Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Küçük esnafın, diğer sektörlerde görülmeyen bir öfke refleksiyle sokaklara dökülmesinin anlamı ne olabilir? Memurlar da, gitgide dibe vuran bir hayal gücünün kısır ilhâmıyla küçük tiyatro gösterileri yapmıyor değiller; ama Türkiye'de memuriyetin maaş azlığı yanında ömür boyu sosyal haklar garantisi anlamına geldiğini herkes bilir. Devlet memurunu süründürür de öldürmeye asla eli varmaz; o, az da olsa aybaşında maaşını alacak ve ertesi gün homurdanarak da olsa devlete hizmet etmeyi sürdürecektir.

Esnaf, Türk toplumunun çok dikkate değer bir çehresini aksettiriyor. Devlete bordroyla bağımlı değil; kendi çapında istihdam yaratıyor, en azından kendi ağırlığını kamu maliyesine taşıtmadığı gibi ilâveten katma değer üretme kabiliyetine sahip. Kamu sektöründe bir kişinin istihdam edilmesi için gereken yatırım maliyeti yanında bir esnafın en azından kendini, evladını veya birkaç işçiyi istihdam ederek üretken hale getirmesinin sosyal faydası mukayese bile edilemez. Bu gibi tartışılmaz meziyetlerine rağmen esnaf kesiminin krizden etkilenen ilk zümreyi teşkil etmesi anlamlıdır. Onlar, Türk toplumunun sivil üretkenlik gücünü temsil ediyorlar. Kendi çaplarında istihdam ve katma değer üretiyorlar, başta kendileri olmak üzere genellikle vasıfsız ve eğitimsiz bir kitleyi meslek sahibi kılıyorlar; buna mukabil esnafların "krizden ilk önce etkilenecek" sepetinde mütalaa edilmekten kurtulamıyorlar.

Üniversiteyi kazanamayan, devlet kapısında işe giremeyen genç nüfusumuzun tek çaresi küçük esnaflıktan ibaret. Öyleyse devletin küçük esnaflığa hususi bir itina göstermesi ve bu istikamette destekleyici, kolaylaştırıcı ve yönlendirici sosyal politikalar geliştirmesi beklenirdi. Bugün küçük esnaf zümresinin sokağa dökülmesi hiç de hayra alâmet değildir ve bir şekilde kamudan beslenmeyen, orta direğe mensup üretken insanların ne kadar dayanılmaz bir iktisadi baskı altında kaldığını göstermesi bakımından dikkatle izlenmelidir.

Küçük esnafların hoşnutsuzluğu doğrudan sosyal patlamalara davetiye mânâsına geliyor. Zira küçük esnaflık, genç nüfus fazlasına sahip Türkiye'nin mutlaka değerlendirmesi gereken üretken bir sektördür. Kendi hesabını tutmakta acz gösteren, icrâ etmesi gereken bütün fonksiyonlarda zelîl başarısızlıklara uğrayan ve kendi toplumuna yabancılaşan devletin en azından "Hüda-yı nâbit" gibi kendi yağıyla kavrulan ve kimselere külfet olmadan yükünü omuzlayan bu önemli kitleye köstek olmaması beklenirdi. Kriz bir yana, Türkiye'de küçük esnaflık yıllardan beri holdinglerin pazarlama politikalarıyla sistematik tarzda küçültülüyor ve ortadan kaldırılıyor. Tamircilik ve küçük çapta imalat sektörü can çekişmekte; küçük esnaflığın sembolü sayılabilecek bakkallık ise dev mağazalar ve süpermarket zincirleri karşısında çoktan yere serildi. Bakkallık deyip geçmeyiniz. Doğru dürüst eğitim veremediğiniz, iş ve meslek sahibi edemediğiniz, vergi mükellefi haline getiremediğiniz çaresiz ve vasıfsız insanların onuruyla yapabileceği tek şey bakkallıktı; o da neredeyse imkânsız hale getirildi. Modern tüketim kültürünün mâbedleri halini alan dev marketlerin açılışında kurdele kesmek kolay, lakin meselenin sosyal maliyeti hiç hesaplanmış mıdır?

Türkiye'nin sanayileşmesi sağlıklı şartlarda gelişmedi; kamu eliyle iktisadî teşebbüse girişmek, bugün maliyetine katlanmak zorunda kaldığımız dehşetli bütçe açıklarına mal oldu. Yeni zengin sınıf içinde devletle iş tutmadan servet sahibi olabilenlerin sayısı istisnâ kabilinden; zenginimiz var; fakat "burjuva"mız yok! Devletin üst katında oturanlara garip samimiyetler içine girerek hızla dolar milyoneri haline gelenlerin yol açtığı sosyal ve iktisadî felaketlerin ortasında yaşıyoruz. Küçük esnaflık bizde görgülü, kültürlü, milletin müşterek değerlerini bilen ve ona saygılı davranan, üretkenlik rûhuna ve heyecanına sahip ve yarının Türkiyesi'ni omuzlayabilecek nesillerin fideliği olarak görülüp üzerine ihtimam edilmeliydi; bunun yerine kendi hallerine terk edilmeyi ise asla hak etmiyorlar.

Küçük esnaf, bugüne kadar başının çaresine baktı; bugünden sonra hükümetin ve sistemin çâresine bakmayı düşünüyorsa durum gerçekten vahim demektir. Hükümettekiler, neye rağmen hükümet edebildiklerini bir kere daha gözden geçirseler iyi olur.