Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Aslında yazılacak ve söylenecek bir şey olmadığı için konuşuyor ve saçma sapan bir "onursuzluk" edebiyatını köpürttükçe köpürtüyorlar.

Son elli senenin bütün zaafları üst üste yığılarak hükümetin önüne bırakılmıştır ve ne yazık ki şu Irak krizi karşısında bizim bir "B Planı"mız bile yoktur. Bu gerçeği kabullenmek yerine hükümeti haysiyetsiz bir dolar pazarlığı yapmakla suçlayanları hiçbir şekilde ciddiye almak gerekmiyor; bugünlerde "İstiklâl"i tamme" edebiyatı yapmaya başlayan CHP de dahil. CHP, % 34'le iktidar olsaydı muhtemelen bugün onları da aynı şekilde davranıyor görecektik. Bir başka tercihin varlığından bahsedenler, o tercihin ne olduğunu söylemek zorundadırlar; "biz daha iyi pazarlık yapardık"tan başka tabii!

Coğrafyamız bizi mahkûm ediyor, iktisadi düşkünlüğümüz bizi mahkûm ediyor, devlet ve iktidar seçkinlerinin, "hafif tabirle" "sadedil"liği bizi mahkûm ediyor. Postu biraz daha pahalıya satmaktan başka çare yok; yapılan da budur.

Rakam olarak telaffuzu bile korkutucu meblağlara ulaşan dış ve iç borçları yapmamalı, mâkul miktardaki borç kaynağını son derece akıllı kullanmalıydık; o zaman bir başka tercihten söz edebilirdik. Bundan tam iki sene önce geçirdiğimiz rezil krizi yaşamamış olmak bile bugün elimizi daha güçlü kılardı ama biz Türkler iktisadi kaynakların yönetiminde başarılı olamadık; bugünlerde güçlü olmak için vaktiyle kullanmamız gereken parayı israf"söğüş dalaverelerinde çarçur ettiğimiz için bugün siyasetsiz kaldık. Sorumlulardan hesap soramadık çünkü hesap sorulacak mekanizmaları daha önce elbirliği ile lâçka etmiştik. Bugün Meclis'te oylanacak tezkerenin lehinde karar çıkmasının derûnunda hukukun politize edilmesinin de hissesi vardır. Biz Türkler, "yönetim" denilen sürecin medenî bir birikim ve mârifet olduğunu hâlâ kabullenebilmiş değiliz. Çağdaşlığın ilk lâzımesi yönetimde basirettir. Biz, çok kötü yönetip çokça çağdaşlık edebiyatı yaptık. İktisadi kaynakları yönetmekte beceriksiz olanların beşeri kaynakları yönetmekte başarı göstermesi beklenemezdi. Bugün önümüze dikilen çıkmaz, yılların eseridir ve elli yıllık doğrultunun bizi getirip bıraktığı nokta tam bir siyasetsizliktir.

Bölgedeki Amerikan varlığının altı ay sonra pılısını pırtısını toplayıp gitmeyeceğini herkes biliyor. Bu tezkereyle birlikte Türkiye, bir "bölge gücü" olmak niteliğini de kaybetmiş oluyor. Gelecek sene Bay Bush, İran'ı terörist bir hedef olarak diline doladığında, ne derece etkili bir bölge gücü olup olmadığımızı daha yakından görebiliriz. Ortadoğu'da bütün dengeler ABD lehine değişiyor; dolayısıyla eski statükonun devam edeceğini beklemek saflık olur. Yeni dengeler, Türkiye'nin bölge ve dünya üzerindeki yerini belirleyecektir. Yanılmış olmayı dilerim lâkin harekâttan önceki statüyü mumla arayacağımızdan endişe ederim.

Siyasetsizlik işte böyle bir şey; etrafınızdaki dünya değişirken mıhlanıp kalmak, korkulu bir rüyada olduğu gibi boğuk homurtu ve feryatlarla hareketsizliğe mahkûm olmak durumundayız. Cumhuriyet'in en mühim ve değerli birikimleri elimizin içinden kayıp gidiyor. İçine düştüğümüz hâl, dış şartları itibariyle bir Manda yönetimi değildir ama yeni yüzyılla birlikte geçen yüzyılın kavramları da biçim değiştirdi; yeni ismi ne olursa olsun bu oluşuma direnecek gücümüz yok. Bundan sonrası için iç dinamiklere yaslanmak suretiyle bir çıkış yolu aramak, düne nazaran daha zor olacaktır.

İşte bu ortamda sırf bir şeyler söylemiş olmak için hükümeti pazarlıkçılıkla, kararsızlıkla, onursuzlukla suçlayanlar aslında Cumhuriyet'in titizlikle korunması gereken değerlerini en ziyade lâçkalaştıran gürûhun sözcüleri. Esas meşrepleri lâfazanlıkla her daim suyun üstünde kalmak olduğu için yarın şartlar değiştiğinde onları "işbirlikçi" pozisyonunda görmek kimseyi şaşırtmamalı; benzerleri "Mütâreke"de görülmüştür.

"Kavramların içini boşaltmayınız, günü geldiğinde yerinde bulamazsınız" diye yerindiğimiz günler henüz gelmemiştir ama kapıdadır. Kelimelerle kendimize bir çıkış yolu inşâ edebiliriz ama tersi de mümkündür: İstiklâl'i tarihe gömdüğümüz için "bağımsızlık"ın ucundan birazcık kertilmesi bize pek vahim görünmüyor meselâ.

Bu kahır mektubunun uzun uzadıya açılması gereken nice faslı var ama yerinecek demleri geçtik ve Cumhuriyet'in yol ayrımına geldik. Hemen Mevlâ encâmımızı hayırlara tebdil eylesin!