Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Alev Alatlı'nın 3 kısımlık "Hatırla" yazısını henüz okumayanlar Zaman'ın internet sitesinden istifade edebilirler; okunsun, çünkü söyleyeceklerimin mânâsı, bu gibi yazıların okunabilirliği üzerine kurulu.

Alatlı bu "okunası" yazı dizisinde Ortadoğu'nun bir asırlık tarihindeki kritik dönemeçleri ve adımları sıralayıp tahlil ediyor; işaret ettiği hadiselerin kısm-ı küllisi, gazete okuru için taze bilgilerdir ve bu sayede meseleye, -eski tâbirle- arîz ü amîk, yani genişliğine ve derinliğine bir bakış imkânı yakalayabileceklerdir.

Bu noktada gazetecilik tekniğinin bazı özelliklerine temas etmek gerekiyor: Adı üstünde gazete, dergi değildir; gazetenin, hızlı tüketilen, hafif ve kolay anlaşılır bir sunuşu var. Dünyanın her yerinde üç aşağı beş yukarı gazete üslûbu bu esaslar üzerine kurulu. Türkiye'de bu olgu, gazetenin okunur değil, seyredilir bir nesne haline gelmesine kadar abartıldı. Karşıdan bakılınca masif, boşluğu, penceresi, aralığı olmayan sütunların okuyucuyu korkutacağına hükmedildi; öyle hükmedildiği için bugünün gazete okuyucusu, görünüş itibarıyla uzun ve dolgun karakterli metinlerden ürküyor. Televizyonla rekabet mecburiyeti, gazete editörlerini, neredeyse grafik tasarımcısı bakışına kilitledi. Zaman gazetesindeki yeni tasarım üslûbunun vaktiyle nasıl ürküntü yarattığını hatırlayınız. Masif metin sütunlarıyla dolu sade sayfalarını görenlerin çoğu, "tutmaz; Türk okuyucusu böyle gazete sevmez" diye dudak bükmüşlerdi.

Konudan uzaklaşıyor değilim; Zaman daha fazlasını yaptı, temel tasarımından geri adım atmadığı gibi, "gündelik entelektüel dergi" veya "gündemin beyin fırtınası" diye adlandırabileceğimiz yorum sayfalarının sayısını artırarak, sadece seyredilebilirlik değil okunabilirlik imkânlarını da zorladı.

Alev Alatlı'nın o ihtişamlı "Hatırla" yazı dizisi, böylece sıcağı sıcağına okuyucusu ile buluştu; üniversitelerimizin dış politika kürsülerinde en az bir sömestrlik ders programı teşkil edecek derecede yüklü muhtevasıyla bu makale, okuyucularından da çok iyi tenkitler aldı.

Demek ki oluyormuş; demek ki, okuyucu veya seyirci hakkında çok tekrarlandığı ve hiç itiraz görmediği için artık kütük gibi efsâneleşmiş o, "uzun yazı okuyamaz, fikri seviyesi yüksek şeylerden yılıp daha rahat sayfalara geçer, yormamak lazım" tarzındaki kanaatler, biraz olsun yerinden kımıldatılabiliyormuş. Sadece takdir değil, teşvik bâbında da işaret etmeliyim ki, bu gazetenin yapabilecekleri, yapmış olduklarının yanında henüz küçük bir adım sayılmalıdır.

Alev Hanım'ın hatırlatmalarını henüz okumamış olanlar, bugün Ortadoğu'da olup bitenler hakkında ne yazık ki görüş geliştirme ve belirtme konforundan istifade etmeye hak kazanmış olmuyorlar. Oysa ki, modern zamanların klasik gazete okuyucusu, kendinde bilgilenmeden kanaat sahibi olmak imtiyazını buluyor ve genel gazetecilik anlayışımız da bu kanaati destekliyor; Zaman gazetesi, Yorum sayfalarında istikrarla sürdürdüğü zahmetli yayıncılık anlayışıyla bu ezberi bozmak yolunda ciddi mesafeler katetmeye başladı; zahmetli ama değerli. Gündelik haber bombardımanı altında sadece haber akışına teslim olmamak, haberin arkaplanını teşkil eden ciddi bilgi akışından da istifade edebilmek noktasında Zaman, okuyucusuna iyi hizmet veriyor; bu hizmet çoğu kere acı, sevimsiz ama şifâlı bir ilâç tesirini andırıyorsa da doğru olan bence budur.

Alev Alatlı kalemi, duruş yeri, dikkatleri ve entelektüel sorumluluğunu üstlenmekteki zarâfeti ile bugün bilgelik mevkiini hakkıyla ihraz ediyor.