Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Taşra hayatından haberdar olanlar bilirler; kasabaya ne zaman, içinde "bin bir fedakarlıklara Afrika'dan getirilen kaplan başlı, ejderha kuyruklu adamların, deniz kızlarının" da yer aldığı bir kumpanya gelse, ön sıralardaki koltuklar "protokol"e ayrılır.

"Nerede kaldı o kasabalar, o tiyatro kumpanyaları" demeyiniz, âdet âdettir ve bir gösteride veya bir dernek tarafından düzenlenen konserde ilk sıraları protokole tahsis geleneği hâlâ sürmektedir.

Bizdeki protokol düşkünlüğünün, önemli adam sayılmak merakının, içinde yaşadığımız hızlı değişim savruntusu ile yakından alakası var. Melamimeşreplik düne kadar çok paylaşılan ve onaylanan bir toplumsal değerdi; bugün alçakgönüllülük göstermeyi zaaf veya düşkünlük zanneden yeni bir anlayış türedi. Statü alametleri kullanmak yaygınlaştı. Daha çiçeği burnunda intern pozisyonundaki genç doktorların bile telefonda kendisini tanıtırken, "ben doktor falanca" diye söze başladığı bir mana düzlemine geçtik. Akşam haberlerinde rastladığım bir manzara geldi aklıma; kapkaççılar bir vatandaşın çantasını çalmışlar, adam yardım etmek için yanına yaklaşanlara ilk tepkisini şöyle ifade ediyordu: "Ben profesörüm, çantamı çaldılar!"

Hava limanlarındaki VİP uygulaması yine manşetlere çıktı. Ben VİP'le sıradan vatandaşların giriş-çıkış yaptığı yerler arasındaki farkı bilmem ama bir keresinde Kayseri Havaalanı'nda uçaktan indikten sonra tanıdık bir valinin ısrarıyla VİP bölmesinden çıktığımı hatırlıyorum: Yan yana iki kapı duruyor ve iki kapı da neticede aynı yere açılıyor. O zaman mühim bir fark görememiştim. Belki VİP tarafından bedava çay-kahve ikram ediliyor, belki bilet işlemleri ve kontrolleri daha seri yapılıyordur. Neticede bir havaalanına hangi kapıdan girerseniz giriniz, aynı uçağa biniyorsunuz, kendisini VİP yerine koyanlar için ayrı uçak kaldırılsa haydi neyse! Kaldı ki Türkiye'de iç hat uçuşları çoğunlukla 1, 1,5 saati geçmiyor bile.

Batı'daki uygulama bizden farklıymış; toplumsal ahlak konusunda Batılıların nisbet itibariyle bizden daha tutarlı ve titiz oldukları malumdur. Bütün mesele zaten sıradan insanların sıradan işlerde adam yerine konulmasında yatıyor. Hangi kuyruğa girsem, işim tamamlanıncaya kadar asabım bozulur; çünkü birileri ille de sıra mantığını bozmaya kalkışır. Bizde politikacılar, sıradan işlere rutin bir işlerlik ve verimlilik kazandırmak yerine bir imtiyazlılar kitlesi icad ederek farklı çözüm yolları üretmeyi daha kolay buluyorlar. VİP uygulamasının ve kendi aralarında protokolcülük oynamaya bu kadar hevesli olmalarının neredeyse herkesi kapsayacak derecede "yayılması"nın sebebi budur zannımca. "Sıradan biri olmak", Türkiye'de ürkütücü bir haldir; çünkü sıradan adamın kıymeti yoktur ve bu tamamen bürokrasi sınıfının "hizmet" kavramını nasıl değerlendirdiği ile ilgili bir tartışma meselesidir. Hizmet etmek ürkütücü bir kavram, "yönetmek" daha iyi, daha kabul edilebilir görünür. Sıradan biri olmanın saadetini bilmezler çünkü, esasen sıradan biri oldukları halde bütün ömürlerini ve dikkatlerini "sıradan biri olmamak" dikkatine yoğunlaştırmışlardır.

"VİP uygulaması kaldırılsın; çünkü çok komik" desek aldırış eden çıkar mı; zannetmem. Onlar, "uygulamayı gözden geçireceğiz, yönetmelikte çatlak var, işin cılkı çıktı, düzelteceğiz" derler ama bu küçücük mutluluk adacıklarını ortadan kaldırmaya dünya görüşleri müsaade etmez. Darda kalınca, "güvenlik" derler, kamu işlerinin aciliyetini öne sürerler de şu gülünçlüğü kesip atamazlar. Bunun için sıradanlığından hoşnut, kendisiyle barışık, abartıyla algılanmaktan şeytandan korkar gibi korkan bir zihin selametinin adamı olmak gerek.

Mesele şurada ki bu Melamimeşrepliler siyaseti sevmezler; siyaset de Melamiliği kaldırmaz.