Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Ona gıyabında kısaca “Nevzat Ağabey” derdik; Ağabey sıfatı, bu camiada pek az insanın üstünde bu kadar yakışıklı durur. “Galip Ağabey” gibi meselâ...

Adını ilk defa 70’li yılların başlarında yayına başlayan Devlet dergisinde görmüştüm. 1941 doğumlu olduğuna göre otuzlu yaşlarının ilk ayları olmalı. O çok hareketli, vurdusu-kırdısı bol dönemde Nevzat Kösoğlu’nun adı zihnimde hep ayrı bir yerde, bir saygı çerçevesinde durdu. Öğrencilik yıllarımda şahsi tanışıklığım olmadı. Olması da mümkün değildi zira o daima MHP yönetiminin ilk dairesinde görev yapan biriydi; benim gibi binlercesi ise Nevzat Ağabey gibi az sayıda adamın yazılarını okuyan, beyanatlarını izleyen sıradan delikanlılar.. Disiplin ise, hiyerarşi, bu muhitte her zaman elle tutulur gözle farkedilir bir şeydi.

Nevzat Kösoğlu MHP camiasından çıkarak kendini yetiştirmiş az sayıdaki okur-yazar ve düşünce adamından biriydi. Fikir tarihimiz içindeki yerini rahmetli Erol Güngör’ün yanıbaşına iliştirmek hakşinaslık olur. Mümkün olup da üniversite kariyerine devam etseydi bu kadar verimli bir yazı hayatı olur muydu bilinmez ama hukuk tahsilinden sonra girdiği siyaset ve kültür mecrâlarında, beni hep uzaktan uzağa şaşırtan ve imrendiren bir azim ve gayretle çalışıp çok önemli eserler verdi; Türk milliyetçilerinin yüzakı oldu.

Böyle insanlar sadece okuyarak değil, yazarak da düşünürler. Elli yılı aşkın yazı hayatında Nevzat Ağabey’in fikrî ve vicdânî üssü, ne mutlu ona ki hep yükseliş çizgisinde seyretti. Siyasi hayatı, alışageldiğimiz ölçülerde parlak bir kariyer göstermez; ne var ki “Hatıralar yahut Bir Vatan Kurtarma Hikâyesi” adı altında yayımlanan nehir söyleşisindeki tesbitleri, günün birinde siyasi hayatımızı kaleme alacak ilim adamları için çok ilginç tahlil ve tesbitlerle farklı bir değer boyutu kazanmış bulunuyor.

En iyisi bundan sonrasını onun bazı tesbitlerine bırakmak. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun (Hatıraları’ndan alınmıştır).


“Küreselleşme hareketlerine karşı, hayatın her alanında yapılacak şey, kendini güçlendirmektir. Türk dili mi? Türk dilini kuvvetlendireceksin; dünya dili haline getireceksin. Müziğin mi? Kuvvetlendireceksin, dinleyici alanın yetmiş milyondan iki yüz milyona çıkacak. Mutfağını kuvvetlendireceksin.


Türk dili kirlenme tehdidi altında ise, Türk olan herkes buna doğal olarak karşı çıkar; bu kadar basit ve karşı çıkmaktadırlar. Benzeri tutumlar, artık bir siyasi partinin tekeli de olmaktan çıkmıştır, çıkmalı da. Hiçbir zararı yoktur. Milliyetçiliğin, bütün milletin sahip çıktığı bir durum olmasından kimin zararı olur?


Türk dili, Türk musikisi konusunda Sayın Baykal’ın, Sayın Erdoğan’ın partisi bile en az senin kadar hassas. Üstelik onun duyarlığı, gelenekçiliği sebebiyle senden daha da geniş kapsamlı. Din adına ortaya konulan geleneksel tutumları da, bir kısım Arap kültürünün etkileri olarak görünse de, çok daha önemli bir kısmı Türkün Müslümanlık tarz ve tavrı ile ilgilidir.


Devlet terbiye ediyor, millet terbiye ediyor, olaylar terbiye ediyor. Hükümet olmak terbiye ediyor. İktidara gelip de milliyetçiliğin [hilafına| laf edecek adam tanımıyorum. Dünyadaki gidiş de, küreselleşme dalgasına rağmen, hiç değilse şimdilik, milliyetçilik yönündedir. Bu duygu ve düşüncelerin millete yayılması ve devlet hayatına egemen olmasını, politik endişelerle engellemek bize, milliyetçiliğimize yakışmaz. Yapmamız gereken şey, kendimizi yenilemektir. Yenilemek derken de, rastgele demek değil, inandığımız ilkeler doğrultusunda, değişmeyen ölçülerimizle değişen dünyayı kavrayıp, yorumlamak ve gelecek için teklifler sunmaktır.


Dinî hayat konusunda devletle halkın kavgası bitti gibi. Din siyaset değildir. Din kamu hukuku değildir. Din başörtüsü de değildir. Din, inanmak ve onun feraizine (eski tabirle) uymaktır. İyi bir insan olmaktır. Güzel ahlaklı olmaktır. Güzel ahlakı tamamlamak için geldim diyen Peygamberin yolundan gitmektir. Din budur. Dinin amacı ahlakı güzelleştirmektir. Din seni güzelleştirecek. Dindarlık güzelleşmektir. Ancak dikkat edilmelidir ki, yine eskilerin tabiri ile ameller imanın fanusudur; onu korur. İman yeterli olmayınca da amelin olmaz.”