Bilim ve üslûpsuzluk hakkında

Radikal Gazetesi'nin, bazı şöhretli isimlere birer hafta arayla ve bir kereliğine genel yayın müdürlüğü yaptırmayı adet edindikten sonra galiba biraz okur-yazarlığı olan herkeste "ben de genel yayın müdürlüğünü becerebilirim" duygusu uyanmaya başlamış olsa gerektir. Bende epeyden beri "genel yayın müdürlüğü" reflekslerinin varlığından haberdarım ama ne de olsa biraz şüphem vardı; size anlatacağım haberi gördükten sonra, başlığını koyan adamdan daha iyisini yapabileceğim konusunda hiç tereddüdüm kalmadı.

Başlık aynen şöyle:

"Üç toynaklı atı gören yaradılışçılar kuduracak" (14 Ocak 2007 tarihli Hürriyet'teki Ezgi Başaran haberi)

"Kudurmak" tabirinin ne anlama geldiği, kim için ne maksatla kullanıldığı mâlum. Haber başlığına göre "kudurması" beklenen zümre ise "Yaradılışçılar"dır. Yaradılışçılar kim peki? Evrim teorisine inanmayanlar, şüphe ile bakanlar; kısaca dindarlar.

Şimdi de haberi özetlememiz gerekiyor ki, kimin ne söylediği iyice anlaşılsın.

Ankara DTCF Antropoloji bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Erksin Güleç, MTA ile ortaklaşa bir proje kapsamında 13 seneden beri Sivas'ta merkeze bağlı Haliminhanı ve Hayranlı köyleri civarında kazı yapıyormuş. Bu kazılarında Prof. Güleç, çok eski zamanlardan kalma Zürafa, hipparion adı verilen üç toynaklı at, antilop, keçi, sincap ve fare fosilleri bulmuş. Öğretim üyesi, bu fosiller arasında üç toynaklı at fosiline büyük önem atfediyor ve atların en eski atasının beş toynaklı olduğunun bilindiğini, üç toynaklının bulunmasıyla aradaki kayıp halkanının tamamlandığını ileri sürerek diyor ki,

- İşte şimdi üç toynaklı atı gösteriyoruz onlara! Rahatsız olacaklar tabii ki. Eğer yaradılış teorisi doğruysa üç toynaklı at nereden çıkıyor? Şimdi neden tek toynağı var atların? Bence yaradılışçılar kuduracak! Buluntularımız olağanüstü, çünkü en sıradan kişinin anlaması ve evrimi görebilmesi mümkün.

Ayrıntılar önemli; nitekim bu cümlelerden anlıyoruz ki, "yaradılışçılar kuduracak" kehaneti, haber editörüne değil, bizzat Prof. Dr. Erksin Güleç"e aittir. Haber editörü ise, -biraz da haklı olarak- metindeki en patırtı çıkarması muhtemel cümleyi cımbızla çekip başlığa yapıştırıvermiştir.

Sayın Güleç'in sadece antropojik kazılardan elde ettiği bulgularla yetinmediğini, aynı zamanda kesin inançlı bir evrimci olduğunu da şu sözlerinden rahatlıkla anlayabiliyoruz; Haberi yapan muhabirin, "Bir ankete göre Türkiye'deki biyoloji ve fen öğretmenlerinin yarısından fazlası evrim kuramını ya tam olarak ya da hiç benimsemiyor. Bu sizce tedirgin edici mi" sualine cevaben diyor ki,

- Sinir bozucu! Eski eşim Cengiz Güleç, DSP [Sivas] milletvekiliydi. Zamanın Milli Eğitim Bakanına Evrim Teorisinin ders kitaplarına kapsamlı şekilde girmesi gerektiğini anlatmaya çalışmış, başaramamıştım. Şimdiki Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e anlatmak iyice zor olur herhalde. Öğrencilerime bir araştırma yaptırttım, ders kitaplarında evrimin nasıl üstünkörü, bir cümleyle anlatıldığını gördük. Lise yıllarımda evrimle ilgili pek çok şey bilirdik, çünkü anlatılırdı. Müthiş bir gerileme ve cehalet içindeyiz. Dolayısıyla, herkes Adnan Hoca'nın dağıttığı saçma sapan metinlere inanıyor. Hocam Fikret Ozansoy vefatından önce vasiyet gibi bir mektup yazmıştı: "Evrimsel jeoloji ve pozitif bilimler öğretilmeden bu memleket adam olmaz. Bunun için çabalamalısın."

Muhabir, esaslı bir haber yakaladığının farkındadır, hemen en esaslı soruyu yetiştiriyor: "Peki Yaradılışçıların tutunacağı ne kaldı"

Cevap!

- Cehalet tabii ki. Yaradılışın teorisi mi olur? Bu bir inanç meselesi. İnanırsın ya da inanmazsın. Bush'un desteklediği Akıllı Tasarım da çok saçma. Bütün bunlar Tanrı'yı küçümsemek. İnsanda bulduğunuz proteini çok ilkel canlıda da bulabiliyorsunuz. Tanrı bu kadar altyapısız mı? Akıllı Tasarım gerçek olsa insanın çok farklı, üstün yapısı olması gerekmez miydi?

Bu arada AK Parti Sivas milletvekili ve Devlet Bakanı Abdullatif Şener'in bu kazıları pek merak ettiğini ve desteklediğini de öğreniyoruz röportaj metninden. Muhabirin, "Abdüllatif Şener'in bu kazıya ilgisi nereden geliyor? Sivas milletvekili olduğu için mi?" sorusuna Prof. Güleç, "Evet" cevabını veriyor ve ekliyor, "Sivas'taki her şeyle ilgileniyor, destek oluyor. Ama bu konuyu çok merak ediyor. Antropoloji kitapları okuyor. Sivas'a bir müze yaptırılıyor. Bu fosiller için orada büyük bölüm ayrılacak. Yani Abdüllatif Bey diğerlerinden çok farklı. Çok takdir ediyorum."

