Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

İdeal mânâda fikir hürriyeti zâhir böyle bir şey olsa gerek; bu husustaki şahsi tezimi bir kere daha hatırlatmama müsaade eder misiniz: Türkiye'de fikir hürriyetinin kıtlığından şekvâ edenler, fikri gelişimlerinin ve kapasitelerinin baskı altına alındığından yakınıyor değiller aslında; onlar öteden beri varlığı bilinen ve kimse için sürpriz teşkil etmeyen zırzoplukların, rahatça icrasını ve alenen zikrini müdafaa etmekten öteye geçemiyorlar. Ve tezin son hüküm cümlesi, "Bu ülkede fikir suçu nâmına cezalandırılmaya değer bir orijinalite üretilmediği için hercai ve alelâde fikir sahipleri, sanki fikir hürriyeti mağduru imiş gibi bir entelektüel krediyi sömürüp duruyorlar."

Misâl göstermemi ister misiniz?

İki gün önce entelektüel itibarı ile tanınan bir gazetenin bir köşe yazarı, bir başka gazete köşe yazarının, "Her toplumun yuvarlak hesap yüzde 15'i eşcinsellerden oluşmuyor mu? Oluşuyor! Bu oran yüzde 25'e çıkar mı? Çıkmaz! Yüzde 5'e iner mi? İnmez! Ee peki?" cümlelerinden yola çıkarak müthiş bir müdafaaname kaleme almış: Sayın yazar önce yüzde 15 kotasına itiraz ediyor ve bir kitap taslağından yaptığı alıntılardan yola çıkarak bu oranın 40 sene önce ABD'de yüzde 37 olduğunu, pek çok Batı toplumunda eşcinselliğin normal ve tabii karşılandığını ve bu tarz evliliklere izin verildiğini, Roma diktatörü Neron'un ve Sezar'ın da aynı alışkanlığa mübtelâ olduğunu, Kızılderili kabilelerinde savaşmayı göze alamayanların da benzer davranış göstermelerine rağmen kabile tarafından anlayışla karşılandığını, Osmanlılarda da farklı bir durum olmadığından hareketle inanmayanın bir hamam yöneticisinin vaktiyle tuttuğu özel notlara bakabileceğini, 1952 yılında yapılan bir araştırmaya göre erkekler için 40, kadınlar için 11 kültürde eşcinselliğin normal kabul edildiğini, hatta "dedelerimiz" diye takdim ettiği Hititlerin bile Hitit Yasası'nın 36 maddesine tevfikan aynı cins arasında evliliklerin meşru tanındığını, Eski Girit ve Yunan'da ise gençlerin bir süreliğine olsun eşcinsel olmak zorunda bırakıldıklarını, kendine eş bulamayan gençlerin utanç içinde kaldığını, Yunanistan'da bu işin daha 12"13 yaşlarında başladığını ve sakalı çıkana kadar devam ettiğini, Perikles'in sadece karşı cinse ilgi duyduğu için çok eleştirildiğini ballandıra ballandıra anlattıktan sonra, komünizm, faşizm, dincilik, bölücülük, hırsızlık gibi milli tehlikeler listesine bu defa da eşcinselliği mi eklemek gerektiğini alaylı bir dille dile getiriyor ve diyor ki: "Bu kadar tehlikeyle nasıl baş edeceğiz bilemiyorum doğrusu."

Tamam, fikir hürriyeti bu gibi tuhaflıkların da ifade edilmesini tazammun ediyor fakat "fikir" nerede, onu anlamakta güçlük çekiyorum. Yazar eşcinsellerin toplumda tecrid edilmemesi, onlara anlayışlı davranılması gibi insânî bir nokta"i nazarı savunsa anlamak bir ölçüde mümkün. Ne var ki o, "bu iş insanın tabiatına uygundur, zaten dedelerimiz Hititler bile aynı işe mübtelâ idiler; istemeyen hamamcının hatıra defterine baksın" yaklaşımını defalarca tekrar ederek "bana göre asla bir fikir suçu değil ama bir fikir sakâleti ibrâzıyla" "bakınız ne kadar da liberalim" demeye getiriyor zâhir! Verdiği örneklerin doğruluk ve isâbet derecesini tartışmaya gerek görmüyorum; seviyeyi düşürmeye rıza göstersem "zümre edebiyatı" deyip geçeceğim ama savunduğu ana fikir insan tabiatına ters bir hâlin meşrulaştırılmasına hizmet ettiği için kayda değer görünüyor. Medlûlü bu hâle çok uygun bir beyit hatırlıyorum, "Âlâmını kalbinde tutub kimseye açma / Zira elemin zikri de başka elemdir"; meâli, herkese açıklanması insanda keder yaratan bir hâlin saklı kalması demektir. Bir kısım medyanın eşcinsellik hadisesine bakışı tam tersine bir tutumu sergiliyor ve bu tutum kamuoyunun nazarında "acaba maksatları nedir?" cinsinden bir mânidar merakla karşılanıyor. Halbuki bu nâzik mevzuda takınılması gereken tavır, eşcinselliği tabiileştirmek ve ona meşruiyet kazandırmak yerine, illâ da zikri gerekiyorsa bunun bir insânî arıza olduğu yolunda bilgilendirmekle iktifâ olmalıydı.

Türkiye'nin yetiştirdiği nadide müzik adamlarından Özdemir Erdoğan, şimdi hakiki dünyaya intikal eden "sanat güneşi" sanatçı hakkında "gençliğe kötü örnek oldu" derken az bile söylemiş; ağzına sağlık! Ne var ki bu kadarcığı bile "bir kısım medya yârânı" nezdinde, "aa ne kadar ayıp, ne varmış bunda?" neviinden homurdanmalara, bir mislini yukarda özetlediğim saçmalıklara sahne oluveriyor; nedir bu, "zümre dayanışması" mı?

Ayıp yahu ayıp; torun"torba sahibi adamlarsınız; bu yaştan sonra gulamperestî ve Sodomîlik medhiyesi hakkında kaldırım kenarına tezgâh açmak yakışıyor mu!