Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Fıkra çok kişinin mâlumu ama duruma uyduğu için tekrarında fayda var.

Tren yolunun hemen kenarında evi bulunan bir adam, her tren geçişinde yatak odasındaki elbise dolabının sallanıp gıcırdamasından fena halde rahatsız. Bu durumu gidermek için eve bir marangoz çağırıyor. Marangoz ilk muayenesinde görünür bir arıza bulamıyor, "En iyisi tren geçene kadar dolapta beklemek" fikriyle dolaba girip beklemeye başlıyor ama tren bir türlü geçmek bilmiyor. O esnada evin sahibi, gelen acil bir telefon üzerine evi alelacele terk etmek zorunda kalıyor. Kapıların açık kalmasından şüphe eden komşusu "hırsız mıdır, nedir?" merakıyla eve giriyor, odanın kapısını açıyor ve kimseyi bulamıyor; tam çıkacekken dolaptan bir tıkırtı gelmesi üzerine dolabın kapağını açıyor. İçerde marangoz beklemekte,

-Kimsin ne işin var burada diye soruyor komşu. Marangoz ise çaresiz,

-Şimdi sana tren bekliyorum desem inanmayacaksın!

Nice zamandır laikliğin tehlikede olduğu mesajı vermek, bazı zevat arasında selamın yerine geçti,

-Merhaba aziz dostum, biliyorsunuz gerici akımlar aldı yürüdü.. Ee, daha ne var ne yok?

-İyilik sağlık, yuvarlanıp gidiyoruz işte; yaa ne demezsin canım kardeşim, ortalıkta tarikatçılar fink atıyor.

-Öyle fakat seçimle işbaşına gelen kurumlar büyük gaflet içinde; sahi sizin ortanca kız üniversiteyi kazandı mı?

-Hele o kıyafet ınkılâbına aykırı şeyler nedir öyle birader, bu sene olmadı amcası, bir sene daha hazırlanacak bakalım!

-Biz bu ülkeyi sokakta bulmadık ama, ne yapalım sağlık olsun, seneye kazanır inşallah. Duydun mu benzine yine zam gelmiş?

-Havalarını alırlar; bu can bu tende sağ oldukça laikliğin kılına zarar getirtmeyiz, üstelik önümüz de kış, bakalım kalorifer yakıtları kaça çıkacak?

Adam kitap hırsızlığı (intihal) yapmış; cürmü, meslek kuruluşları tarafından onaylanmış, "nedir bu üstad; ayıp olmuyor mu?" diyorlar.

  • İnanmayacaksın ama ben burada trenin geçmesini bekliyorum, dese daha mâkul olacak belki ama öyle yapmıyor, "Türkiye laiktir laik kalacak; gericiliğe taviz yok" cevabı veriyor.

    Ne küçümsemeli, ne de abartmalı ama bu kadar üstüne düşmek, neticede laikliğe zarar verir. Halk arasında "muhabbetten maraz" diye tâbir vardır; laikliği bu derece önemseyenlerin gerçekte laikliğin ruhuna yabancı kalmaları, laiklik kavramından rahatsızlık duyanların ise onun ne kadar lüzumlu bir yönetim tekniği olduğunu bilmemeleri, laikliğin ülkemizdeki kaderini tarif eden bir garipliktir; her iki taraf da, kavramın gerçek anlam dünyasını ıskalamakta aynı derecede zihni tembellik gösteriyor ve neticede laiklik, Giyom Tell hikayesindeki Avusturyalı valinin, herkesin selamlaması için şehir meydanına astırdığı o ünlü şapkasına benzer bir tahrik ve inat sembolü haline geliyor. Avusturyalı vali, vatansever İsviçrelileri kışkırtmak için şapkasını meydana astırmış ve gelip geçenden şapkayı selamlamalarını şart koşmuştu hani!

    "Tüketmeyin, lâzım olur" deyip geçiyoruz.


O dört dakika içinde evdeki herkes işi gücü bırakıp Elvan"ın 1500 metre yarıfinal seçmelerinde ne yapacağını seyretmeye başladı. Önceki olimpiyatlarda finaller neyse ama seçme için yapılan koşuları merak edip seyrettiğimi hiç hatırlamıyorum. O anda bir yarışı "seyretmenin zevki"ni hissettik. Belki biraz da Elvan"ın o içe kapanık, çocuksu ve çelimsiz halinin telkin ettiği sempatinin de eseriyle, yarışın final karesinden ibaret olmadığını, her ânı zevkle seyredilir bir süreç olduğunu fark ettik. O yüzden bu gece Elvan"ın 1500 finalinde kaçıncı geleceği benim için pek de önem taşımıyor; yarışması kâfi. 5000 finalinde uğradığımız hayal kırıklığımızı düşünüyorum; "yarışmadığı" için üzülmüştük; kaybettiği için değil.