Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Sene 1971, "Domdom" lakaplı bir arkadaşımız var, Zeki; uzak bir semtte otururdu. O günün sabahı sınıfa girdiğinde yüzünün yan tarafında kulak yerine, garip, kütükte dövülmüş pirzola parçasını andıran bir şey fark etmiştik. Yolda donmuş Domdom Zeki'nin bir kulağı. O günlerde "öğrenci servisi" diye bir kavram yok; herkes okuluna yürüyerek gelip gitmekte.

Hayır, Zeki'nin kulağını kesmediler; birkaç gün sonra iyileşti, soğuktan dümdüz olmuş kıkırdak dokusu yeniden eski kıvrımlarına döndü.

"Soğuk Trakya'dan girdi; Kafkaslar'dan bir yağış kütlesi daha geliyor" tarzında cümlelerle başlayan meteoroloji haberlerine hâlâ alışmış değilim, bunlar biraz gülme hissi uyandırıyor bende. Kışın soğuk olur, yazın da sıcak. Folklorik takvim diye bir şey vardı eskiden; Saatli Maarif Takvimi'nde Mart dokuzu, Abrul beşi, kocakarı fırtınası filan gibi (Sittei sevir, her gün bir devir derlerdi meselâ) belirli günlerde mutlaka bir şeyler olurdu ve şimdi olduğu gibi ortalık birbirine girmezdi. Bu sene Saatli Maarif takvimi aradım bulamadım; artık taşralara gelmiyor galiba.

Mübalağa değil bu; her gün yürüdüğümüz mutad yolların asfalt, kaldırım taşı gibi dokusunu özlediğimiz olurdu. En az iki ay süresince şehir, 10-20 santimlik kalın ve kirden kermeleşmiş bir buz tabakasının altına gizlenirdi. Eksi 20'ler ise, abartılmayacak derecede sıradan bir suhûnet göstergesi.

Bilgisayarımı evvelki gece bagajda unutmuşum; ertesi sabah bilgisayarı açtığımda garip bir soru işareti ile karşılaştım. Makinenin Mac OS X sistemi sanki bana, "abi nedir bu vaziyet; bir türlü kendime gelemiyorum" dercesine kendini toparlamaya çalışıyor ama başaramıyordu. Kaloriferin üstüne bıraktım; beş on dakikada buzları çözüldü garibin.

Az önce bir ahbab, ATM para makinelerinin soğuktan çalışmadığını haber verdi; zaten Pazar günü Lig TV'nin naklen yayın cihazları da soğuğun azizliğine uğramıştı. Yıllar sonra memleket mûtadına döndü de benim gibi yaşı elliyi devirmişler, kış günlerinde yağmurda ıslanmak gibi garip ve anormal iklim hadiseleri karşısında yaşadığımız tedirginlikten biraz sıyrıldık.

E, kış kışlığını kuş kuşluğunu bilecek efendim!

Dolayısıyla buralarda "küresel ısınma" efsânesinin hakikaten bilimsel verilere dayandığı hakkında ciddi şüpheler oluşmuş bulunuyor. Çatı saçaklarından sarkan mızrak gibi buzlar, "ne ısınması be" diye dalgasını geçiyor bizimle. Eyvallah diyoruz; gökten ne yağdı da yer kabul etmedi!

Arabayı hafta sonu tatilinde iki gün yüzüstü bırakmanın bedelini ağır ödedik. Vites boşta iken bile üç kişi bir otomobili itemiyorsa nedir sebebi? Teşhisi, Kunduracı Faruk Usta'nın himmetiyle bir çekicinin üstünde sanayi çarşısını boylayan otomobili muayene eden motorcu usta koydu; meğer motor yağı katı margarin kıvamına gelmiş, yağ tapasını açıyorsunuz fakat yerinden kımıldamıyor mübarek. Benzinli motorun hâli buysa mazotluları tahmin edebilirsiniz. Yol kenarına çekilmiş ve altına sebze kasaları kırılarak tutuşturulmuş derme çatma tenekelerle mazot çözmeye çalışan vasıtalar bugünlerde mutad yol görüntüleri arasına girdi.

Yollar boşaldı; okullar iki gün tatil; mecbur kalınmadıkça bütün sosyal faaliyetler asgari seviyeye indirildi ama o kadar da abartılacak bir şey değil neticede.

Soğuğun eksi kaç olduğu hakkında ihtilâf var; relatif bir durumla karşı karşıyayız. Eksi 35'ten bahsedenler var fakat ben mutfak penceresinin dışına koyduğum basit ev termometresinin -25'ten daha aşağı indiğine şahit olmadım.

Bu işlerden iyi anlayan bir ahbabıma, "bugünlerde soğuk suyla abdest alanlara iki misli sevap yazıldığı doğru mu" diye sordum. Gülümsedi.