Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

-Ee, nasılsınız bakalım. Asma hemşehrim öyle yüzünü, merhaba, boşver; geçer nasılsa. Ben Hamdi, tanıştığımıza memnun oldum. Yolculuk nereye? Kusura bakma, nereye olduğu belli değil mi aslında? Hayır, şu sebepten soruyorum, bazen tam mevzuyu sardırıyorsun, ahbab oluyorsun, böyle bir muhabbet oluyor, aa, adam yarım saat sonra iniyor otobüsten.

Benim otobüs firmam olacak, almam böylelerini. Kardeşim bu araba 8 saatlik yola gidiyor, sen yarım saatlik yere bilet kestiriyorsun. Daha Bismillah demeden, küt iniveriyor adam. Otobüs oluyor köy minibüsü, posta treni. Sen hiç posta treninde seyahat ettin mi hemşehrim? Ben ettim. Bizim köyün istasyonunda her tren durmazdı, sadece posta treni durur, günde iki defa. Mübarek te'hir yapmadan geleceği tutarsa bizim istasyondaki personel telâşlanırdı, "aman bu vaktinde gelmezdi ama hangi terslik oldu ki erken seğirtip geldi" diye birbirleriyle dalga geçerler filan. Ha, tren diyordum. Abi binersin bu trene. Yalan söylüyorsam nâmerdim, bunlar yazın ortasında nerede iki kavak, su kıyısına yayılmış iki manda görseler durur, selam verir öyle geçerler. Posta treni lâfı ordan kalmıştır böyle. Bir gün yine bindik posta trenine, yanımda kocaman bir denk var, iki de turşu bidonu; içinde mercan gibi pezik turşusu. Rahmetli anacığım müthiş turşu kurardı. İstanbullarda filan meşhur olduydu. Niye, çünkü her sene köyden İstanbul'a pezik turşusu gönderir hısım akrabaya; oradan komşularına filan. Neyse kondüktör geldi, ilaveten para istiyor. Yav ne parası hemşerim, kendime üçüncü mevki bilet almışım, kaçak yolcu değilim; haa, eskiden üçüncü sınıf vardı, şimdi kalktı. Sen hiç üçüncü sınıf vagonda seyahat ettin mi? Etmedin tabii, yaşın tutmaz çünkü. Şimdi bunların oturma yerleri tahtadandır tamam mı; yarım saat oturursun, altın ağrır. Sert dümdüz. Ucuzdur, öyle sallana sallana gidersin. Öteki vagonlara geçeyim dersen bırakmazlar, niçin; sınıf farkı! Demirel sağolsun, herkes birinci sınıf vatandaş olacak filan dedikten sonra üçüncüyü kaldırdılar galiba; İkinci de kalktı değil mi? Pullman mı ne diyorlar. Neyse efendim, yav bu arada isminizi sormayı ihmal ettim, kusura bakmayın. Neydi adın hemşerim?

-....