...

Hemen belirtmemiz gereken bir husus var; Evrim bir teoridir ve bu teori, canlıların zaman içinde değişen şartlara intibak edebilmek için genetik yapılarını değiştirdiklerini ileri sürer; buna rağmen bazı çevreler tarafından Evrim, insanın ve canlıların Allah tarafından yaratılmadığını, fiziki şartların eseri olarak kendi kendine oluştuğunu isbatlamak için istismara uğramıştır. Buna mukabil dindarlar ise yaratılışın ancak Allah'ın eseri olabileceğini söylerler, çünkü ilk canlının meydana gelmesini sağlayan fiziki şartlar da Allah'ın eseridir. Bu mesele batı kamuoyunda bizden daha fazla gürültü koparmaktadır çünkü batıda Kilise, Kitab-ı Mukaddes'te anlatılan yaratılış takvimini ve üslubunu müdafaa etmektedir. Bu konunun Müslüman ülkelerde tartışılması esasen tamamen abestir çünkü Kur'an'da "hilkat" ile ilgili âyetler, batıda sürdürülen tartışmaların tamamen dışındadır ve elbette bütün mevcudâtın Allah tarafından yaratıldığını işaret etmektedir. Kitab-ı Mukaddes ile Kur'an-ı Kerim arasında bu bakımdan çok önemli farklar vardır; yanlış olan şey, Kilise ile Pozitivistler arasında sürdürülen çekişmenin İslâmi fikir iklimine taşınmasıdır. Nitekim üç toynaklı bir at fosilinin bulunmuş olması, bu sebeple atların mesela beş toynaktan tek toynağa doğru "evrilmiş" olmaları, İslâmi yaradılış olgusuna aykırı düşmez.

Bu durumda, tek toynağa doğru evrilme olmuşsa bile bu kabiliyeti bahşeden de Allah'tır; dolayısıyla Sayın Güleç'in "Yaratılışçılar kuduracak" kehaneti, sadece kendisini ilgilendiren çirkin bir temenni olarak kalakalıyor.

Bir bilim adamına düşen, işini gücünü bırakıp Teolojinin derin sularına dalarak insanların inançlarını tahkirden ziyade, yaptığı işi değerler alanına taşımamaktır. Sayın Güleç'i üç toynaklı at fosili bulduğu için tebrik ederken, buluntusunu kavga çıkaracak bir üslupla kamuoyuna duyurmayı tercih ettiği için kınıyorum.

AKLINIZDA BULUNSUN: SAHİBİNDEN TÜRK MÜZİĞİ; BU ALBÜMLER KAÇMAZ!

Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, "Türk Müziği-2" adıyla yeni bir "müzik arşivi" daha yayınladı. Müzik arşivi sözünü bilerek seçtim çünkü mukavva kutu içinde satılan bu arşivde, hepsi birbirinden değerli tam 14 albüm yer alıyor.

Sırayla tanıtalım: İlki, Türk Dünyası Müzik Topluluğu'nun refakat ettiği Cavit Tebrizli albümü; bu albümde Azeri musikisine dair nefis örnekler var. İkincisi Selanik Türküleri; muhtelif sanatçıların seslendirdiği bu albümde ilk defa dinlediğim çok seçkin eserler yer alıyor. Sonraki albüm, "Kemança" sanatçısı Azeri kökenli Muhsin Kurbani'nin seslendirdiği parçalardan oluşmakta. Sırada Ahmet Rasim Bey'in şiirlerinden bestelenen eserler var; ardından bakanlığın açtığı "Az kullanılan Makam ve usullerde Beste Yarışması"nda ödül kazanmış eserlerin seslendirildiği albüm var ki, musikimizin geleceği nâmına çok ümit verici bir çalışma olarak dikkat çekiyor. Daha sonra aynı adı taşıyan iki albüm: Bezmârâ. Bu albümler faslı musikisi sevenler için. Kanun sanatçısı Halil Karaduman'ın kanun sololarından oluşan albümü, Mehmet Özbek'in seslendirdiği Yadigâr Türküler takib ediyor. Onun ardından Necati Çelik'in uduyla, Göksel Baktagir'in kanunuyla, Sadrettin Özçimi'nin neyle icra ettiği eserlerden oluşan müthiş bir albüm daha. Nevnağme isimli diğer albüm, klasik Türk sazları beşlisine adanmış bir çalışma. Ud-Kanun ikilisi albümünden sonra Tarihsel Süreç içinde Klasik Türk Musikisi çalışması gelirken son sırayı Sarıkamış felaketini seslendiren türkülerin yer aldığı "Sarıkamış, Bir beyaz ölüm" isimli albüm almakta.

Okumaktan yorulduğunuza eminim; bir de bu çalışmaların ardındaki emeği ve bu projeyi geçekleştirenlerin zahmetini düşünün!

Güzel Sanatlar Genel Müdürü Bayram Bilge Tokel'e, daha şimdiden meraklıları tarafından mumla aranmaya başlayan bu güzel esere imza koyduğu için şahsi tebrik ve şükranlarımı sunuyorum.

Bu albümler Kültür Bakanlığı'nın satış noktalarında meraklılarını bekliyor.

Kaçmaz!


Kaynak (Arşiv)