Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bu yıl 5. kez düzenlenen Beyoğlu Sahaf Festivali'nde Dışişleri Bakanı Davutoğlu "Halk" tarafından protesto edilmiş; kıytırık bir sol sitede tesadüfen okuduğum habere göre "Vatandaşlardan bazıları", "AKP'nin füze kalkanı projesinin altına imza atan, Suriye ile emperyalizmin çıkarları doğrultusunda düşmanca ilişkiler geliştiren, onlarca gazetecisini hapishaneye" gönderen Davutoğlu'nu görmek istemediklerini belirtmişler.

Davutoğlu, sahaflarda iyi alışveriş yapmış ama: Müteferrika baskısı Tarih-i Râşit'in bir cildine 3 bin lira saydıktan sonra, Osmanlıca Nutuk'un yanı sıra Pierre Loti'nin Sait Halim Paşa'ya imzaladığı bir kitabı da kütüphanesine ilâve etmiş. Sayın Davutoğlu, ahalinin ezberini bozuyor; hem iyi entelektüel, hem ciddî ilim adamı, hem de meselesine hâkim bir siyaset adamıdır kendileri. Kurulmasına gönül verdiği Şehir Üniversitesi ise ufuk sınırlarını gösteren bir çaba sıfatıyla, inşallah sadaka-i câriyesi olacaktır. Aldığı kitapların hayrını görsün, güle güle okusun. Darısı birkaç delikanlıdan mürekkep protestocu "Halk"ımızın başına diyeceğim ama benimkisi olmayacak duaya âmin demek kabilinden bir temennî. Müteferrika kim, Târih-i Râşit neden bahseder gibi kazık sualleri geçtim, eski Türkçe'de kaç "s" harfi bulunduğunu, hattâ Nutuk'un ilk defa İslâm harfleriyle hangi yılda basıldığını bile bilmezler.

Davutoğlu'nun Sahaflara uğrayıp alışveriş ettiği için protesto edilmesi yılın belki en mühim kültür-sanat haberiydi; detaylarını öğrenmek için arama motoruna başvurunca o kıytırık sol siteyi de tıkladım ki gerekçelerini öğrenebileyim. Aa, sürpriz! "İyi ki varsın 12 Eylül!" başlığı altında fotoğrafımı hemen tanıdım! Başlığın altındaki yoruma göre 12 Eylül darbesini övmüşüm ve yazım bir itiraf, ibretlik bir belge olarak arşivde saklanmalıymış. Analizin en eğlenceli kısmını ise "Yazamadıklarım" oluşturuyor; buna göre, AKP'yi yükselten 12 Eylül'müş zaten, ben de yazımı 2. Cumhuriyet'i kurmanın verdiği rahatlıkla kaleme almışım. Belli ki bu rahatlıkta "Üsküdar'ı geçmenin" payı da varmış (Cingöz analiz yazarı, üç yıldır Üsküdar'da kira evinde oturduğumu bile biliyor, vay canına!) ve içimdeki sol ve emekçi düşmanlığını samimiyetle dile getirerek 12 Eylül darbecilerine iade-i itibarda bulunmuşum.

Bunca yıllık yazarlık hayatımda en çok yaka silktiğim hâdise, okuduğu metni anlamayan ve ondan kendince hükümler çıkaran erbâb-ı zekâvettir! Bu meâlde birkaç e-mektup aldığımı da belirtmeliyim. Olur a, acaba eksik bir cümle mi var diye yazıyı yeniden okudum. Hayır, lise seviyesinde Türkçe ve dilbilgisi bilen herkesin rahatlıkla aynı anlamı çıkarabileceği, düz, açık, kinâye ve imâsı olmayan, ironik kurguya başvurulmamış bir metin. Buradan hareketle 12 Eylül sayesinde nasıl keçeyi sudan çıkardığım ve darbecileri akladığım mânâsı çıkarmak için bir insanın ille de Türkçesi kıt gençten bir sol militan olması mı gerekiyor?

Bu yazı hakkında CNN Türk kanalında da bir muhabbet faslı geçmiş; memleketteki kuzenim telefon etti, "Senden bahsediyorlar" dedi fakat "şölen"e yetişemedim (Dikkat burada kinâye sanatı vardır; genç solcuların dikkatine!), her kimlerse canları sağolsun deyip geçtim.

Yazı orada duruyor hâlâ; onu okuyup da "Vaay sen 12 Eylül'ü aklıyorsun!" sonucu çıkaranları tashih edecek hâlim yoktur. Nasıl anlıyorlarsa öyle amel etsinler fakat bu arada üniversite hazırlık kurslarına yazılıp şöyle esaslı bir Türkçe dersi takib etmelerini de hararetle tavsiye ederim. Vaktiyle filozofun birisi, "Dil, düşünceyi gizleme aracıdır" meâlinde bir şey söylemişti de anlamamıştım, meğer öyleymiş!

12 Eylül Anayasası, 7 Kasım 1982'de halkoyuna sunuldu, yüzde 91,37 oranında "Evet" aldı. Bu cümleye bakarak (ki buz gibi gerçektir), "Türk halkı darbeye meftundur" sonucu çıkarılabilir mi? Görüntüye bakılırsa var böyleleri. Manzaranın anlamı ve arka planı "Yalann söylüyorsun yalann" başlıklı yazıda, okuma yazma bilenler için yeterince yoğun ve sade bir dille ifade edilmiştir ama yine de isteyen metinden hareketle "Bâtınî tefsir" metodunu uygulayabilir, bunu engelleyemem.

Dün abileriniz yalan söylüyordu, bugün siz yalan söylüyorsunuz; e, bu da bir istikrardır neticede! (Dikkat edebi sanat yaptım!)