Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Türk toplumunda yükselen Amerikan aleyhtarlığı, sair zamanda bu kadar önemsenmezdi ama fiili durum aksini gerektiriyor. ABD, aylardan beri güneydoğu komşumuzdur ve bize ne hakla bu derece yakın komşuluk tesis edebildiği meselesi bir yana, Suriye ve İran'a yönelik tehdidleri ile Türkiye'nin doğu ve güney kara sınırlarında yeni komşuluklar peydahlaması yakın ihtimâldir. Bu fiili hâl, hem Türk kamuoyundaki ABD'ye yönelik hassasiyetleri artırıyor, hem de Amerikan hükümetinin Türk kamuoyunun fikriyatını önemsemesine yol açıyor.

I. Dünya Harbi'nde İngilizler Ortadoğu haritasını değiştirerek bölgeyi istikrarsızlaştırmışlardı, şimdi aynı şeyi ABD yapmaya kalkışıyor ve bölgedeki varlığı ve varlık üslûbuyla Türkiye'nin çıkarlarını tahdid ve tehdid ediyor; kendilerine sempatiyle bakmamız için ortada sebep yoktur. Kaldı kı, Amerikan aleyhtarlığı sadece Türkiye'de ve İslâm dünyasında değil, AB ülkeleri arasında da çok yüksek rakamlara varmış durumda.

"Varlık üslûbu"ndan bahsettik; önemlidir. Türk kamuoyu % 70'i geçen nisbette Avrupa Birliği'ne taraftar ama % 80 küsuru ABD aleyhtarı. Biz "Batı" kavramını ABD ve Batı Avrupa ülkelerini cem ederek kullanmaya alışkınızdır, ne var ki bu rakamlar Avrupa ile Amerika arasında bir tefrikin belirginleştiğini göstermekte; sebebi, "varlık üslûbu"ndadır. Amerika'nın Irak'ı işgal gerekçesi, malayânî tâbirle "entiri püften"di; hâlâ öyle. İran'ı tehdit üslûbu da aynı meâldedir. Vaktiyle televizyonlarda askeri strateji uzmanlarının Bağdat'a mevzilenmiş Saddam füzelerinin, hangi komşu ülkeleri vurabileceğini gösteren harita başında anlattıkları tehdit masallarını dinledik; bugün o dandik füzelerin adını bile hatırlayan yoktur. Aynı haritalar bugünlerde, Tahran'ı merkeze koyarak yeniden pazarlanmaya başladı. Bu kadar ucuz kışkırtma senaryolarına itibar eden kaldı mı? ABD'nin bölgedeki varlık üslûbu meşrû sebepten mahrumdur, kabadır ve çocukların bile ciddiye almadıkları tehdid senaryoları ile inanılırlıktan uzaktır.

Üstüne bir de sempati duymamız mı gerekiyordu?

Türklerin ABD'den hazzetmemesi, Washington'ı niçin telâşa düşürmüş olabilir? "Bizi nasıl sevmezler, biz sevilmeyecek bir ülke miyiz?" fikrinin yarattığı psikolojik baskı olamaz; "Biz onlara vaktiyle ne iyilikler yaptık, şimdi nankörlük ediyorlar" inkisârından doğan bir hayıflanma da olabilir mi; belki!.. Amerikan mahreçli mallara karşı boykot ihtimâli de zayıf olduğuna göre nedir? Bana göre tek mâkul sebebi, Türkiye'de kamuoyunun da paylaştığı bir Amerikan muhibliği psikolojisinin, stratejik bakımdan yakın ve orta vadede Amerikan çıkarları için gerekli görülmesidir. Bu psikolojik kurgu, önümüzdeki dönemde ABD'nin Türkiye'de çok daha rahat hareket edebilme ve manevra yapabilme kabiliyetini sekteye uğratacağı endişesine yaslanıyor olabilir.

Ben, kamuoyunda yükselen Amerikan aleyhtarlığının ABD yönetimini kızdırması üzerine telâşlanıp meseleyi tavzihe yeltenen "Oh sorry"ci takımından değilim; aksine, istatistiğe gelir pek çok kanaatin aksine Türk efkâr-u umûmiyesinin bu defa Amerikan aleyhtarlığında içtimâ etmesini haklı ve isâbetli bulanlardanım. Kemikleşmiş, tabiat halini almış bir Batı, AB veya Amerikan aleyhtarlığım da yoktur. Milletlerarası münasebetlerin soğukkanlı bir hesabiyete dayandığını öğrenecek kadar da siyasi tarih okumuşluğum vardır. Bugünlerde ABD ile iyi geçinmek iktizâ ediyorsa bunu hariciye bürokrasimiz yerine getirir ama ahaliye ABD'nin bölgedeki varlığının ne kadar elzem olduğu izahı için, daha sivil çevrelerin Amerikan muhibliğine soyunmasının da lüzumu olmadığı kanaatindeyim.

Ne bekleniyor ki, patırtıcı komşularımızdan da şikâyet etmeyecek miyiz yani?