Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

"Gündem", kamuoyunun burnuna geçirilmiş bir halka; Türkiye'yi hükümet değil "gündem" yönetiyor. Son birkaç ayda Türkiye'nin gündemine ansızın giriveren şaşırtıcı gelişmeler, sadece kamuoyunu değil hükümeti de dümen suyunda götürüyor. Haber bültenleri! Brezilya dizilerine döndü. Kamuoyu, olup-biteni, kamu hayatından dışlanmış olmanın verdiği sükunet ve yabancılaşma hissiyle karışık, damakta turşu suyuna benzer bir susuzluk yaratan bir iştiha ile izliyor. "Daha" diyor, kendisine gösterilenin aslında gerçeğin küçük bir fragmanı olduğunun farkında.

Gündem mühendisleri, küçük yanıltmacaların kazandırdığı gündelik zaferlerle kendilerini mağrur hissedebilirler; ama gerçekte onların durumu "altın beyinli adam"a benziyor. Hikaye malum; adam, günün birinde beyninin som altın olduğunu fark ediyor ve her nasılsa kafatasını açarak ihtiyaç duydukça beyninden altın parçaları kopararak harcamaya başlıyor. Günün birinde onu, tırnaklarının dibine bulaşmış birkaç altın zerresi ve boş bir beyinle bir sokağın kuytusunda buluyorlar. Netice malum!

Gerçeklerin günün birinde ortaya çıkmak gibi bir tabiatı vardır derler; gündem mühendislerinin taktik mücadelesinde her gün, tanınmaz hale getirmek için akla sığmaz makyaj hileleri yapılsa bile gerçeğin küçük parçaları fırlatılıyor ekranlara. Makyaj yanıltıcı olsa da gerçeğin tabiatı değişmiyor. Biz bir oyun seyrediyoruz; ama aktörler gerçeği oynuyorlar. Kamuoyu belki oyunun bir parçası; ama netice itibariyle seyirci; olup-bitenden dışlanmış, izole edilmiş ve sahnedekilerle arasına dikenli teller, mayınlı mıntıkalar konulmuş seyircileriz biz. Aslında tamamen masum değiliz. Günaşırı "arena"ya koşup arslanlarla kölelerin sonu malum mücadelelerini seyretmekten zevk alıyoruz. Kim kazanırsa kazansın bizim durumumuz değişmiyor; ne arslanız, ne köle! Sadece seyirciyiz ve bizi seyirci olmaya alıştıranlar, her halükarda gösteriyi devam ettirmeleri gerektiğini biliyorlar.

Arenada günün programı değişiyor; ama gösterinin tabiatı değişmiyor; sonuçta arslanlar köleleri parçalıyor ve karnını doyuruyor. İki program arasında hangi aktörün köle, hangisinin arslan kostümü giydiği fark etmiyor bizim için. Her gündem değişikliğinde "altın beyinli adam", beyninden tırnaklarıyla kazıdığı birkaç parça altını daha sunuyor bize. "Öldür" diye haykırıyoruz, "oyunun kuralı bu; öldür! Ölümün huşunetini seyretmek için koşuyoruz biz bu arenaya!"

İçimizde en safdil olanlar bile, bir süre sonra kölelerle arslanların kapatıldığı kafesle şeref tribünü arasında anlamlı bir bağıntının olduğunu sezmeye başlıyor. Günün birinde, şeref tribünündeki erguvani kaftanlardan birisi arkasından iteklenerek de olsa arenaya fırlatılınca heyecanla ayağa kalkıyoruz; "İşte adalet yerini buldu!" Sonra arslanlar işini görüyor; şeref tribününde oturan adamların giydiği erguvani kaftanını yeldire yeldire aç bırakılmış vahşetin önünden kaçacak yer bulamayan ikbal düşkününün parçalanmasını keyifle, lezzetle seyrediyoruz. Sonra sessiz bakışlarımız yeniden şeref tribününe yöneliyor; "Ne yani, bu kadar mı, hepsi bu mu gösterinin? Daha... daha!..."

Bizi arena gösterileri ile avuttuklarını, manipule ettiklerini hatta aldattıklarını sananlar yanılıyorlar; biz, sıranın onlara geleceğini seziyor, biliyor ve dikkatimizin dağıtılması için araya sokulmuş küçük hokkabazlık numaralarını ipteki cambazı, bisiklete binen palyaçoyu aynı keyifle; ama içtikçe susuzluk hissini yoğunlaştıran bir iştiha ile seyredip duruyoruz. Cambazı seyrederken ceplerimizin boşaltılmasına, zihnimizin çelinmesine pek aldırış etmiyoruz; çünkü dikkat etsek de sonuç değişmiyor. Nasıl olsa gösteri devam ediyor; sahnedekiler, gerçeği oynuyorlar; ama biz oyun seyrettiğimizi sanıyoruz; ne fark eder ki?

Günler, aylar ve yıllar böyle geçiyor; bugünlerde sahneye itilen yeni palyaçonun numaraları ile avunmaktayız; ama şeref tribününde yeni hareketlenmeler olduğunu sezmek de mümkün. Yukarılarda tedirginlik had safhada; arslanlar, iştah açıcı ve semiz bir avın kokusuyla daha şimdiden ağızlarını şapırdatmaya başladılar bile.

Bize gelince; hiç fark etmez; gösteri devam etsin yeter!