Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Birleşik Devletler'in Meksika sınırı takriben 2000 mil ve ABD yönetimi bu sınırın 700 millik kısmına bir duvar yapmak için harekete geçti; elbette Berlin'de Rusların veya Filistin'de İsrail'in çektiği türden bir duvar olup olmayacağını bilmeyiz.

Birleşik Devletler, bu duvarla Meksika'dan ABD'ye yönelen göçmen dalgasını kontrol altında tutmak istiyor. Bir asrı aşkın zamandan beri devam edegelen göç dalgası neticesinde, 2000 yılı itibariyle Meksikalı göçmenler, yabancı ülke doğumlu nüfusun % 28'ini oluşturuyorlar. Aynı yıl itibariyle ABD'de toplam nüfusun % 12'si "İspanikler"den meydana geliyor. 2002 yılında İspaniklerin mevcudu, iki sene öncesine göre % 10 artış göstermiş ve bu haliyle Latin kökenliler, şu anda siyahlardan daha kalabalık bir rakama ulaşmış durumdalar. 2050 yılında Hispanikler'in, daima yüksek doğum oranlarıyla (% 3) toplam nüfusun dörtte birini teşkil edeceği hesaplanıyor.

1986 yılında Amerikan yönetimi, şimdikine benzer bir kanuni düzenlemeye giderek illegal göçmenlerin durumuna meşruluk kazandırmış ve sonraki yıllardaki göç dalgasını kontrol altında tutmayı planlamıştı ama göç durmadı. Böylece yeni bir sınırlama getirilmesi kaçınılmazlaştı.

Meselenin kültürel boyutu da var; İspanyolca bugün, ABD'de ikinci dil haline geldi. Çift dillilik, Hispaniklerin yerleştiği güney eyaletlerinde artık tabii karşılanan bir olgu. Tarihi açıdan mesele daha nazik boyutlar ihtiva ediyor: ABD kurulalıberi, bu devlette vatandaş veya göçmen statüsünde yaşayan hiçbir topluluğun ABD topraklarına yönelik bir hak iddiası vuku bulmamış. Meksikalılar ve Meksika kökenli Amerikalılar'a göre ise Meksika-Amerika savaşının sonuçlandığı tarihte (1848) Teksas'ın tamamı, New Mexico, Arizona, Kaliforniya, Nevada ve Utah, Meksika toprağı statüsünde idi. Meksikalılar, topraklarının neredeyse yarısının ABD tarafından ilhak edildiğine inanıyorlar ve bu topraklarda özel haklara sahip olduklarını düşünüyorlar. Bu durumu bir siyaset bilimci (Peter Skerry) şöyle ifade etmiş: "Diğer göçmenlerden farklı olarak Meksikalılar, vaktiyle ABD'nin askeri mağlubiyete uğrattığı bir komşu milletin mensuplarıdır. Şimdi çoğunlukla vaktiyle anavatanlarının bir parçası olan bölgelere yerleştiriliyorlar ve diğer göçmenlerden farklı olarak kendilerini biraz da kendi çöplüklerinde gibi hissediyorlar."

S. Huntington'un Nisan 2004 tarihli Foreign Policy dergisi için kaleme aldığı "İspanik Meydan Okuma" adlı makaleden kendi kelimelerimle derlediğim bu bilgiler, detayları itibariyle çok daha kışkırtıcı ve standart Amerikalı'yı rahatsız edici unsurlar taşıyor. Birleşik Devletler'de büyük protesto gösterilerine yol açan yeni düzenlemelerin nasıl sonuçlanacağını bilmeyiz fakat kendi tabirleriyle "bir üçüncü dünya ülkesi devletle" 2000 millik bir kara sınırında yaşamanın neticeleri artık gizlenemez boyutlardadır. 60'lı yıllarda ABD'nin en mühim iç problemlerinin başında Siyahiler geliyordu; halbuki şimdiki duruma nazaran Siyahiler, İspaniklere nazaran neredeyse Anglo-Sakson beyazlar kadar sistemin ve devletin asli unsuru gibi kabullenilmiş bir görüntü sergiliyorlar. Kaldı ki Siyâhiler, İspanikler gibi ABD üzerinde "tabii hak" iddiasında bulunmamışlar, sadece insan hakları mücadelesi vermişlerdi.

Meselenin iktisadi tarafı daha karmaşık; İspanikler'in sunduğu ucuz işgücü, işadamlarının gözünden kaçmıyor elbette ve tasarının karşısında duruyorlar. Buna mukabil yeni düzenleme, kaçak göçmenlere bir şekilde yardımda bulunmayı suç sayıyor.

700 mil, takriben 1000 km eder; dünyada bu uzunlukta bir başka duvar var mı bilmiyorum. Onca think tank kuruluşuna, dünyanın en seçme üniversitelerine oluk gibi para akıtan, en pırıltılı beyinlerinin istihdam edildiği bir ülke, problemini hududuna duvar örerek göğüslemeye kalkışıyorsa, tarihin tekerrür ettiği iddiasını da ciddiye almak gerekiyor.