Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Selde sürüklenirken canınızla uğraşırsınız; etrafta ne olup bittiğini görmek için bir ağaç köküne tutunup kıyıya çıkmak lâzım.

Bir süre önce İsrail ordusunun bir askeri kaçırıldı; İsrail buna mukabil Gazze ve Lübnan'a karşı ölçüsüz şiddet kullanmaya, sivil hedefleri tahribe başladı. Sonra iki asker daha "esir edildi". İsrail saldırılarını daha da artırdı.

Bu arada Kuzey Irak'ta bir Türkmen kahvesine saldırı yapıldı, 24 Türkmen hayatını kaybetti. Aynı günlerde 15 Türk askeri mayınlı pusularda şehid edildi. Başbakan, "sabrımız taşıyor" diye sınır ötesi harekât imâsında bulundu. ABD Büyükelçisi, İsrail'in ölçüsüz güç kullanmasını anlayışla karşılarken Türkiye'ye sabır ve temkin tavsiye etti. Filistinli gerillaların İran mahreçli çatapat füzeleriyle İsrail'i tedirgin ettiği haberleri yayılıyor; İran ise 21. yüzyılın emperyal gücü olmak iddiasında imiş; zaten İran, bir süredir uranyum zenginleştirme çalışmaları dolayısıyla ABD'ye posta koymakla meşguldür.

Türkiye üç seneden beri güneydoğu hududundan ABD ile fiilen komşu duruma geldi; Irak'ı işgal eden Amerikan ordusu ülkeyi fiilen parçaladı ve Kuzey Irak'ta devlet benzeri bir örgütlenmeyi resmen himâye etmeye başladı.

Bu arada Türk Silahlı Kuvvetleri aylardan beri dedikodu ve skandal benzeri hadiselerin odağı haline geldi. Emekli kuvvet komutanlarından biri hakkında verilen ceza kararı Askerî Yargıtay'da onaylandı. Şemdinli'deki meşhur patlamanın ardından garip bir iddianame hazırlayan savcı meslekten uzaklaştırıldı; ilkinin benzeri bir iddianame ile başlatılan mahkeme süreci jet hızıyla tamamlanarak iki astsubaya kırkar sene hapis cezası verildi. Ceza alan astsubaylardan birinin, Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından vaktiyle taltif gördüğü iddiası ile önümüzdeki ay Askeri Şûra'da Genelkurmay Başkanlığı'na getirilme şansının zayıflatılmak istendiği ileri sürüldü. Birkaç gün önce ise Kara Harp Okulu Komutanı, bir gönül ilişkisi sebebiyle telefonlarının dinlendiğini söyleyip genç yaşta emekliye ayrıldı. Bu istifanın da ordu içindeki tayin ve terfilerle dolaylı ilgisinin olduğu söyleniyor.

Bugün itibariyle sınır ötesindeki Kandil Dağı'na harekat yapmak için Türk basınında bir hareketlenme göze çarpıyor; halbuki Türkiye daha önce defalarca sınır ötesi harekâta girişmiş ve tatminkâr sonuç alamamıştı.

PKK, iki seneden beri geniş çaplı eylem yapmıyor; mayınlı pusuyu tercih ediyor. Var mı yok mu tartışılsa yeridir. Örgütün lideri 7 sene önce yakalanıp hapse atıldı ama örgüt, nedendir bilinmez, çökertilemedi. Belki PKK'nın devamı diyebileceğimiz daha dar çaplı ama iyi yönlendirilen bir yeni oluşumla karşı karşıyayız. Çok daha ilginç bir noktayı dün Taha Akyol hatırlattı; PKK yanlısı partiler, seçimlerde % 5 civarında 2 milyon küsur oy almışlardı.

Şehit cenazeleri âsâb bozuyor; sabrı tüketiyor. Şehit aileleri, "İsrail kadar olamadınız" diye feryad ediyor.

Bu arada irtica bir numaralı tehdid mevkiinde kalmaya devam ediyor; Türkiye yeni Genelkurmay başkanı ve Cumhurbaşkanı'nın kim olacağını merak ediyor; AB yandaşları giderek sempati kaybına uğramakta.

Yarın hangi gündem konusunu iştiha ile tartışacağımızı kimse bilemez. Burası Türkiye, gündemin yarım gün içinde değişebildiği bir ülke; gündemi tutamıyor, tartışma önceliklerini tayin edemiyor, sürüklendiğimiz seylâb içinde kıyıya yakın bir ağaç köküne sarılıp vaziyeti biraz daha sakin ve uzak görüşlülüğe imkân veren bir sükûnet fâsılası ile gözden geçiremiyoruz.

Sürüklenmekte olanların doğruları, yanlışlarından ayırdedilmiyor; asıl fenâ olan budur. Bir selâmet molası için kıyıya doğru hamle edenleri de eteğinden tutup akıntıya çekiveriyoruz.

Sürükleniyoruz; sürüm sürüm sürükleniyoruz.