Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Her 15 Şubat'ta Gümüşhaneliyim; Gümüşhane, Kelkit vadisinin uzantısında yer almasıyla nereden baksanız hem komşu, hem de "hısım" vilayetimiz sayılır. İki senedir ekmeğini yiyor, suyunu içiyorum. Suyu tatlı olmasına tatlı; ama ekmeği bir başka; geçen yaz Trabzon dönüşü sabahın erken saatlerinde, taş fırında pişmiş baştan çıkarıcı okkalık ekmeğine peyniri katık eyleyip bir kahvede kifaf-ı nefs ile Pirahmet üzerinden alelacele memleket yoluna koyulduğumuzu Gümüşhaneli dostlar duysa idi eminim gücenirlerdi. Evvela, o tarihten on gün önce misafiri olduğumuz Gümüşhane Valisi Sayın Mustafa Aydın, sonra da soyadında taşıdığı köyünün adını neredeyse Türkiye'ye ezberleten Mustafa Çalık, bu habersiz konaklamayı mutlaka "hükümranlık" haklarına karşı nezaketsizlik sayarlardı.

Galiba hepimizin böyle süjbektif değer yargıları vardır; Gümüşhane (ve tabii Bayburt) civarından kimi tanıdımsa, sukut-ı hayale uğramadım; tabii bu hükmü zihnimde bükülmezleştiren ilk kişi, aziz dostum Mustafa Çalık'tır. Mustafa'yla fakülte koridorlarında başlayan tanışıklığımız geçen zaman içinde "dünya-ahiret kardeşliği"ne dönüştü; aramızdaki hukuk git gide öyle bir kıvam aldı ki, günün birinde istemeden karıştığım bir aile meclisinde, bana Çalık ailesinin tabii üyelerinden biriymişim gibi içtenlik gösterildiğine şahit oldum; her haliyle ruhumuzun bel kemiğini ayakta tutan meçhul Türkmen analarından birini teşkil eden Mustafa'nın annesi, o günden sonra benim de "valide"m mevkiine geçti, kardeşleri ise kardeşlerim.

Mustafa Çalık'ın Gümüşhane'den MHP milletvekili aday adayı olduğunu işittiğimde aklıma gelen ilk şey, "yakışır" oldu. Bugüne kadar aktif siyaseti kendi namıma düşünmedim; ama bizim nesilden ve arkadaş çevremizden "siyaset"i hayat tarzı denilebilecek bir samimiyet ve ciddiyetle benimsemiş ilk isim Mustafa Çalık'tır ve öyle zannediyorum ki seçildiğinde "siyaset" mesleğinin itibarını yükseltecek derecede siyaseti seven ve yaşayan bir insandır. Meclis hükümranlığının zaman zaman zaafa uğradığına şahit olduğumuz geçen dönemde onun gibilerin eksikliğini hep hissettik.

Türkiye Günlüğü dergisi, Mustafa Çalık'ın -Sedef'ten sonra- ikinci evladıdır. Biliyorum ki o yine bir yanı taşra mahcubiyetiyle kızaran çehresiyle yere bakıp "estağfurullah" diyecektir; ama bu hükmümün ifradı yoktur. Aralarında bulunmaktan ömür boyu şeref duyacağım onca insanın mütevazı heyecanı; ancak Mustafa'nın bitip tükenmek bilmez enerjisi ve güvenilirliği ile manidar fikir yoğunluğuna, bir "mekteb"e dönüşebilirdi. Nice günler akşam karanlığından sabahın ilk ışıklarına kadar Mustafa'nın her yarım saatte bir, "Vedat oğul, çaay; Müslümanlar kırılıyor burada, öldün mü?" diye yankılanan sayhalarıyla dönüp dolaşıp "Türkiye" konuştuğumuz, akıllara ziyan projeler geliştirdiğimiz, bazı günler "Bayram"ın refakatinde bir memleket türküsünün peşine düşüp göğüs yumrukladığımız bir mahfil oldu Türkiye Günlüğü dergisi. Bunca hareketlilik içinde Mustafa'yı yorgun, bedbin, karamsar ve kepeneklerini kapatmış vaziyette asla görmedim; nasıl görebilirdim; "başka Türkiye yok"tu ki!

Bugün 15 Şubat; Gümüşhane'nin Rus işgalinden kurtuluşunun 81. yıldönümü ve ben bugün Gümüşhaneliyim. Pek azını vicahen; ama neredeyse tamamını gıyaben -Mustafa'nın temsil ettiği liyakatle- yakından tanıdığım Gümüşhanelilerin övünç ve gururunu paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Ümit ederim ki Mustafa Çalık, Gümüşhane'nin atıl "gümüş" yataklarından çok daha değerli ve çok daha elzem bir ürünü olan "insan"ını tam bir ehliyetle temsil için hemşehrilerinden "razılık" alacaktır.

Yolun açık olsun "dost"; Mevla utandırmasın!