Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Âyin! Kelimeyi alıp dille damak arasında ezerek usâresini zihnin imbiklerinde ıstıfâ ettiğinizde tehlikeli ve insanı tedirgin edici bir tesire büründüğünüzü hissediyorsunuz.

Cumhuriyet'in yakın tarihi, bu kelimenin ürpertici tedailerinin masum ruhlarda kırbaç gibi şaklatıldığına dair trajikomik örneklerle mülemmâdır.

...

Geçenlerde Jandarma'nın İstanbul Habipler'de iki ayrı eve operasyon düzenlediğini, aramanın ardından toplam 173 kişinin adli makamlara sevkedildiğini duyduk. Haberi veren internet sitesine göre bu operasyonla ilgili olarak "maksatlı yayın yapan bazı dinci gazeteler", haberi okurlarına "Jandarma cami bastı" diye duyurmuşlar. Jandarma da arama yapılan yerlerin cami değil mesken olduğunu belirten sert bir açıklama yaparak "33'ü erkek, 33'ü bayan ve 7'si çocuk olmak üzere toplam 173 şahsın [ee, toplam 73 etti; geriye kalan 100 kişi neyin nesidir peki?] çeşitli kanunlara muhalefet suçundan yakalanarak adli makamlara sevk edildiği, ayrıca, izinsiz olarak toplandığı tespit edilen 86 bin 200 YTL, 19 bin 285 Avro ve 8 bin 860 ABD Doları'na da el konulduğunu" belirtmiş.

Ben pek bir şey anlamadım ama galiba basılan yer cami değil özel mesken imiş; içindekiler de galiba bir nevi dinî faaliyet (âyin olabilir mi?) yapıyorlarmış. İzinsiz para toplamışlar ve çeşitli kanunlara muhalefet etmişler.

Ee, "şeriat"ın kestiği parmak acımaz demişler!..

...

Zamanaşımına uğradığı için açıklamakta artık mahzuru yok; bundan yıllarca önce benim de (tam da haberdeki kıstaslara tıpatıp uyan cinsinden) birtakım âyinlere katılmışlığım vardır. Bu âyinler şöyle oluyordu; kendi halinde esnaf kılıklı birtakım adamlar yatsı namazından sonra önceden belirlenen bir evde toplanıp yere ka'de nizamıyla oturduktan sonra başlarını göğüslerine düşürüp için için tesbih çekiyorlardı. Bazı bazı çay dağıtılırken içlerinden birilerinin ilahi söylediğini bile duymuştur bu kulaklarım.

Hatta Kur'an bile okuyorlardı; üstelik sesli olarak. Bazıları da vecde gelip ağlıyorlardı bile...

Dehşet verici bir şeydi azizim! Daha da korkuncu olup bitenlerin mülkî ve inzibâti güçlerin bilgisi altında cereyan etmesiydi; yani biliyorlar fakat, "bir şey olmaz canım" diyerek müdahale etmiyorlardı.

"Bir şey olmaz canım" diye diye bugünlere geldik işte. Günümüzde âyinler başta devlet ve hükümet erkânı olmak üzere emniyet güçlerinin, kordiplomatiğin, yüksek ve orta dereceli sosyetenin gözleri önünde alenen icrâ edilebiliyor; hatta moda gösterisi ve defile adı altında bile birtakım tarikat âyinleri düzenleyecek kadar cür'et bulmuş durumdadır bu çevreler.

CHP'ye kulak kesiliyorum; tık yok. Yahu Devrim Kanunları ayan-âşikâre çiğneniyor, laikçi çevreler gaflet uykusunda.

Dahası var: Eğer paraya kıyarsanız nişan, nikâh, düğün, kokteyl, kutlama, açılış, kapanış, kongre gibi faaliyetlerde bu âyinci takımından bazılarını kiralayarak istediğiniz kadar "döndürebiliyorsunuz", fakat bir şartla, sola doğru dönmeyi reddediyorlar; tarikat geleneğine aykırı imiş; hep sağa, hep sağa...

...

Valla âmirim, özellikle ecnebiler bu "whirling dervish"lere bayılıyorlar; estetik, zarafet, mistik ürperiş, evrenin müzikal uyumu, varlığın ontolojik rezonansı filan gibi benim pek aklımın ermediği ince şeyler varmış bu danslarda; o yüzden "heriflerden iyi mi bileceğiz" fikriyle öyle ince eleyip sık dokumuyoruz; zaten bunlar da tarikatçı marikatçi filan da değiller; çağdaş, ileri görüşlü adamlar. Üstelik dans edenlerin bir kısmı da kadrolu devlet memuruymuş diyorlar, iyi oluyor, zararsız faaliyet bunlar.

Haa... bu sene Mevlana yılı biliyorsunuz!..