Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Reşadiye pususunun öteki ayrıntıları üzerinde duralım: Suikastçi kaatiller, "Dersim eyaletimize bağlı bir birimimiz kendi inisiyatifiyle eylemi gerçekleştirdiler" açıklaması yaptılar.

Genelkurmay sözcüsü de bu bilgiyi dün doğruladı; Korgeneral İ. Hakkı Pekin, çetecilerin 8 ve 9 Aralık günleri telsizle yaptıkları konuşmalardan eylemi yapanların kimliğini tesbit ettiklerini, saldırı emrini Tunceli bölge sorumlusunun verdiğini ve cinayetin 5-6 kişilik bir grup tarafından yapıldığını söyledi. Genelkurmay gibi ciddi bir haber ve operasyon merkezinden çok daha doyurucu ve ikna edici açıklamalar beklemek hakkına sahibiz.

İstihbaratçılar neredeydi meselâ? Bildiğim kadarıyla devletin, bu tür eylemleri önceden haber almak için faaliyette bulunan bir hayli istihbarat kuruluşu var; o bakımdan sormakta haklıyız: Eylemden sonra telsiz konuşmaları dinlenen teröristlerden eylem öncesinde niçin bilgi sahibi olunamamıştır?

Eylem öncesi ne yaptıkları, kim oldukları bilinemeyen ve tahminime göre kendi aralarında eylemle ilgili telsiz konuşması yapacak kadar akılsız olmayan teröristlerin, olaydan sonra olup biteni telsizlerde bülbüller gibi konuşmaya başlamaları ne anlama geliyor; propaganda mı, yanıltma mı, kafa karıştırmak mı? Bir bit yeniği yok mu bu işin içinde?

Velev ki doğru olsun: Reşadiye gibi Tunceli'ye çok uzak bir bölgeye teröristlerin geçmesi, bölgeden eylem desteği temin etmeleri, Reşadiye'de birilerinden, şehid edilen çocukların araçla intikali konusunda haber almaları, cinayetten sonra iz bırakmadan, görüntü vermeden olay yerinden kaçabilmeleri nasıl mümkün olabilmiştir?

Genelkurmay sözcüsünün yıllardan beri tekrarlanagelen, "PKK Tokat'ı Karadeniz'e açılmak için kullanıyor" tesbitinin mânâsı, yeri ve gereği nedir; bu tesbitle bir zaafiyet veya ihmâlin üstü mü örtülmek isteniyor?

Bu hadisede ihmâl var mıdır? Varsa sorumluları kimlerdir, haklarında tahkikat açılmış mıdır? Daha önemlisi, bir daha böyle bir kötü haberle karşılaşmamak için asker veya sivil yetkililerin gereğini yapmakta olduklarından emin olabilir miyiz?

Onur Öymen'in talihsiz sözlerinden sonra kamuoyunda Tunceli'ye karşı olumlu yaklaşımlar yükseldi; pek çok yazar Öymen'le birlikte, Öymen'i önce alkışlayan, sonra tersleyen ama az sonra yeniden sus-pus olan Kılıçdaroğlu'nu eleştirdi, vaktiyle yapılan zulmü kınadı; o acılardan ötürü yüreğimizin bir yanı hâlâ yanıktır. Hal böyleyken suikastçilerin altını çize çize "Dersim eyaletinden" yola çıktıklarını âdeta iftiharla vurgulamaları ne mânâya geliyor?

Ve birkaç tesbit: Açılımın başarısı PKK türevlerinin tasfiyesine, silahın bir siyaset aracı olarak terkine, eski yaraların onarılmasına ve birbirimize güvenle bakabilmemize bağlı. Bunu başarmak için pek az şey yapıyor ama zora getirmek için neredeyse şapkadan tavşan çıkarıyoruz. Dağ başında Mehmetleri pusuya düşürmekle, düzde, "açılım bitti, ooh, ooh" demek arasında üç aşağı beş yukarı fark yok. Açılım, Türkiye Cumhuriyeti devletinin politikası ve uygulamadaki eksiklik bir yana bırakılırsa ana hatlarıyla doğru bir politika; yürüten de bu işle resmen sorumlu durumdaki TC Hükümetidir.

Açılım başarılı olmak zorundadır; geriye dönüşü yok. Lütfen parti hesaplarını sonraya erteleyelim ve Allah aşkına, aklımıza gelen ilk lâfı dilimize indirmeyelim. Bugünlerde herkes, ağzından çıkan sözü kuyumcu terazisinde tartarak sarfetmeli, kırk düşünüp bir söylemeli. Açılımı savunabiliriz, karşı da çıkabiliriz fakat bu vesile ile sonradan tamiri imkânsız sözler, davranışlardan kaçınmak lazım. Özellikle bugünlerde yeni kışkırtmalara ve eylemlere karşı uyanık olunmalı.