Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Cumhuriyet Bayramı, aynı zamanda "kuruluş" anafikrini taşıdığı için de anlamlı. Bugün için cumhuriyetin taşıdığı mânâ "saltanat"ın ve hanedan iktidarlarının tam zıddı olmasıdır.

Kurulduğu günden bu yana cumhuriyet fikrinin muhalifi çıkmadı; tam aksine kuruluş devrinin ulemâsı, içinde taşıdığı "cumhur" ve "istişare" gibi kavram çekirdekleri sebebiyle cumhuriyeti desteklediler. Cumhuriyet, Osmanlı münevverleri için vahşi bir ıstılah olmadı; II. Mahmud reformlarının hepsi, cumhuriyete giden yola döşenmiş birer basamak hükmündeydi. Genç Osmanlıların, Jöntürklerin oybirliği ile nefret ettiği son devir padişahları bile (Abdülmecid, Abdülaziz ve Abdülhamid), ecdâdı Sultan Mahmud'un başlattığı modernleşme politikalarını sadakatle takib ettiler ve iktidarlarını, kendi elleriyle suladıkları modernite kulvarlarında yetişen genç nesillerin mârifetiyle kaybettiler. 1923'te Cumhuriyet'in ilan edilmesi, fiili durumun adının konulmasıydı. Bu tarih devletin kuruluşunu temsil etmesi bakımından bence çok daha anlamlıdır.

Cumhuriyete devlet seçkinlerinin ısrarla ideolojik bir anlam vermeye gayret ettiklerini biliyoruz; ne yazık ki cumhuriyet fikri, sadece bizde değil muasır dünyada da ideolojik bir anlam netliği taşımıyor. Misâl göstermeye hâcet yok; dünya üzerinde teokrasiden diktatörlüğe kadar yelpazelenen pek çok cumhuriyet uygulaması var. "Muasır medeniyet", cumhuriyetleri ismiyle değil sıfatıyla değerlendirerek sıralıyor. Daha açık söylemek gerekirse muasır dünya, insan haklarına yaslanan, çoğulcu ve şeffaf demokrasilere kıymet atfediyor. Burada misâl vermenin yeridir: Amerika Birleşik Devletleri bir cumhuriyet değil, Birleşik Krallık (yani İngiltere) bir cumhuriyet değil; Monaco, Belçika, Hollanda, Norveç de cumhuriyet değil; ABD hariç hepsi de krallık ama demokrasinin bütün vecibelerine riayet edilen krallıklar. Buradan "aman bizde de krallık olsun" fikri çıkar mı? Çıkar mı çıkar; öyleyse kaydedelim: Cumhuriyet şemsiyesi altında seçilmiş ve atanmışların kanuni sultası altında inim inim inlerken başımızda bir de hanedan sultası istemeyiz; eksik olsun. Bu mânâda Türk toplumunda cumhuriyet fikri bir daha bozulmayacak derecede mayalanmış ve yerleşmiştir; derdimiz cumhuriyetin demokrasi ile ziynetlenmesinde.

Kısacası cumhuriyetten razıyız ve iktidar denkleminde halka en büyük payı ayırdığı için cumhuriyetçiyiz; burada problem yok. Problem, cumhuriyet fikrine, taşıyamayacağı ölçüde ideolojik anlamlar yüklemeye çalışan devlet seçkinlerinin zihninde. Bu terazi bu sıkleti çekmez; cumhuriyet bir çerçeve, içini siz doldurur ve güzelleştirirsiniz veya tersini tercih edersiniz. Bizdeki haliyle cumhuriyet fikrine biraz fazla abanıldığında ardından tek parti rejimi ve onun ideolojik önkabulleri çıkıyor. Bu zevatın cumhuriyet yorumu, tek parti zihniyeti ise bu yorumu alkışlamaya mecbur değiliz.

Biz hem cumhuriyetçi hem demokratız. Başımızda, -atanmış ve seçilmiş de dahil- hanedanlaşmış, denetlenemez, eleştirilemez, eski tâbirle "lâ-yüs'el ammâ yef'âl" -yani yaptıklarından ötürü sorumlu tutulmayan- yeni yeni kravatlı baronlar, vikontlar, dükler, düşesler görmek istemiyoruz. Tam aksine evrensel normlara itaatkâr hukuk devleti istiyoruz, insan haklarına saygılı, halka eşit nazarla bakan, âdil, lâfta değil özde güçler ayrılığı prensibini takır takır işleten bir kamu yönetimi istiyoruz. Tek parti yönetimini, kendi zamanının şartları içinde kabullenen bir tarih hâtırası olarak değerlendiriyor ama muasır dünyada artık itibar görmediği için çok partili hayat içinde tek parti zihniyetinin devamına muhalefet ediyoruz.

İsteğimiz "cumhuriyetçilik" fikrinin gereğinden fazla ve yanlış anlamda kullanılmasından ötürü "gerici" bir anlama büründürülmemesi; ki böyle işaretler ziyadesiyle mevcut. Cumhuriyet lâfını ağzından düşürmedikleri halde cumhuriyetin temel ideallerine ihanet edenler, sadece kendilerine değil cumhuriyet'e geri, demode ve tekpartici bir anlam yükleyerek kötülük ediyorlar.

Devletimizin 80'inci kuruluş yıldönümü kutlu olsun; nice nice seksen senelere inşallah: Ve düşman çatlatarak!