Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bir yenisini yapmak için işi hayli ağırdan aldığımız yürürlükteki anayasanın, dokunulmazlığı düzenleyen 83’üncü maddesi açık: “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclis’in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz.”

Maddenin devamında suç işlediği ithamı altındaki vekil hakkında nasıl işlem yapılacağı net şekilde düzenlenmiş.

Bazı BDP’li vekillerin şahitli-ispatlı söz ve fiilleri, yasamaya verilen dokunulmazlığın kaldırılabileceği yolunda çok güçlü karîneler gösteriyor. Normal şartlar altında bazı BDP’lilere dokunulması gereği tartışılmazdı bile. Bugünün şartları tartışmayı gerektiriyor. BDP’nin gerek Meclis, gerek kamuoyu önündeki siyaset stratejisi tahammül sınırlarını zorlarcasına ortamı germek, tansiyonu yükseltmek, kısaca ajitasyon üzerine kurulu. Dolayısıyla başlarına gelen şey, bir kaza, bir dil sürçmesi veya o anda boş bulunup da sarfedilen sözler cinsinden talihsizlik değil. Büyük ihtimâlle önceden tasarlanmış, belki parti yönetimi tarafından karar altına alınıp rol paylaştırılmış cinsten davranışlar. Hukuk diliyle söylenirse “taammüd” söz konusu. Bu stratejiden bekledikleri sonuç her hâl ü şartta kazançlı çıkmak: Dokunulmazlıkları kaldırılmazsa yine aynı tarz üzre konuşarak havayı gerecekler; kaldırma kararı çıkınca ortaya çıkan mağdurluğu kullanarak, “İşte gördünüz, Meclis’te temsil ve yasama hakkımızı zorla engelliyorlar” diye propagandaya girişecekler.

Herkesin gözü önünde cereyan eden bir müsamere; bilinmeyen bir boyutu da kalmadı. Meclis çoğunluğunu elinde tutan hükümet şimdiye kadar işi ağırdan aldı, duymazlıktan görmezlikten geldi ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Başbakan konuyu Meclis’e götürmeye karar verdi. Bütün Türkiye, soluğunu tutup Meclis’ten çıkacak kararı bekliyor.

Ne olacak? Eğer iktidar çoğunluğu, her zaman olduğu gibi blok halinde hareket ederse dokunulmazlıkların kaldırılması işten bile değil, fakat anayasa bu tür oylamalarda grup kararı yasağı getiriyor. Bu durumda vekiller şahsi iradelerini kullanarak dokunulmazlığın kaldırılmasını reddedebilirler. Açıkçası benim beklediğim sonuç işin böyle sonuçlanmasıdır. BDP’li vekillerin, yasama dönemi bitmeden Meclis kararıyla polise, adliyeye, belki de tutuklanmaya sevk edilmeleri, problemi ağırlaştırmaktan başka işe yaramayacak; bilakis Meclis’te meşru siyasi mücadelenin sonuç vermediğini öne sürerek daha sert tavırlara yönelecekler.

Peki, Meclis red kararı verirse ne olacak? BDP’li vekillerin Meclis’e bu kararından dolayı şükran duyacaklarını ve nedâmet getireceklerini beklemek iyimserlik olur. Onlara göre para-tura oynadıkları metal paranın iki yüzü de kazandırıyor!

Başbakan’ın konuyu Meclis’e getirerek başlattığı süreç, silahlı Kürt muhalefetinin daha yüksekteki patronajı üzerinde bir pazarlık fırsatı yaratabilir mi; bilmiyoruz. Bilinen şey, BDP’nin siyaset tarzını kendi başına belirlemediği, daha yukarılardan gelen emir ve direktiflerle davranışlarını tanzim ettiğidir. BDP’nin süreçteki rolü siyaset belirleyicilik değil, silahlı liderlerinin belirlediği siyasete Meclis’te sözcülük etmek. BDP çizgisinin talihsizliği, ta başından beri yaşadığı bahtsızlık budur.

Sadede geliyoruz: Meclis’ten bu oylamayı reddetmesini bekliyorum kendi adıma. Problemi çözmeye değil, statükoyu şimdiki haliyle devam ettirmek daha iyi.

Meclis’ten bu jesti bekliyoruz; Parlamentomuz bütün kışkırtmalara rağmen yasama yetkisine –haklı bir sebeple olsa bile- gölge düşürmemeli, itibarını kıskançlıkla savunmalı ve çare melceî olmakta sabitkadem durmalı.

Şair ne demişti hani: “Ne günlere kaldık ey gaazi hünkâr”

O hesap!