Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

-Sevgili büyüğüm, siyasi liderliğinize ve kabiliyetlerinize duyduğum derin hayranlık çerçevesinde zihnimi kemirip duran bir soruya cevap bulmak için soruyorum, lütfen yanlış anlamayınız...

-Sor bakalım, çekinme, hallederiz...

-Bu yeni anayasa meselesi efendim. Ölçüyorum, tartıyorum bizim onca hayati mesele arasında bu konuyu niçin gündeme getirmek istediğimizi bir dala konduramıyorum...

-Konuş konuş, dök içini...

-Öyle değil yani efendim, lütfen yanlış anlaşılmasın. Şimdi diyelim ki muhalefetten bazı partileri veya vekilleri bir şekilde iknâ ettik, yeni bir anayasa yaptık. Ne değişecek ki?

-Nasıl yani, ne demek istiyorsun sen bakayım?

-Efendim malumunuzdur, yeni bir anayasa eskisinden daha demokratik, daha liberal ve hürriyetçi olmalı. Şimdi yeni anayasa diye ortalığı velveleye verince bazı insanların zihninde olumsuz bazı beklentilere yol açmaz mıyız? Mesela bazıları, ‘Oh yahu, hukuk devletine geçiyoruz galiba; özel mahkemeler kaldırılacak; tabii ve temel haklara devlet daha çok saygı göstermeye başlanacak; insanlar sudan sebeplerle tutuklanıp hapse tıkılmayacak. Keyfî tutuklamalar sona erecek. Hukuk bürokrasisi hükümetten bağımsız ve tarafsız hale gelecek. Güçler ayrılığı sistemiyle vatandaş devlet karşısında daha fazla kendini güvende hissedecek filan gibi beklentiler... Ne gerek var efendim böyle tehlikeli fikirleri uyandırmaya, üstelik tam da hukuksuzluğa alışmışlardı sanki... Baksanıza, bunları yüzer yüzer toplayıp kamyonlara bindirip sürgünlere göndersek, öteki vatandaşların umurunda bile olmuyor zaten...

-Ne diyorsun sen kardeşim; ne hukuku, ne hukuk devleti, ne güçler ayrılığı? Kim üflüyor kulağına böyle muzır düşünceleri?

-Yani efendim, zaten bu kötülediğimiz anayasayla istediğimizi yapabiliyoruz. Meselâ siz bu kötü anayasa hükümlerine göre seçildiniz, ben de öyle; partimiz bu beğenmediğimiz hükümlerle durmadan seçim kazanıp duruyor. Ne gerek vardı ki?

-Sen bu işleri hiç öğrenemeyeceksin, anlaşıldı! Yahu hiç düşünmüyor musun, sokaktaki rastgele iki adamdan birinin yekdiğerinden nefret ettiği bir toplumsal psikoloji inşa ettik ve başarana kadar anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi. Düşünsene, bir seçim kaybettiğin anda, hakkında savcılığa teslim edilecek dava dosyalarının niteliği hakkında en küçük bir fikrin var mı? Duman oluruz resmen duman! Sen kendini iktidar bende zannediyorsun ama öyle değil; seni bu koltukta tutan şey nedir; basit bir genel seçim zaferi. İktidarız, muktediriniz ama gönlüm rahat değil, kendimi tam emniyette hissedemiyorum bir türlü... Yarın kaybettiğimizde ne olacak peki? Biz kılıç sırtında ayakta duruyoruz birader; bir an evvel fırsattan istifade yeni bir anayasa yapıyor gibi görünüp oyun kurallarını yeniden yazmasak âkıbetimiz meçhûldür.

-Hmm, öyle mi, bakın bunu hiç düşünmemiştim...

-Bana göre hava hoş arslanım; kanunen sahip olmadığım yetkileri bile kullanıyorum zaten. Yetki meselesinde sıkıntı yok; meşrûlukta sıkıntı var. Üniformalısıydı, üniformasızıydı bu bürokrasinin, muhtemel bir seçim sarsıntısında ışık hızıyla saf değiştireceğini bilmiyor musun?

-Öyle mi yaparlar; bilmem, çok samimi görünüyorlar da?

-Sen öyle san! Bak, bu arada senin meseleyi sahiplenmen lazım; sağda solda garip lâflar ediyor, ‘en hür basın bizde' filan gibi komik espriler yapıyorsun. Bunları bırak; olaya sahip çık. Git muhalefet liderlerini gez, fikirlerini alıyormuş gibi yap. Şu meşhur istikşâfî görüşmeler numarasını hatırla! Nasıl, ‘Aman geçimsiz görünmeyelim; belki oyumuz artar' diye kuzu kuzu gelip gitmişlerdi bir ay boyunca? Yine öyle yap. Küçük muhalefeti kafana takma; büyük olanını biraz oyala yeter, anladın?..

[email protected]