Olacağı buydu tabii; kamu işleri, toplumdan o kadar kopuk, o kadar korunaklı ve o kadar nüfuz edilemez bir tarzda görülüyor ki, neticede taraf olma hassasiyetimizi kaybettik. Açık konuşmak lazımsa, siyaset yapamayan bir hükümetin siyaset yapamayan ortaklarından birisinin parti kongresinde ortaya attığı "milli güvenlik zarfı" benim hiç ilgimi çekmedi.
Dibe vurmuş birinin zemine sert bir tekme atarak yükselmeye çalışması hidrolojinin prensiplerine uygun görünebilir; tam da Devlet Su İşleri'nin ihtisas sahasına giren bir mesele bu ve kesinlikle tartışılmaya ve üzerinde durulmaya değmez. Esasen milli güvenliğimizi ilgilendiren konuların ayağa düştüğü, yakın tarihimizin hiçbir sayfasında yazılmamıştır; bu işler yükseklerde görüşülür, karara bağlanır ve tatbik edilir. Bu münasebetle Manisa'da vali uğurlama töreni esnasında cereyan eden müessif protokol ihlâli meselesini de kayda değer bulmuyor ve toplumdan bir fert olarak kendimi bu meselede taraf hissetmiyorum: Protokol ihlâli yapılmışsa, koca devletin protokolü elbette yerde kalmaz; protokole sahip çıkacak güçler bu memlekette daima mevcuttur ve netekim aynen öyle olmuştur. "Koca bir siyasi partinin il başkanı, bir sivil toplum örgütünün temsilcisi yaka paça iteklenir mi; bu memlekette demokrasi yok mu?" kabilinden zuhuru muhtemel sızlayıcılar korosunda ben yokum, zira,
Hamdolsun protokole dahil zevattan değilim,
Protokol kurallarını da ben koymadım
Ezcümle; bana ne yahu!
Ben asıl çok daha önemli bulduğum bir gelişmenin üzerinde durmak istiyorum müsaadenizle: Nihayet Türk semalarında da ilk defa bir UFO vak'ası resmi kayıtlara geçmiş bulunuyor. Olacağı buydu ve hatta niçin daha önce harekete geçmediklerini merak edip duruyordum. Efendim eğer dünya dışında akıllı yaratıklar varsa ve bu yaratıklar dünyayı izliyorlarsa, onlar açısından en dikkate şayan memleketin Türkiye olduğunda şüphe yoktur.
UFO'ların yıllarca Nevada Çölü'ndeki 51. bölge üstünde cirit atıp durmaları da esasen bana göre vahim bir zaman kaybıydı. Gerek Amerikan ordusunun savaş kabiliyeti ve teknolojik seviyesinin ve gerekse Amerikan kamu düzeninin bir uzaylı açısından tetkike değer bir kıymet arz ettiğini zannetmiyorum. Muhtemelen uzaylılar da Amerika üzerindeki gözlemlerini tez vakitte bitirip "alelade ve rutin ülkeler" dosyasına atmış olsalar gerektir. Halbuki uzaylılar için asıl gözlenecek yer Türkiye'dir. Türk semalarındaki ilk resmî kayıt bu hafta başlarında görüldü diye UFO'ların Türkiye'yi yeni keşfettiğini zannetmiyorum; kadirbilir Türk UFO gözlemcileri esasen daha önce yeri göğü inleterek bu meseleye dikkat çekmeye çalışmışlar; ancak adam yerine konulmamışlardı. Bana göre UFO'lar ta başından beri Türkiye'yi mercek altına alıp izliyorlar; ancak uzaylı mantığı ile olup biteni çözemiyorlardı. Bu yakınlarda bir yüksek istişare heyeti kurarak, "Arkadaşlar Amerika, Avrupa fasa fiso; ne varsa Türkiye'de var; binaenaleyh işi gücü bırakıp olanca gücümüzle Türkiye'yi tarassut altına alsak gerektir" fehvasıyla işe koyuldukları açıktır.
Peki, uzaylılar Türkiye'yi niçin çok önemli buluyorlar? Hükümet erkânından başka herkesin kolayca tahmin edebileceği hususları şöylece bir gözden geçirelim:
nTürk halkı, hiçbir topluma benzemiyor; tepkileri son derece farklı, özel ve anlaşılmaz.
nBir gecede bir misli fakirleşmesine ve üstelik fevkalade berbat bir şekilde yönetilmesine rağmen bu ülke dışarıya karşı hiçbir şey olmamış gibi görüntü verebiliyor.
nUzaydan bakınca sanki bir hükümet varmış gibi görünmesine rağmen ülkeyi kimin yönettiğini anlamak çok zor; hatta esrarengiz.
nSanayi çarşısı denilen garip endüstriyel platformlarda musluk suyu ile araba yürütmeye çalışan bir grup yüksek teknoloji uzmanı var.
Bunlar ilk elde akla gelen baskın ihtimaller; şüphesiz uzaylılar Türkiye'de nelerin olup bittiğini uzaylı mantığı ile çözdükleri an, dünyayı istila etmeleri işten bile olmayacaktır. Konu sadece bizim güvenliğimizi değil, bütün dünyayı ilgilendirdiği için bu mühim meseleye pazartesi günü dahi devam etmeyi düşünüyorum ve önemli açıklamalarda bulunacağımı şimdiden söyleyebilirim.
Havalar da iyice ısındı yani!