Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

İki "genel başkan"dan iki beyanat: İlki DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ten; parti konvoyunun İzmir'de saldırıya uğramasından sonra, "Eğer bu şekilde devam ederse sadece İzmir'le kalmaz diğer kentlere de sıçrar.

O zaman üzüntü verir ve zorlayıcı bir durum olur" diyor. Ben akla her gelenin gönülden geçirilmeden doğrudan dile indirilmesini, sadece bazı köşe yazarlarına mahsus bir naiflik zannederdim; meğer öyle değilmiş: "Ama şimdi bunu yaptığınız zaman diğer yerlerde de farklı hassasiyetler olabileceğini, yani orada çalışma yapacak siyasi partilerin de bu sefer farklı durumlarla karşı karşıya kalabileceğini anlamamız gerekiyor" diye üstelemenin ne anlama geliyor bilmeyenimiz var mı?

-Sayın Baykal, Sayın Bahçeli bir yerlere gittiği zaman o konvoyları da bulamayacaklar. Orada daha büyük kaos, gerginlik ortaya çıkacak. Bütün bunların hesaplanması gerekir, diyor Ahmet Türk. O "bir yerler"den nereyi kasdettiği -hâşâ huzurunuzdan- kabak gibi âşikâr. "Siz bize İzmir'de bunu yaparsanız, biz de başka bir yerde size daha âlâsını yaparız" demek değil mi bu?

Tamam, güzel ve mâkul şeyler de söylüyor Ahmet Türk, ama akılda kalacak, hatta paslı mıh gibi zihne çakılı kalacak cümleleri bunlardır. Nedir yani, bizim en genel ve mâkul mânâsıyla "siyaset" kurumundan beklediğimiz, "Siz de elbet bizim mahallemizden geçerseniz gösteririz size gününüzü" meâlinde şeyler söylemek midir?

Öteki genel başkan Hak ve Eşitlik Partisi'nin lideri. Bana göre Ahmet Türk'ün sivri sözleriyle aynı frekansta ama farklı muhtevada ağır lâflar söylüyor ve tabii ilk aklına geleni söylüyor. Sanki karşısında hitab ettiği insanlar, kışla meydanında taadata çıkmış garnizon eratıdır; haşlama, kavurma, kuşbaşı aklına ne gelirse atıyor öfke tenceresine...

-Şehitlerin gözyaşından bahsederek açılımı savunanlar, kendi çocuklarına 21 gün dövizle askerlik yaptırıyor. Türkiye'de kimi dövizle askerlik yapıyor, kimi çürük alıyor, kimi de kısa dönem askerlik yapıyor. Mevcut askerlik sistemi anayasaya aykırı. Okuyamayan yoksul vatandaşın çocuğu, 15 ay askerlik yaparken bunlarınki 21 gün yapıyor. Bunların hepsini askere alacağız. Hakkari dağlarına göndereceğiz. Onları bizzat ben kendim gidip denetleyeceğim...

Ey siyaset, bu kadarcık mısın; bütün derinliğin, sözün ucu nereye gider tartmadan aklına geleni savurmak mıdır? Emekli generalin Samanyolu ve CHA'yı imâ ederek söylediklerini bir kere daha dinleyiniz:

-Onların Müslümanlıkla, dinle, imanla alakası yok. Varsa yoksa para. O, adı saman mı, sap mı, o televizyonun uzantılarını, bütün saplarını, bütün samanlıklarını, hepsini yakacağız. Saman oldukları için de büyük ateşlere, benzine ihtiyaç yok. Tek kibrit yetecek!

Bazı emekli paşalarımız, beğenmedikleri, burun kıvırdıkları sivillerle aynı hizaya ve düzleme geçip de sepetlerindeki "pamuğu" sergilediklerinde niçin genellikle, "A bu muymuş?" hissine kapılıyoruz? Bizim tek eksiğimiz eli sopalı, otoriter, vurunca ıhtıran, kodumu mu oturtan, çakınca cayır cayır yakıcı dilinin ucunda adamlar mıdır? Çook bunlardan; memleketin her kıraathanesinden birkaç tane çıkar...

Bu iki genel başkana, meşru düzlemde siyaset yaptıkları için müteşekkiriz fakat bir torbanın tersiyle düzü gibi birbirine benzeyen bu celalli üsluplar, bulundukları meşru düzlemin tadını tuzunu kaçırıyor, meşruluklarını tartışılır hale getiriyor.

Şimdiden haberiniz olsun; önümüzdeki zorlu süreçte bu kabil sertleşmelere daha çok şahit olacağız; huzura doğru bir mesafe alınacaksa, bu gibi üsluplara rağmen alınacak. Gülüp geçeceğiz, geçeceğiz çünkü ciddiye alınır tarafı yok böyle lâfların.