasında, bayram mesajlarında kelimelerle dövmeye, ayrıksamaya, Türk toplumundan ziyade bürokratik iktidarın devlet başkanı gibi davranmaya başladığından beri şahsi sempatimi geriye çekmiş bulunuyorum. Sayın Sezer veya bir benzerinin yeni devlet başkanlığı için uygun bir profil teşkil ettiğine kat'iyyen inanmıyorum. Kendisi hakkında saklayabileceğim son sempati kırıntılarını -akçalı işlerdeki titizliğine daima şapka çıkarırım- ise, son anayasa değişikliği paketini veto ettikten sonra tasarının elifine bile dokunulmadığı; esasen onbeş gün boyunca enine boyuna incelediği halde- sırf iş 15 gün daha uzasın diye bekletmesi esnasında yele vermiş bulunmaktayım.

Sayın Baykal'ın "Sezer gibisi" teklifine, Cüneyt Arkın'vari bir ses tonuyla "N'ayır" diyor ve ekliyorum:

Aslâ! Çünkü n'olamaz!

Parantez içinde belirtmeliyim ki, şu yedi yıl artı bilmem kaç aylık müddet zarfında Sayın Sezer'in hâl ü etvârı beni öyle soğuttu ki, hâlen temdit dakikalarını tamamlamak için oturduğu postta, "Sezer gibisi"ni yeniden görmektense Sayın Baykal'a tahammül etmeye bile rızâ gösteririm dersem anlayın gerisini...

Aşk ile bir dahi: N'asla!