Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

İnternet çıktı çıkalı yazarlığın fiyakası uzun sürmez oldu; "Necibe" yazısıyla nice evlenme hazırlığı yapan "ortalama Türk erkeği"nin beklentilerine tercüman olmanın ve onlardan gelen teşvik ve takdir mesajlarının hazzını sindirmekle uğraşırken posta kutusuna düşüveren bir mektup, meselenin hiç de şakaya gelir tarafı olmadığını gösterdi.

Önce mektubu okuyalım, yer kalırsa tahliline geçeriz:


"Size öncelikle saygılarımı sunuyorum. Tecrübeli bir internet kullanıcısı değilim. Bu mektubu size çocukların yardımıyla yazıyorum. Turkuaz'daki yazınızı okuduktan sonra kafamda türlü sorular oluştu. Bunu kesinlikle eleştiri mahiyetinde düşünmeyiniz. Aklımdan geçenleri paylaşmak istedim sadece. İlk olarak, 'Necibe' konusunu nerden düşündünüz? Başka konu mu yok?

Ben 3 çocuklu bir ev hanımıyım. Bizler inançlı aileleriz. Erkeklerimiz için iş hayatının, sokakların, iş ilişkilerinin günahla burun buruna olduğunu biliyoruz. Tesettürsüzlüğün içinde çalışmaya mecburlar. Ben kapalı bir hanımım. Hep erkeklerin işi zor derler. Ben aksini iddia ediyorum. Kocalarımızın gözü dışarda olmasın, evde de aynısı var, aman gözleri bozulmasın diye ne çekiyoruz. Artık "kocalarınızı kapıda güler yüzle temiz, pak karşılayın" sözleri yeterli değil sanırım. Ben becerebildiğimce her gün olmasa da bunu yapmaya çalışıyorum. Her ne kadar evin küçük yaramazının, parmağını sallayarak "hiiii ben senin niye böyle giyindiğini biliyorum, gözünü mu boyadın, bunu ne zaman aldın?" gibi soruları ve büyüklerin de "utanarak gözlerini kaçırdıkları" farklı anneleri nasıl bocalıyor bir bilseniz.

Giyinip kuşanmışsınız, kocanızı karşılarsınız. Sonra da giren akşam namazının vaktiyle, külkedisi misali apar topar makyaj sil, üst değiştir, abdest, namaz derken günlük halinize dönersiniz. Bu kadar hazırlık en fazla bir saat içindir. Bizler Necibeliği uzun süre götüremeyiz. Hem erkeklerin ideal tipi diyorsunuz; eve attıktan sonra tesettüre de sokarız düşüncelerine değiniyorsunuz. O zaman Necibe "Necibe" olmaz ki. Türk filmlerindeki kabadayı Türk erkeği '"Necibe"yi evinin kadını gibi değil de sanırım, karısına alternatif yedekte tutar. Necibe gibi olmak ister miyim bilemiyorum ama şunu biliyorum: Necibe gibi olursam, yemek çamaşır, ütü, temizlik, bulaşık, çocuk bakımı, misafir, mutfak, banyo, tuvalet parlatma işlerini vs. herhalde aynı anda idare edemem.

Erkekler ya Necibe'yi ya da karılarını tercih etmek zorundalar. Kadınların üzerine bu kadar gelinmez ki.

Biz kapalı kadınlar sadece çıplaklarla karşı karşıya değiliz. Bir de modern! tesettür çıktı. Kapalı desen kapalıya gelmez. Açık desen açık değil. Bizler ne yapacağız? Evde ve dışarda çift kişilikli mi olacağız?

İnandıklarımız ve yaşadıklarımız hep mücadele halinde. Vicdan ve nefsin arasında boğuşurken, bir de çocuklara örnek olmaya çalışıyoruz. Birçoğumuz güçlü karakterlere sahip olamayabiliriz. Biz tesettürlü kadınların işi inanın daha zor.

Ne dersiniz? Önümüzdeki günlerde, "bir kadının erkeğinden neler istediğini" araştırma konusu yapmanız ümidiyle iyi günler.


İşte böyle; mektubu çok az müdahale ve birkaç kelime eksiğiyle sütunlarıma almadan önce tamamını yayınlamak konusunda hayli düşündüm ama ismini benim bile bilmediğim hanım okuyucumun şikâyetlenmesi ve sitemi o kadar temsil edici ve etkiliydi ki, neticede sahibesinden izin almayı ihmâl etsem bile, sizlerin de bu satırlardan haberdar olmanız gerektiğine hükmettim. Tabii mektubu yayınladıktan sonra Necibe yazısını kaleme almanın hiçbir havası kalmadı ama şikayetçi değilim; bilakis o burukluğu, okuyucularımın ne kadar titiz, dikkatli ve medeni ölçüler içinde hak arama kültürünü edinmiş olmalarından duyduğum iftiharla telafi edebilirim zannediyorum.

Ne var ki okuyucum hanımefendinin talep ettiği, "Türk kadını hayat arkadaşında ne gibi nitelikler arar" veya "ortalama Türk erkeği hangi standartları haiz olmalıdır" gibi tehlikeli konularda kalem oynatmaya fazlaca cesaret bulamadığımı itiraf etmeliyim; hakçasını söylemek gerekirse Necibe'yi tarif ederken "erkek egemen" bir dünya görüşüne, omuzla da olsa yaslanmanın cesaretiyle yağıp gürlemiş, gizliden gizliye "hanımlar, bakın erkekler böyle hanımlarla evdeş olmak ister" demeye getirmiştim ama hanımların beğeneceği bir erkek karakteri çizmeye henüz hazır değilim ve bu mesele beni hayli ürkütüyor; sanki bu işin neticesinde hanımlar yine haklı ve galip çıkacaklarmış gibi bir "yanık bir" his var içimde!

Yine de nasib olursa haftaya bir "Celali Bey" tasviri kaleme almayı düşünüyorum; standart Türk erkeklerinin haberi olsun!