Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Okuyucu zaman zaman, hiç alakası yokmuş gibi göründüğü halde bu sütunlarda meselenin birdenbire lügât meselesine bağlanmasını hatırlayacaktır; bunun hayli yadırgatıcı bir izah biçimi olduğunu kabul ediyorum, belki bir nevi kaçış gibi bile yorumlanması mümkün.

Yine bir lügâtsizlik meselesiyle karşı karşıyayız: Konu, meslek liseleri ama önce "lise"den ne anladığımıza bakalım; bizim liselerimiz, (Türkiye'de "düz lise" diye bir kavram çıkmış olmasını da "garâbet" cinsinden bir kenara kaydedelim), düpedüz devlet eliyle işletilen üniversiteye hazırlık kurslarıdır. Ucu sadece üniversiteye açılan dar ve sıkıntılı bir berzah. Üniversiteye girmek için lise mezunu olma şartı koşulmasa liseye sırf lise olduğu için kim iltifat eder? Soru biraz garip kaçıyor ama liselerin varlık sebebi, bu sualin içinde yatıyor. Lise, ilk ve ortaöğretim boyunca verilen temel ve lüzumlu bilgilerin üzerine öğrenciye dünya bilgisi ve buna bağlı olarak dünya görüşü inşâ edebilmesi için tasarlanmış bir süreçtir; yani bir mânâda "eğitim için eğitim"; şahsiyetin oluşmasını bilgiyle tahkim eden bir eğitim. Kalkınma yolunda çabalayan Türkiye'nin "lise"ye ne kadar ihtiyacı olduğu bugün tartışılması gereken bir mesele değildir; tercih vaktiyle böyle yapılmıştır ve Türkiye'nin zaruretleri, yanlış eğitim politikalarıyla te'lif edilince ortaya bugünkü lise anlayışı çıkmıştır; yani, sadece ÖSS imtihanındaki sorulara cevap vermek maksadına kilitlenmiş bir eğitim kurumu.

Üniversiteye giremeyen bir gencin, sırf bir "lise mezunu" olarak taşıdığı değer, fiiliyatta nedir? Hiçbir şey. Bir lise mezunu kendi edebiyatını bilir mi? Hayır! Bir lise mezunu anadiline, her seviyede metni okuyup anlayacak ve tahlil edecek derecede hâkim midir? Hayır! "Düz" liselerde bir yabancı dili hakkıyla öğrenip kullanabilen bir lise mezunu gösterilebilir mi? Hayır! Bir lise mezunu memleket ve dünya ahvalinden haberdar mıdır? Hayır! Lise mezunlarının okuma alışkanlığı ne haldedir? Acınacak seviyede! Lise mezunları öğrendikleri bilgileri pratiğe aktarabilecek bir nosyona sahip sayılabilirler mi? Hayır! Bir lise mezunu, aldığı eğitimle "zihnî karıncalanma" adını verdiğim entelektüel yönelişlere sahip midir? Nâdiren!

Halbuki lise eğitiminin gayesi, yukardaki hayırları "evet"e dönüştürebilen bir kaliteye erişmektir.

Bu durumda meslek lisesi mezunlarını, ÖSS imtihanında düz liselerle aynı çizgiye getirmeyi hedefleyen kanun tasarısını tartışmak için evvelemirde sağlam bir satıh üzerinde durmadığımızı kabul etmeliyiz. Yine lügâtsiz tartışıyoruz. Meslek liseleri adı bile yanlış, düpedüz "meslek okullar?" denilmeliydi bir kere. Lise, yukarda izah etmeye çalıştığım çerçevede özel maksatlara yönelik bir genel eğitim sürecidir. Türkiye'de mesleki eğitimin, orta seviyeden itibaren yükseköğretime kadar kendi içinde ayrıca örgütlenmiş olması gerekirdi; halbuki bizde meslek lisesi mezunları, ÖSS'nin başlama çizgisinde lise mezunları ile aynı havuzda mütalaa edilmiştir.

Okuyucularımdan bazıları kızacak ama lügâte göre konuşuyoruz: Türkiye'de imam hatip liseleri, aynen sair meslek okullarında tekrarlandığı gibi yanlış yapılandırılmıştır; Türk toplumu imam hatipleri, düz liselere alternatif bir eğitim kurumu olmaya zorlamış ve bunu başarmıştır. "Toplum yanlış yapmaz" dalkavukluğunda bulunacak değilim; toplumu yanlış yapmaya iten tarihi ve sosyal sebepleri gayet iyi biliyorum ama bu temel yanlışı tespit etmeden, yani ilk düğmeyi doğru iliklemeden diğerlerine geçemeyiz. Bugünün meselesi, imam hatiplerin sayısını gerçek ihtiyaç seviyesine indirmek ve bu kurumların eğitim kalitesini yükseltmektir. Arada "gadr"e uğrayan nesillerin zararını telafi etmek için bir başka yanlışa tevessül edilmesini ise doğru bulmuyorum.