Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

"Türk basınında ucuz Şarkiyatçı (müsteşrik) bakışının egemen olduğunu farketmek insana acı veriyor" cümlesini kurarken daha işin başında Şarkiyatçılara haksızlık ettiğimi farkettim.

Şarkiyatçı (Orientalist), geniş anlamda Şark'ı tanımak için yola koyulan ilim adamı taifesine verilen bir sıfat: Doğu dilleri uzmanı, sanat tarihçisi, teolog, edebiyatçı, arkeolog, tarihçi.. hâsılı sınırları orta Avrupa'nın doğusundan başlayan dinleri, dilleri, medeniyetleri ve tarihi hadiseleri araştıran ilim adamlarına yuvarlama bir tabirle şarkiyatçı deniliyor. Orientalist tek yönlü bir merakı ifade etmesi bakımından sakat: Orientalizm diye bir ihtisas dalı var ama nedense tersi (Occidentalist), yani topyekun Batı'yı ilmî merakın nesnesi yapan bir ihtisas dalı yok. Modern zamanlarda Şark'ın bizzat kendisi hakkında inşâ ettiği kanaatlerin haylicesi, Orientalistlerin, takriben dört asır boyunca yazıp çizdiği "Şark imajı"nın ucuz yansımalarından ibaret. Tenkidle hakkı teslim birbirinden ayrı şeyler; Orientalistlerin inşa ettiği Şark tasavvuruna karşı çıkabiliriz ama ucuzundan da olsa Orientalistlerin sarfettiği gayret ve ciddiyete saygı duymak lâzımdır. Türk basınına egemen olan zihin yapısı "kendileri pek farkında olmasa da" Orientalistlerin asırlar boyunca ciddi emeklerle "ama çoğu kere yanlış kanaatlere dayanan" yükselttikleri görüşleri zahmetsizce taklitten ibaret kaldı.

Rahmetli Esat Coşan'ın vefat haberine Türk basınının yaklaşım tarzı, işte bu "orientalist tortu"nun ne idüğü hakkında ilmî bir makaleye malzeme teşkil edecek derecede mâlul ve ibretliktir. Kendi hayatlarında gözünün nuru gibi esirgedikleri evlatlarına bile ana"baba sıfatıyla söz geçirememiş insanların rahmetli Esat Coşan ve emsaline "şeyh, tarikatçı, tarikat lideri" gibi müstehzî ve aşağılayıcı kavram gruplarıyla yaklaşmalarına işte bu yüzden "ucu müsteşrik tavrı" diyemiyorum çünkü nihai tahlilde müsteşriklere ayıp oluyor.

İstismara ne derece açık olduğunu tarihi örnekleriyle bildiğim halde ben tasavvufa, mutasavvıflara ve hakikate erişmek için tarikate intisap etmişlere hürmetini koruyan bir insanım. Kendi bankasını soyanlar nasıl bankacılık sistemini külliyen ortadan kaldırmak için emsâl gösterilemiyorsa, "sui misâl emsâl olmaz" hükmünce "tarikat" kavramını ayağı düşüren kötü örneklerin de kendi sınırları içinde yargılanması gerektiğine taraftarım. Bir tarikate veya cemaate bağlılığım da yoktur ama şahit olduğum hadiselerden hareketle şu gerçeği görebiliyorum; başkaca hiçbir şekilde ıslah"ı nefs kabul etmez nitelikteki pek çok insanın, bir "yol"a bağlanmakla nasıl "iyi insan" veya en azından "başkalarına karşı zararsız insan" haline geldiğini çok gördüm. Popüler kültürün veya tüketim kültürünün kuşatması altında kendini tanıyabilmek imkânını belki de ömrünce hiç bulamayacak kişilerin, bu yolla "kendileri hiç farkında olmasa bile" ontolojik ve epistemik bir tutarlık edindiklerine şahit oldum. Kitaplar çetin ceviz; onların kabuğunu eriterek insanın kendisine bir dünya görüşü, bir kainat telakkisi, bir fikir mesleği edinmesi mümkün ama kaç kişi için? Rahmetli Esat Coşan ve emsâlleri, bizim toplumumuzun kaybolmuş kuzularını kendilerini tanımaya çağıran birer gönül adamı, birer öğretmen olarak kendi çaplarında büyük hizmetler gördüler. Bu hak teslim edilmezse Hakk'ı incitir.

Bir insanın mânevî sorumluluğunu taşımak ne büyük vebâl; evlatlarımızı düşünelim. Öz evlatlarımıza bile hakkı tavsiye etmek noktasında, onlar için neyi doğru ve iyi olduğu noktasında vicdânî sarsıntılar geçirirken, çok daha fazla sayıda insana doğruyu ve iyiyi tavsiye eden bu gibi insanların, nasıl bir sorumluluk taşıdığını anlamaya çalışalım; bu yükü omuzlamak her kişinin kârı değil; nitekim meseleyi rejime kafa tutmak, memleket kurtarmak, folklorize etmek gibi ucuz yollara tevessül edenlerin encâmı ortada. Kötülerin, iyiyi tefrik etmek gibi bir hizmeti de vardır. Ucuz şarkiyatçılıktan kasdım bu; kavram tahlili içimizden bazılarına ağır geliyor; onun yerine kavramları, iyi ve kötü kavramlar diye raflara dizip rahat bulacaklarını sanıyorlar. Bir kavramın derûnunu açmak, iyi ile kötüyü tefrik etmek kabiliyetini edindirir insana. Evet zahmetli ama külfetsiz nimet var mı?

Rahmetli ile tanışmadık fakat onun yetiştirdiklerinden birkaçını iyi tanıdığım için eserden müessire hareketle gıyâbında hüsn"i şehâdette bulunuyorum; gıyâben hakkım var idiyse helâl ettim. Er kişiydi; mekânı cennet olsun.