Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı'nın bir haftalık Türkiye ziyareti, bundan sonrası için ilginç gelişmelere yol açabileceği intibaı verdi: Meselâ Avrupa Topluluğu'na mensup bir ülkenin bakan yardımcısına aynı "suhûlet"in gösterilebileceği pek beklenemez. Diğer taraftan söz konusu kişinin, "Türkiye'nin içişlerine karışmış olur muyum?" gibi bir nezaket ihlâli endişesi taşımaksızın son derece düz ve hükümete akıl verici mahiyetteki demeçleri de dikkat çekiciydi. Nihâyet Sayın Koh'un Güneydoğu bölgesi ve Ankara Ceza Evi'nde yaptığı temaslar da sıradışıydı ve sair zamanda böyle bir şeyle karşılaşılsa Türkiye'de yer yerinden oynardı; birkaç gazetecinin millî onuru kurtarmak saikiyle yönelttiği birkaç sualden başka tepki görülmedi. Hükümet meseleyi "meskût" geçti; gazetelerin çoğu ise, "hükümetin yapması gerekeni Koh yapıyor" diyerek işi büyütme eğilimi göstermediler.

Doğrusu çok enteresan gelişmeler bunlar!

Öyle anlaşılıyor ki yanyana dizili domino taşları yerinden kımıldamaya başladı; soğuk savaş döneminin milli politika argümanları hedef değiştirmiş olsa da muhtemel bir gelecekte galiba peyderpey ıskata çıkarılacak. Muhtemel bir gelecekte belki çok daha sahih, Türkiye'nin geleceğini ve yönetim üslûbunu gerçekten çok ciddi surette etkileyecek gündem maddeleri ve hattâ dayatmalarla karşı karşıya kalacağız. O birkaç gazetecinin Bakan Yardımcısı Koh'a milli onur ve gururumuzu kurtarmak adına "hesaba çeken" tavırlı sorular yöneltmesine bir "mim" koymak gerekir: Koh'un verdiği cevap ne bir özür, ne de "yanlış anlaşıldım" bahanesi! Eurovisyon'da sonuncu olduğumuzda neredeyse aylar boyunca süren "kırılan milli onurumuz" edebiyatı bu defa köpürmedi. Sokaktaki sade vatandaşı bilmem ama "yukarılar"da, gazetecisinden siyaset adamına herkes işin farkında olsa gerektir. Türkiye için artık yeni bir devir açılıyor, "dünya saat ayarı"nı kaale almamak bundan böyle bizim gönlümüze bırakılmayacak gibi.

Birkaç seneden beri uzaktan uzağa ayak sesleri duyulan "global dünya düzeni"nin siyâsî icapları, şimdi kapımızın tâ dibinde soluklarını duyuruyor; bazı çevrelerin bu "globalizm" lâfından ne kadar alerji duyduklarını epeydir dikkatle takip ediyordum ve tahminim, global etkilenme yörüngesine girince bu çevrelerin eskiden beri sürdüregeldikleri klasik nemâlanma pozisyonlarının kaybolacağından duydukları ürpertiyi seslendirdikleri şeklinde idi. Belki de kartların yeniden dağıtılacağını ve oyunun bundan böyle yeni kurallara göre oynanacağını tahmin ediyor olmalıydılar; oyun yeni kartlarla yeniden başladığında sistemden çıkar sağlayanların an'anevî mevkilerini yeniden kazanmaları sürpriz olmazdı ama aradaki kısa fâsılayı riske etmek, bir kısım çevrelere ürkütücü görünmüş olabilirdi. Halbuki işleri bu kıvama getirmek için ne kadar didinmiş, ne büyük riskleri göze almışlardı. "Global" kelimesini bir nevi küfür yerine ikame etmelerinin esas sebebi, millîlik kavramına herkesten ziyade kıymet atfetmelerinden ziyâde, alışıldık âhengin sarsılması olmalıydı.

Türk toplumu globalleşme konusunda ne düşünüyor; doğrusu bu konuda hayli etraflı ve dürüst bir kamuoyu anketinin yapılmasını isterdim. Benim tahminim, Türk toplumunun globalleşmeden, "yukarıdakiler" kadar endişe duymadığı şeklindedir. Tabii, mühimce bir kısım, bu durumda milli sembol ve değerlerin rencide olacağı endişesine kapılabilir; hele milliyetçilik rüzgârının sağ"sol demeden siyâset hayatımızda iktidara kadar tırmandığı bir demde bu tip tedirginliklerin anlamlı bir yekûn teşkil etmesi beklenebilir ama zannımca ekseriyet, "yukarıdakiler her şeyi bizden daha iyi bilir; üstelik ne düşündüğümüze nasıl olsa kimse aldırmıyor" fikriyle globalleşme sürecine kayıtsız kalacağı yolunda. Benim hissettiğim kadarıyla toplumda yönetime karşı duyulan soğukluk ve bigânelik, hiç bu kerteye varmamıştı.

Türkiye bu defa iç dinamiklerle değil "dış"tan gelen bir tazyikle yeni bir değişim sürecine girmek üzere: Hani yer yer 1945'leri hatırlatan bir konjonktür var karşımızda. "Globalizm"i bilmem; Türk toplumu "daha fazla demokrasi" nişânesi gördüğü her teşebbüsü cân ü yürekten destekliyor.