Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Kuzey Kore'de cep telefonu yasaklanmış, gerekçesi, "ülkeye farklı kültürlerin girmesine yol açması" imiş.Sahi yahu, biz bunu niçin akıl edemedik?.. Vakıa bundan yıllar önce Telekom'un özelleşmesi esnasında "ecnebiler sesimizi dinler" evhamıyla arabaya taş koymayı akıl edebilmiştik ama şu cep meselesi kimsenin aklına gelmedi.

Bizde de yasaklansın; bütün cep telefonlarını devlet toplasın; ecnebilerin gizli devlet sırlarımızı dinlemesi bir yana zaten bir sürü israfa yol açıyordu. Telefonunu teslim etmek istemeyenleri de istihbarat teşkilatımız takip etsin.

Telekom'un yeni atılımlara girişmesi abes; otomatik ve digital santraller lağvedilsin, işinden nefret eden memurelerin yorgun seslerini özlemiştik zaten; "aloo Denizli çık aradan, Mersin'i bağlıyorum" tipindeki manual santraller yeniden gündeme gelsin. Biz de evlerimize hunili gramofon gibi yandan kurularak çalıştırılan "ahize"li manyetolu cihazlar alalım.

Komünistler sesimizi dinleyebilmesinler!

Tüpraş satışının durdurulması da iyi oldu zaten; üç-beş kuruş kâr edeceğiz, hazineyi yükten kurtarıp bürokrasiyi ufaltacağız diye arslan gibi tesisler satılmaz; ayrıca statejik bir tesis. Komünist ajanlar ihaleye girip de alırlarsa ne olacak? Şaak gazsız kalacağız. Olmaz öyle şey; dursun, lâzım olur.

Zarar ediyormuş, etsin. Size ne? Zarar cebinizden mi çıkıyor? Hayır, hazineden karşılanıyor. Hazine kimin hazinesi? Devletin. Bir dakika bir dakika... Siz şimdi yürek çırpıntılarına uğrayıp tansiyon ilaçlarını leblebi gibi yutarak ıkına-sıkına verdiğiniz üç-beş kuruş vergiye mi güveniyorsunuz yani? Devede kulak onlar kardeşim, devede kulak. Biz o vergileri "...mış yapmak" kabilinden, gönlünüz olsun diye tahsil ediyoruz. Ondan sonra ortalara düşüp Amerikan filimlerinde olduğu gibi, "ben vergi ödeyen bir vatandaşım arkadaş; hesap sorarım" diye efelenmek filan bize ters gelir. Sen veriyormuş gibi yapacaksın, biz alıyormuş gibi yapacağız, gül gibi geçinip gideceğiz.

"Kamu yararı" mı dediniz, bir daha tekrar edin bakayım, "kamu yararı" dediniz değil mi? Ayol o devlet menfaatidir işte; devlet eşittir kamu! Öyle değil mi? Sen öyle zannet. İki-üç kitap okumakla bize kamuyu, devleti, toplumu öğreteceğini zannedersiniz değil mi? Bize entellik taslama kardeşim; entellikse bizde de okumuş-yazmış çocuklar var: Kapı gibi anayasa profesörlerimiz var mesela, yüksek hakimlerimiz var, arslanlar gibi bürokratlarımız, profesörlerimiz, rektörlerimiz var; üstelik hepsi de koç gibi laik.

Hükümeti kamu borçlarını çevirilmez hale getirerek devirmek istiyormuşuz. Ha ha ha! Hükümet dediğiniz nedir ayol? Sayı ağırlığına güvenerek her konuda kanun çıkarabileceğini zanneden bir topluluk. Çook gördük böylelerini çook. Kamu borcu ne demek bir kere, devletin borcu demek!

Devletin borcundan size ne kardeşim; para bizim paramız, devlet bizim devletimiz. Devlet dediğiniz halka açık anonim şirket midir ki, her aklına esen işe burnunu sokmak ister? Yanlış bunlar yanlış! Devlet kudsi bir şeydir; hem kudsîdir hem de laik. Bilim dersen bizde, aydınlanma dersen paçalarımızdan akıyor, aklın üstünlüğü dersen o da mebzul. Biz bu devleti öyle nasslarla filan yönetmiyoruz kardeşim, sekülerleştirilmiş akılla, bilimle, uygarlık aşkıyla yönetiyoruz, ne sandınızdı?

Hayır güzel kardeşim, "değiştirilmesi bile teklif edilemez" maddeler olması anayasamızın dogmatik, esoterik, romantik, hatta mistik filan olduğunu göstermez; kimden alıyorsunuz bu garip akılları siz kuzum? Bazı şeyler elbette değişmez; biz değişmeyiz meselâ! "Her şey değişir" mi diyormuşuz? Kim diyor, ha, o mu, boşverin ona siz kafası iyiyken söylemiştir; iyi arkadaştır yoksa o.

Helâl olsun şu Kuzey Kore'ye be; çağdaşlık bu işte azizim!