Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bu iktisadi krizin öncekilerinden çok mühim bir farkı var; Türk ekonomisi dışa açık ve o derece de daha çok bağımlı. Emeği veya mütevazı geliri ile geçinen milyonlarca insanın geleceği, varlığından bile haberdar olmadıkları borsa ağalarına, para spekülatörlerine, finans bürokrasisine, yabancı yatırımcılara ve bankacılara bağlı.

Ekonomide insanî boyutu -elbirliği ile- kaybetmişiz. Sâbit ücretlilerin bu akıl almaz finans katakullileri karşısında tutunabileceği, kendini emniyette hissedebileceği bir liman yok. Bu insafsız oyun halka rağmen oynanıyor; ama halk için değil. Her kriz, adını bile bilmediğimiz kadar uzak ve gizli aktörlerin gaddarca servet artırmalarıyla sonuçlanıyor.

Bazı gerçekleri gözden kaçırmayalım; dünyadan bağımsız bir ekonomik düzen kurup yaşatmak mümkün değil, bu doğru fakat ekonomik dengelerin üretim gücü ve miktarıyla orantısını adeta unuturcasına para piyasalarını bir lotarya oyununa dönüştürmenin, "bir koy beş kazan" hokkabazlığına kapı aralamanın izahı yok. Daha düne kadar işsizlerin, üniversite öğrencilerinin, kendi halinde ev hanımlarının bile "finansal dehâ"larını kullanarak borsa oynadıklarını, küçük kazançlarını abartarak komşularının ve arkadaşlarının hayal dünyasını kamçıladıklarını unutmuş olabilir miyiz? Hepsi kaybettiler! Hele faizsiz kazanç vaadiyle finans kurumlarına bir ömürlük birikimlerini yatıran orta halli insanların davranış mekanizmalarını hiç hesaba kattık mı? Zaten üretimi az, üretim heyecanı düşük bir toplumuz; toplam üretimi düşük bir ülkenin zenginleşmesi mümkün değil. Türkiye gibi büyük iktisadî aktörlerin insafına terk edilmiş bir ekonomide vukuu muhtemel bütün felaketler sırayla geliyor. Gelir dağılımı makası sonuna kadar açık. Zenginler, fakirlerin aleyhine spekülatif yoldan büyüyorlar. Hükümet ise ekonomiyi yönetmekten âciz.

Problemin çözümü yine siyasette. Dünyanın hiçbir ülkesinde ekonomiyi sağlıklı bir tarzda yeniden yapılandırmak için o ülkenin siyaset sınıfından gayrı melce, yok. Ayrıca bu sürecin mucize kaldırır tarafı da bulunmuyor. Ne şarlatanlara ihtiyacımız var, ne de iktisat dehâlarına. İktisat dünyanın en basit denklemi. Üretimi artıracak, ülkede üretim heyecanını salgın hale getirecek ve ürettiği değer kadar büyümeye rıza gösterecek bir siyasî irâde derdimizin devâsıdır. Eğer hokkabaz veya dahi peşinde değilsek Türkiye'de aradığımızı fazlasıyla bulabiliriz. Şöyle de ifade etmek mümkün; bugüne kadar defalarca halktan daha iyi bir iktisadi düzen için istenen fedakârlıklar esnasında bu cinsten aklı selim sahibi insanlar yönetici mevkiinde olsalardı, asıl mucizeyi o zaman gerçekleştirebilirdik. Maalesef ritmik bir intizamla mevcut siyasî kadrolara beslediğimiz güven istismar edildi. Günü kurtarmak veya küçük menfaat gruplarını hoşnut etmek uğruna ülkenin iğneyle kazılarak ortaya konulan birikimleri düşüncesizce savruldu. Bugün karşımızdaki tablo, yoruma bile hacet kalmayacak kertede kesin bir başarısızlık hâlidir. Üç ortaktan ilkinin ekonomi birikimine, küçüğünün iyiniyetine güvenemiyoruz; ortanca ortak ise mânidar bir suskunluk içinde. Bir Buda heykeli gibi donuk; iyice kapattığı ağzını nadiren açtığında alevler fışkıracak sanılıyor; ama heyhat. Bugünden sonra siyaset yapmadığı halde siyasî hayatta tutunabilen bir partinin de olabileceğini gördük. Maurice Duverger bu hali görseydi, bütün yazdıklarını yırtar atardı galiba.

Hayır, kabinedeki küçük revizyonlarla günü kurtarmak zamanı geçti; ara rejim, kriz yönetimi, olağanüstü hal ilanı veya teknokratlar kabinesi cinsinden yeni avara kasnaklardan hiçbiri çare olamaz. Bugünün siyasî kadrolarından beklediğimiz ve esasen ellerinden gelebilecek son himmet, Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim Kanunu'nu, tıkanan siyasetin açılmasını sağlayacak tarzda değiştirip makul bir süre içinde seçime gitmeleridir. Hayal güçlerini ne kadar kamçılasalar da kendilerine bir kere daha güvenmemiz için mâkul tek gerekçe gösteremezler.

Ve unutulmamalı, siyasetten yana tavır almak, bugünün siyasi kadrolarını mâzur göstermek anlamına gelmiyor. Kerametleri kendilerinden menkul, her biri bir hânedan ailesi gibi mansıpların başına çöreklenmiş bu kadroları omuzumuzda taşıdığımız yeter artık. Gölge etmesinler yetişir.

Biz bu ülkenin dinamizmine güveniyoruz.