Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Kemal Derviş'i ne kadar tanıyoruz; belki hiç! Eşinin Amerikalı olduğunu bile Türk kamuoyu yeni öğrendi. Birkaç yakın arkadaşı dışında fikri ve şahsi kariyerinin hikayesini bilen yok. Yaygın inanışa göre başına "devlet kuşu" konduğu muhakkak.

Kendi hayatiyetini sürdürme kabiliyeti dumura uğrayan Türk siyasi hayatının tepesine paraşütle indirildi. Bugünlerde ise bazı basın organlarının aleni desteğiyle "Türkiye'yi kurtaran adam" rolünün karşılığını almaya hazırlanıyor. Araştırmaların sıhhat derecesini bilmiyorum ama "daha kötüsü olamaz" mantığıyla kamuoyunun Sayın Derviş'e kerhen destek verdiği anlaşılıyor. Kimselerin benim aklıma ihtiyacı yok şüphesiz, lakin ben Sayın Derviş'in yerinde olsaydım, toplum nazarında kredisi kalmamış birkaç gazetenin riyakârlık kokan desteğini nezaketle geri çevirirdim. Zira bugüne kadar kamuoyunda hemen hiç tanınmayan Kemal Derviş'in aleyhine sayılabilecek tek referans, işte bu mürai medyatik destekten başkası değildir.

Türkiye'de siyasi tercihleri artık ideolojik atıflar ve aidiyetler belirlemiyor; Derviş örneğinde hissettiğimiz vakıa, partili-partisiz her seçmende, yönetimin teknik yanlarına yönelen dikkatin ağır basmakta oluşudur; "işini iyi yapsın, kaynakları çarçur etmesin, adil davransın ama siyasi tercihi ne olursa olsun beni ilgilendirmez" yaklaşımı yaygınlaşıyor. Monarşik parti yapılanmalarının ve buna paralel olarak hemen her siyasi partinin kötü yönetimde birbiriyle yarışmasının tabii sonucudur bu. Başkalarının tecrübelerinden istifade etmeyenler, kendi tecrübeleriyle öğrenmek zorunda kalırlar.

Kemal Derviş bir solcu; "solcu" sıfatı, Türkiye'de o eski dikenli tedailerini kaybetti. Sol değişirken toplum da değişti ve neticede yönetimin ideolojik veçhesinden ziyade teknik tarafı daha çok dikkat çekmeye başladı. Kemal Derviş'in sosyal demokratlık konusunda bugüne kadar verdiği intiba, neredeyse solcu bile sayılmayacak kadar piyasa ekonomisi taraftarı olmasıyla adeta renksiz bir nitelik taşıyor; bir başka deyişle kötü yönetilmekten bıkmış kitlelerin uzun uzadıya irdelemeden kabullenecekleri bir "teknik başbakan" portresi. "Siyasi başbakanlardan bir hayır görmedik, bir de teknik başbakan deneyelim" beklentilerinin görünürdeki tek seçeneği.

Olup-bitecek olana bakılırsa "teknik başbakan" tercihi, globalleşme eğilimlerinin tabii sonucu gibi görünüyor. Mevcut başbakanımızın ağzından ara-sıra "hakça ve insanca" gibi eski devirlerden kalma sözlerin dökülmesi sadece yılların alışkanlığının eseridir; Sayın Başbakan iktidarda bulunduğu son yıllardaki yaklaşım ve tercihleriyle "global değerler"e itaatte kusur göstermediğini fiilen gösterdi. Tatsız bir politik iklim bu; koalisyon ortakları da dahil bütün partiler fiiliyatta birbirine benziyor. Sağcılar ve solcular nedense son kertede "global değerler"de buluşuveriyorlar! Hele mevcut siyasi dengelerin ve statükonun devamı yolunda gösterdikleri dayanışma, insanın gözlerini yaşartacak kadar dokunaklı.

Kemal Derviş isminin ilk defa telaffuz edildiği o iki günün hikayesini -ayrıntılarıyla- hatırlayınca fark edeceğiz ki Türk siyasi hayatında bir devir, monarşik parti yapılanmaları, padişahi lider sultaları, devlet hazinesi üzerinden sürdürülen feodal saltanatlar, delege komisyonculukları ile sona ermiştir. Pek yakında mevcut partilerin, "kamuya yararlı dernekler" kadar olsun itibarı kalmayacak gibi görünüyor. İdeolojik parti yapılanması yanı sıra "fikir esasına dayanan siyaset" vakıasının da yakında tarihe intikal etmesi dahi muhtemeldir.

Yeni başbakan tipimiz Türkiye'ye hayırlı olsun; yeni oluşumculara gelince henüz treni kaçırmadıkları söylenebilir; aslında birilerinin onlara ortada tren filan olmadığını hatırlatıncaya kadar!