Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Gün bugün, devran bu devran hocam; siz "kostak kostak" yürümeyeceksiniz de kim yürüyecek? Size at da yaraşır, meydan da!

"Onun ömrü rüzgar gülü gibi fırıldayıp durmakla geçmiştir" diye bıyıkaltı sızıltısı çıkaranlara niçin aldırış etmediğinizi çok iyi anlıyoruz hocam; onlar "güç"ü kitaplardan okuyarak öğrenebileceğini sanan safdillerdir, oysaki siz "güç"ü, içgüdülerinizin doğrultusunda hayatın yüzünden okuyarak, adeta koklaya koklaya izini sürmüş birisiniz; beceriksizlerin başarılıları kıskanması tabiidir değil mi hocam?

Ayak takımı ile ülkenin okumuş-yazmış evlatlarının eşit olabileceğine inanan gafilleri, öyle güzellikle ikaz etmek her zaman yeterli olmuyor değil mi hocam? Ara sıra şöyle bir silkelemek, fiskelemek de gerekiyor; kayıkçı, faytoncu, minibüsçü, esnaf, ırgat, köylü kendi arasında eşit olabilir elbette; hatta bu eşitliği "umum"a teşmil etmek de kaabil; ama bu kaba-saba insanlar, sizlerin "çok daha bir eşit" olduklarınızı nereden bilecekler ki?

Ne kadar uğraşıp didindiğinize tarih de şahittir hocam; bu milleti adam etmek için, büyüğünü-küçüğünü öğrenmesi için, edep, usul, erkan ve bilhassa ulul-emre itaat etmesini belletmek için ne kadar yorulduğunuzu bilenler biliyor. Üstelik siz vaktiyle kendi rızanızla, "biraz medeniyet görgüleri artsın" iyi niyetiyle demokrasiyi bile bu memlekete kendi rızanızla idhal etmiştiniz. Neticesini biliyorsunuz, üç-beş sene içinde ayaklar baş olmaya kalkıştı, kağnı gölgesinde yatanlar birdenbire "ne oldum delisi" haline geliverdiler. Çamurlu kara lastikleriyle güzelim paspaslarınızı çiğnemeye, avurdu avurduna geçmiş alil ve sararmış çehreleriyle yetkilerinizi paylaşmaya, bin bir masraf ve emekle tanzim ettiğiniz geometrik bulvarlarda pinti pinti gezinmeye kalkıştılar; sabrettiniz. İstediniz ki hödüklüklerini kendileri fark etsinler, cinslerine mahsus an'anevi kadercilikleriyle olmaları gerektiği gibi olmaya, davranmaları gerektiği gibi davranmaya, durmaları gerektiği yerde durmaya rıza göstersinler. Ne gezer? Anlamadılar hocam; onlar anlamayınca siz de gerekeni yaptınız; elbette yapacaktınız, hep yaptınız ve şimdi de yapmaktasınız nitekim.

Onlar oyunu anlamadılar hocam; seyircilikle yetinip eğlenmeleri gerekirken anlaşılmaz huzursuzluklara kapılıp oyuncu, hatta teknik direktör olmaya kalkıştılar. Aslında siz onları "durdukları yerde durmaları" şartıyla seviyordunuz: Otomobilinizi, bahçevanınızı, çantanızı, kapıcınızı sever gibi seviyor ve acıyordunuz; ama onların bu kadar şımarabileceklerini doğrusu siz bile tahmin etmemiştiniz.

Halbuki siz neler yapmıştınız onlar için: Cehaletlerinin pası silinsin diye mektepler mi açmadınız, az biraz mürekkep yalamış olanlarını adam safına geçirip memur defterine mi kaydetmediniz, ayağına pabuç, boynuna kıravat mı takmadınız? Kendi yağıyla kavrulan esnaf takımından, tarlasını ekip biçen köylüden vergi almadığınız gibi aç kursaklarını doyurabilmeleri için Hazine'den sübvansiyonlarla da desteklediniz. Ne oldu ama hocam ne oldu? adamlar ödediğiniz maaşın "sosyal yardım" olduğunu bile fark etmeden "hak-hukuk" peşine düştüler. Ağzı açık ayran delisi gibi her gördükleri medeni nimete layık olduklarını düşünmeye başladılar. Sağda-solda ileri-geri konuşmaya, bilir-bilmez "düzen"i tenkit etmeye, hatta bu işlerin ancak kendileri tarafından düzeltilebileceğini sanmaya kadar vardırdılar işi; bu kadarı da fazla değil miydi hocam?

"Nankörler" diye hayıflanmakta yerden göğe haklısınız efendim; bakınız şu eyyamda bile hala durumun vahametini yeterince fark edemedikleri nasıl da belli oluyor. Şu gün olmuş hala demokrasiden, temel haklardan, hukuk devletinden, global standartlardan mızıklanıp duruyorlar. Hele son zamanlarda yaptığınız bazı düzenlemelerin hukuka aykırı olduğu zannıyla şikayetlenmelerine ne dersiniz? Kara mizah bu değilse ne acaba, değil mi hocam? Siz müsterih olunuz hocam; siz bu memleketi sokakta bulmadınız ki, sokak tarafından yönetilmesine razı olabilesiniz; bu memleketin idaresi elbette "yol geçen hanı" değil; bilmeyenler öğrenecek hocam; öğreteceğiz; yok öyle!

Gün bugün, devran bu devran hocam; "siz "kostak kostak" yürümeyeceksiniz de kim yürüyecek? Size at da yaraşır, meydan da!