Size dar gelen bana bol gelir!

Peşinen söyleyim: ODTÜ arazisi üzerinde açılacak yol hakkında müsbet-menfî hiçbir fikrim yok. Dertli’nin dediği gibi, “Âbâd olsak da bir, olmasak da bir”.

Bu duruma eldiven gibi uyan bir Trakya sözü var: “Size dar gelen bana bol gelir.” Yani o yolun açılması veya ebediyyen ağaçlık veya çalılık kalması konusunda rahmetli Ecevit’in tabiriyle buz gibi “çekinser”im.

“Öyleyse ne konuşuyorsun be adam?” diyeceksiniz, izah ediyorum: Biz Türkler kenara geçip akan suyu, yanan ateşi, kavga edenleri ve polemik yapanları seyretmeyi pek severiz; binaenaleyh Ağaçsever Ankaralıları “Nihayet bizim de bir Gezi destanımız oluyor galiba” diye heyecanlandıran bu tatlı kapışma, bana bir nevi kayıkçı kavgası gibi görünmeye başladı da ondan! Fark ediyor musunuz, iki taraf da mevcut durumdan hoşnut. ODTÜ’lü direnişçilerde, “İyi oldu be, paslanıyorduk; işleyen demir ışıldar. Bu iktidar değil arazimizden çevreyolu geçirmek, bilakis müteveffa Robin Hood’un Sherwood Ormanlarını bir sihirbaz değneğiyle ODTÜ’nün mesâhasına döşese bile istemezük. Yola ihtiyacımız olursa onu hükümet veya belediye yapmak zorundadır ama biz istemezsek buralarda kuş bile kanadını kırmaştıramaz” tarzında bir dayılanma havası müşahede ediyorum. Cins atların meydân-ı gazâyı görünce hırstan burun deliklerini genişleterek durduğu yerde eşinmelerini andıran bir tatlı telâş hali... Tam o kelimelerle ifade etmeseler bile içlerinde çoğunun, “ODTÜ’den yol geçirmek işini icat edenden Allah razı olsun” diye mırıldandığını duyar gibiyim âdeta.

Buna mukabil, “Bu yolu ODTÜ’den geçirmezsem şu Angara’da bıyıklı gezmek bize haram olsun” tarzında bir inatla işi izzetinefis meselesi haline getiren Belediye cenahı, tam da seçim arifesinde birtakım muarızlarıyla yeni bir cedel faslı açmış olmanın keyfiyle sözlü ve fiilî polemik sanatının müntehâsında pervâz eyliyor; galiba onlar da ODTÜ cenahını ima ederek, “Size dar gelen bize bol gelir” havası içinde şu yol davasına bezl-i cân eylemişlerdir. Gören zanneder ki, “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz yine de elinizdeki fidanı dikiniz” mealindeki emr-i celîl-i Nebevî’ye ittibâ içün canhıraş bir azim ve gayretle bütün ekipmanlarını seferber etmişlerdir.

Dedi ki, demiş ki faslını geçiyorum; maksad hâsıl olmuştur ve her iki cenah da şimdi yan gözle toplumdan dönecek geri bildirimleri (Size acıdığım için İngilizcesini yazmıyorum; kadrimi biliniz!) beklemektedirler. Kendi nâmıma geri bildiriş filan yollamıyorum, daha doğrusu bu yol dâvâsıyla ilgili haberleri takip ederken –mecbuur!- bir Fars seyrediyormuş gibi işin tadını çıkarmaya bakıyorum. Nitekim bakınız CHP’mizin Çankaya Belediyesi aday adaylarından Bekir Ödemiş, direnen öğrencilere ve 100. Yıl Mahallesi sâkinlerine destek için (E, artık dayanacaksınız 100. Yıl sâkinleri!) ODTÜ’ye gitmiş ve 20 seneden beri Ankara’ya bu zihniyetin “Bina ormanları” ektiğinden şikâyetle demiş ki: “Yeşile hasret Ankara’da uzun yıllar önce binbir emekle oluşturulan böylesine önemli doğal yaşam alanının hoyratça katledilmesi kabul edilebilir değil. Ormanla ağacı karıştıran bu zihniyet, uzun yıllar boyunca burada oluşmuş canlı yaşamını yok saymaktadır. Ağacı naklederken topraktaki yaşamı da hiçe saymaktadır. Bu bir siyasi olgu değildir, bunu katledenleri de ilgilendiren yaşam olgusudur.”

Meselenin ağaç meselesi olmadığını tahmin ediyorduk; meğer “yaşam olgusu”ymuş; vahim!

Yol ekipleri, bu hamlenin altında kalmaz, mutlaka “karşı kontratağa” geçerek bu tatlı ve tarafeyn içün faideli bu kapışmaya heyecan boyutu kazandıracak bir şeyler yaparlar artık...

Söylemiştim arkadaşlar, size dar gelen bana bol gelir; ayakta kalan kazansın!


Kaynak (Arşiv)