-Aloo, hemen uyumaya başladın sen de birader. Ooo, bu yol uyumakla geçmez ki. Benim bir arkadaşım vardı Fahrettin diye. Trende uyumuş, Kayseri'de inecek iken Eskişehir'e kadar gitmiş bu. Horul horul. Yav, biz iki dengi bedava götüremiyoruz, bizim Fahrettin Eskişehir'e kadar bedavadan gitmiş. İnsan uyanmaz mı, etrafına bakmaz mı? Tamam, sen uyuklamaya devam et, belki yoruldun akşama kadar, mavin hemşerim bana şu sarı kazozdan getirir misin, içim yandı be. Biliyon mu, bu kırmızı kazozlar çok zararlıymış, zürriyeti kesiyor filan diyorlar. Onun için sarıya başladım ben. Aslında biliyon mu, bunların hepsi zarar kardeşim. Eve sokmayacaksın. Nerede bizim çalkamalar, limonatalar; rahmetli anneannem tasın içine bir kaşık pekmez koyar, basar suyu, bir güzel karıştırır, içine de bir kuru emek ufalardı; çalardık kaşığı. Kaşık dediysem öyle şimdiki olduğu gibi herkese bir kaşık düşmeez. Sırayla. O da tahta kaşık ha, şimşirden. Sonra o turşuların suyu. Güzel kardeşim, bir tarih, delikanlıyım, bağrım yanmış, mevsim yaz. Turşu küpünden bir kepçe turşu suyu çıkardım, bir yudumda gitti. Bir daha, bir daha derken inancın olsun neredeyse yarım teneke turşu suyu içmişim. Öyle lezzetli olurdu meret. Şimdi turşu suyu satan var mı? Eskiden varmış İstanbul'da, Beyoğlu'nda. Şimdi varsa kola, yoksa kola. Kaptan beey, kaptan beeey, Ferdi'nin kaseti var mı? Varsa şeydelim biraz, severim Ferdi abimizi, sen de sever misin? Yoksa Müslümcü müsün? Bak ben Müslüm Abi'yi pek tutmam, hele son zamanlara işi caza bozdu. Yav kardeşim bu entellerle kim iş tutsa huyu ahlâkı değişiyor. Al meselâ Neşet Ertaş. Yav biliyon mu rahmetli Zeki Müren bunu çok tutarmış, kazinoda çıkarttırır sahneye bir şişi viski açar, dibine kadar içer, bitirdikten sonra şişeyi kırıp, "türkü böyle söylenir ulan" diye bir güzel ağlarmış. Büyük adam tabii. Neyse efendim, şimdi bizim Neşet abi türkü söylüyorum diye caz yapmaya başladı. Uzatıyooor, kısaltıyoor, böyle garip bişeyler yapıyor. Yav Neşet abi, bırak bu caz-maz ayaklarını, eskiden olduğu gibi çal çığır, kafamızı bulalım. Yav hemşerim uyumuyon değil mi? Mavin kardeş, bi de su alayım be. Öğleye pastırmalı pide yedimdi, yakmış içimi, kurbanın olurum senin. Vaaay Kenan abi, yav iki saattir arka sırada oturuyorsun bir tanışlık vermiyorsun be. İnsan bir merhaba der. Nasılsın, iyi misin, yengem nasıl? Safra kesesini aldırdı değil mi, oh oh; Allah şifa versin. Şimdi tıp gelişti tabi Kenan abi, öyle eskisi gibi ameliyat da etmiyorlar, iki boru sokuyorlar karından, şaak diye alıyorlar. Sağol mavin kardeş, Kenan abime de sor, Kenan abi bişey içer misin? Kırmızı var, sarı var, su var. Kahve de var mı kahve? Niye yok; demin kaptana götürüyordun ama. İlk molayı nerede veriyorsun, haa... Aslında kaptana söylesen, beş yüz metre ötesinde bir kamyoncu durağı vardı, orada eğleşseydi. Abi bir kurufasulya yapar orda Bekir diye biri var. İnanamazsın. Askerden izine çıkıyorum, kaç sene olmuş bakayım, yirmi, yirmi iki... Bir oturuşta insan altı porsiyon kuruyu götürür mü arkadaş? Yanına rahat bir kilo kuru soğan yemişim. Tabiatıyla sonradan biraz rahatsız olduk ama değdi vallahi. Kenan abi, yanındaki arkadaşı gözüm ısırıyor ama, Tuhafiyeci Şevket'in üst yanındaki Nalbur Nuri'nin orada çalıştın mı hemşerim? Allah Allah; insanlar çift yaratılmış derler ya, hık demiş burnundan düşmüş sanki. Kusura bakma hemşerim, yol uzun. Neyse, nerde eski nalburlar. Yav mavin kardeş, demin kaptana insanca bir şey söyledik, herif aldırış bile etmedi. Bizim Mehmet abi bu şirketin ortaklarından değil miydi, yabancı değiliz kardeşim, bu araba bizim sayılır. Neticede çengi getirin oynatın demedik yani, varsa insaniyet namına bir Ferdi kaseti istedik. Yoksa, yok dersiniz anlarız. Ha, bak Ferdi abi enteresan adam. Adam arabeskçi gitar bile çalıyor fakat Necla yengeye ayıp etti. Bunca zamannın Necla yengesi, efendim? Niye biraz susacakmışım kardeşim, dinlenmek istiyorsan otele gider vurur kafayı yatarsın. Burası otobüs. Yorgan yastık da getirsinler mi?.. Oo, abime bak. Neyse ne diyordum, kondüktör geldi, ille de ekstradan bilet kesecek. Aslında numarayı çakıyorum. Elli kuruş daha versem cebe indirip görmezden gelecek fakat rüşveti alanın da verenin de. Sahi nedir bu tapucuların meselesi yav. Bi tarihte babaannemin veraset ilâmını çıkarttırıyoruz....