Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Güneydoğu’da silahlı çatışmaların yaşandığı günlerden birindeyiz. Yakın mevzilerde tutunan güvenlik güçleriyle PKK’lılar bazen birbirlerinin telsiz bantlarına girerek karşılıklı propaganda yapabiliyorlar. İşte o anlardan birinde asker telsizinden bir PKK’lının şöyle bir anonsu duyuluyor,

-Dikkat dikkat, etrafımızdan sarıldık, teslim olun!

Anonsu duyan komutan gülmekten kendini alamıyor. Telsiz kullanan PKK’lının Türkçeye iyi hâkim olamadığı için böyle bir cümle kurduğunu tahmin ederek yanındaki korucuyu çağırıyor: “Sor bakalım ne diyor bu arkadaş, kim kimi sarmış, bilelim!”

Korucu, “Ne diyon sen, sizin etrafımızdan mı sarıldık, yoksa bizim etrafınızdan mı sarıldınız?” deyince PKK’lı işin içinden çıkamıyor. “Demagoji yapma lan!” deyip telsizi kapatıyor. Bizimkiler basıyor kahkahayı.

...

Çok yoğun bir gündem yaşıyoruz ve yukarıdaki yaşanmış vakadan hareketle söylersek, kimin kimi “etrafınızdan” kuşattığı netleşmiş değil. Birbiriyle alâkasız veya tesadüfen irtibatlı gibi görünen önemli gelişmeler cereyan ediyor ve biz çoğu zaman her hadiseyi bağlantılarından ayrı bir müstakil vaka imiş gibi algılamak eğilimindeyiz. Her yeni gelişme ile bir öncekini kolayca unutuverdiğimiz hadiseleri hatırlamak iyi olacak:

  • Yeni anayasa, geçirdiğimiz son genel seçimin ana gündemiydi. Ne var ki şu anda toplumla devlet arasında yeni bir misâk teşkil edecek anayasa çalışmaları komisyonda kadük hale gelmek üzere. Başbakan, mart sonuna kadar sonuç alınamazsa anayasa konusunda diğer partilerden biriyle komisyonunkinden bağımsız bir metin üzerinde uzlaşma arayacaklarını belirtti.

  • Başlangıçta pek bahsedilmemesine rağmen yakın zamanlarda gündeme Başkanlık konusu getirildi. Zaman zaman hükümet sözcüleri geri adım atıyor gibi görünseler de Başkanlık sistemine geçiş, yeni anayasa çalışmalarının istikamet ve ihlâsını etkiledi. Başbakan’ın, BDP ile ortaklaşa hareket ederek yeni anayasa bünyesinde Türk tipi bir başkanlık modeli aranabileceği yolundaki sözleri zihin karıştırmaya devam ediyor.

  • Bu süreçte Kürt meselesinin barış yoluyla çözümlenebileceğine dair çok ciddi gelişmeler kaydedildi. Hükümet, büyük bir risk üstlenerek halen hakkında kesinleşmiş ağır müebbed hükmü bulunan Öcalan’la dolaylı yoldan temasa geçti. BDP’li vekiller aracılığı ile İmralı mahkumu siyasi bir figür olarak tanındı. Geçen hafta Diyarbakır’daki Nevruz kutlamaları, PKK ve uzantılarının barış çağrısını kabul ettiği şeklinde yorumlandı.

  • Üçüncü yılını dolduran Suriye krizi kronikleşti. Suriye’de olup bitenleri sadece, Esed’in keyfî ve zâlim yönetimine bağlayan yorumlar boşa çıktı. Geçen hafta Suriyeli ünlü âlim Bûtî’nin camide katledilmesi, krizi cinnet boyutlarına taşıdı. Suriye yönetiminin en büyük desteği İranla ABD yönetimi arasındaki gerilim, Suriye’de olup bitenlerle doğrudan ilgili görünüyor.

  • Buna bağımlı olarak Türkiye, geleneksel ittifak kapsamının hayli dışında görünen iki mühim jest yaptı: Malatya civarlarında kurulan yeni gözleme üssü ve yakın zamanlarda faaliyete geçen Patriot bataryaları; bu bataryaların, Suriye’nin kalkışacağı herhangi bir çılgınlığa karşı mevzilendirildiğini söylemek için hayli iyimser olmak gerekiyor. Kamuoyu hâlâ bu tesislerin nerede nasıl kime karşı kullanılacağını bilmiyor.

  • Son sürpriz, İsrail’in Türkiye’den resmen özür dilemesi. Özür noktasına ABD’nin baskısı (veya arabuluculuğu) eseriyle varılmış olması sır değil fakat jestin âniliği ve zamanlaması şüpheleri yoğunlaştırdı ve çoğumuzda, “Ortadoğu’da düğmeye basılıyor” yolunda bir tedirginlik uyandırdı. İç kamuoyunda özür jestinin alelacele bir diplomasi başarısı gibi takdim edilmesi, bir dereceye kadar mâkul karşılanabilir fakat ihtiyatı da elden bırakmamak gerekiyor. ABD-İsrail ekseninde Türkiye’nin Ortadoğu’da muhtemel bir uluslararası operasyonun parçası haline getirilmesi pekâlâ mümkün ve muhtemeldir. Böyle bir operasyon neticesinde Türkiye’nin, Kuzey Irak’taki yönetimle eklemlenerek federatif bir ortaklıkla mükafatlandırılacağı varsayımı da sıkça telaffuz edilmekte.

Ezcümle, Ortadoğu’da birinci Körfez çıkarmasıyla başlayan kriz, bugün yeni bir safhaya dönüşüyor ve biz bu gelişmenin iç siyasete yansıyan tezahürlerini birbiriyle alâkasız, kesik parçalar halinde görebiliyoruz. Büyük fotoğrafı henüz bütün ayrıntılarıyla göremiyoruz.

Kim kimi etrafınızdan sarıyor; kim kimi teslim alacak; biraz daha vuzuh talep etsek, çok mu şey istemiş oluruz?