Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Herhangi bir yazara, (bu arada bana da), herhangi bir konuda aynı hususu dile getiren 10-20 adet e-mektup gelse dikkat çeker, "Nerede yanlış yapmışım, ne oluyor, nedir?" diye bahsedilen konuyla ilgilenmek ihtiyacı hisseder.

Bu noktaya bir mim koymanızı rica ediyorum, az sonra tekrar döneceğim çünkü buraya.

Dünün dünyasında tüketici-okuyucu-vatandaş, yani kendi başına sesini duyurma imkânı kıt insanlar, kendilerine sözcü olabilecek, seslerini başka katlara duyurabilecek insanlara ulaşarak görüşlerini duyurmak ihtiyacında idiler. Sosyal Medya tâbir edilen yeni dünyada artık klavye kullanmayı bilen herkes bir fikir mercii ve bir görüş sahibidir.

Her yazar gibi ben de bol miktarda, "Pey-gamberimiz'e falanca sitede hakaret edilmiş; şunların haddini niçin bildirmiyorsunuz", "Alışveriş merkezleri niçin hep Batı dillerinden isim seçiyorlar kendilerine; şunları niçin ağzınızın bayramlık tarafını açmıyorsunuz; falan kanunla kazanılmış haklarımızı kaybettik, derdimizi dile getirir misiniz?" yollu mektuplar alıyorum sık sık. "Eski alışkanlık" diye gülümsüyorum. Artık bir konuda şikâyet veya memnuniyet ifade etmek için yazara mektup yollamaya pek gerek kalmadı. Şimdi neredense herkesin bir e-mail adresi, hatta şahsi web sitesi var. Kurumlara gelince web sitesi olmayana iyi gözle bakmıyorlar; neredeyse seyyar satıcılar, pazarcı esnafı bile site açacak.

Diyelim yaşadığınız yerde ismini beğenmediğiniz bir AVM açılıyor veya eskiden beri orada mevcut. O kurumun yönetimine, "Kendinize seçtiğiniz ismi beğenmedim. Batı dillerine heves etmenizi kınıyorum ve asla tasvib etmiyorum" diye bir e-mektup, mesaj, kartpostal veya telefon açmayı deneyenimiz var mıdır?

Vardır birkaç tane ama bir ay içinde aynı mealde 20-30, 100 şikâyet gittiğini düşünün bir AVM yönetimine; oturup, "Nedir arkadaş, bu insanlar ismimizden niçin şikâyet ediyor?" diye bir durum değerlendirmesi yapmazlar mı sizce?

Mutlaka yaparlar...

Diyelim ki tınmadılar bile; barışçı mücadele metodları bitmiş değil; o zaman şöyle bir mektup:

"Şikâyetimizi dikkate almadığınızı görüyorum. Tutumunuzu kınamak için isminizi değiştirinceye kadar AVM'nize uğramayacağımı bilmenizi isterim!"

Yapabilir misiniz; yakınınızdaki bir AVM'den ayağınızı keser, ihtiyacınızı daha uzakta bir yerden tedarik etmeyi göze alabilir misiniz? Sahi bunu yapabilir misiniz? Sizinle kaç kişi aynı duyarlığı gösterip aynı fedakârlığa katlanabilir? Kaç kişi olursunuz ha deyince?..

Öyleyse eğri oturup doğru konuşacağız; çoğumuz AVM veya mağaza isimlerinin Türkçe olup olmadığına aldırış etmediği gibi Batılı kelimeleri tercih eden yerleri galiba biraz daha fazla önemsiyor gibi sanki. "Hmm, Batılı bir isim, havalı, ciddi bir yer galiba. Böyle şık ve entelektüel bir ismin ardında kasaba mağazası zihniyeti olamaz herhalde!" diye düşünüyor olabilirler.

Açık konuşalım mı? Çoğunluk aldırış bile etmiyor böyle ayrıntılara...

Yine açık konuşalım mı? Çoğunluk, sırf çokluğu teşkil ettiği için doğru düşünüyor olamaz (Muhalefet partilerine gönül verenlerin, "Vallahi çok doğru; işte son üç seçimin sonuçları!" diye keyiflendiklerini görür gibiyim). Böyle şeyleri kendine derd edinen az olabilir ama azlıkta kalmak da, yanlış düşünüyoruz anlamına gelmez.

Şöyle yapalım: Tek kişi olsak da yanlış bulduğumuz şeyi eleştirelim; doğruyu yapanları ise kutlayalım. "Bir kişiden ne çıkar" demeyelim. Bize düşeni yapmış olmanın verdiği hazzı ciddiye alalım.

Mesela bazı yerlerde "Kahve Dünyası" isimli bir kahve mağazası zincirinin dükkânlarını görüyorum. Çok hoşuma gidiyor, ecnebi bir ismin fiyakasına sığınma ihtiyacı hissetmeksizin bizim kahvemizi yerli ismiyle satan bu adamları uzaktan seviyorum, takdir ediyorum. Siz de aynı kanaatte iseniz bunu belirtmeli, insanları sevindirmeli, cesaretlendirmelisiniz.

-Dükkânınıza Türkçe isim verdiğiniz için sizi kutluyorum yollu bir e-mektup göndermek iş midir? Niçin yapmayız ki?

-Hizmetinizden memnun kaldım, teşekkür ederim. Sizi dostlarıma tavsiye edeceğim, demek ağır mı gelmektedir?

Falanca web sitesinde birkaç zibidi Peygamberimiz'e hakarete yeltenmiş olabilir. Çare, o sitenin kapatılması için sesimizi yükseltmek değildir. En güzel çare, klavye başına oturup, "Sizi kınıyorum ve bundan sonra sitenizi ziyaret etmeyeceğim" mektubu yazmak ve gerçekten o siteye artık hiç uğramamaktır.

Merak etmeyiniz, site yöneticileri günde kaç kere tıklandıklarını hassasiyetle kontrol ederler. Manidar bir eksilme dikkatlerini çekecektir, kaldı ki dikkat çekmese de olur. Bu gibi siteleri kendisinden bahsedilir hale getiren, bir yerde bizim onları ciddiye almamız, haklarında konuşmamız, hâsılı bizim katkımızdır. İlgimizi ebediyyen kestiğimiz bir yerde dileyen istediği kadar saçmalayabilir. Esasen bu gibi terbiyesiz ve mütecaviz edâların, daha ziyade ilgi çekmek, kendisinden bahsettirmek için yapıldığını da unutmamalı.

Bazı okuyucularla bu konuda anlaşamıyoruz; onlar, galiba yürek soğutmak için aynı dille, aynı şiddetle hakaretin iadeli taahhütlü olarak adrese teslimini istiyorlar. Ben daha acımasız ama daha sâkin bir cezadan yanayım: Nazik bir protesto, kanunda yeri varsa yargıya şikâyet ve ardından kesin ilgisizlik. Tıklanma rakamlarını sallayacak ölçüde ilgisizlik; anlamlı bir boykot. "Sen benim anlamlar dünyamda artık yoksun" mesajı...

Siteni ziyaret etmiyorum artık arkadaş: Bittin!

Üyeliğinden ayrılıyorum; AVM'ne uğramayacağım. Alışverişi kesiyorum. Sen benim görüşlerimi ciddiye almazsan ben de seni artık yok sayıyorum.

Veya, "Fikirlerini beğenmiyorum, artık seni okumayacağım"

Ha, ne dersiniz?